Suçüstü!
Bazı şeylerin vahametini kavrayabilmek için minik bir kurgu yapmak gerekebiliyor. Gerçekten yaşanan olayların dehşet verici boyutunu ve ortalık yerde 'demokrasi, özgür basın' diye salınanların gerçek yüzünü görebilmek için resimdeki karakterleri tersyüz etmek iyi olacak gibi.
Özellikle Erzincan olayları esnasında ve sonrasında Holding Medyası'nın, hassaten Radikal Gazetesi'nin konumu ve durumu bana hep enteresan geliyor. O Radikal ki, lansman sürecindeki dönen reklamlarında nasıl bir konumdaydı, şimdiki durumu nasıl içler acısı bir vaziyette.
Bahsi geçen gazete Ergenekon sürecinde çok ince vuruşlar ile olayı sulandırma/bulandırmaya yönelik hiç de küçümsenmeyecek bir performans sergiledi. Bence salt bu özelliği ile bile Ergenekonseverlerin iltifatına mazhar olmalı. Yazık, Cemiyet bu yönü ıskaladı, yeterli ödül vermedi bu mevkuteye.
Gazete önceki günkü haberiyle de büyük (!) bir gazetecilik örneği sergileyerek Erzincan olayının gizli tanıklarını buldu ve bu tanıkların ifadelerini baskı altında verdiklerini, bu nedenle ifadelerinde değişime gideceklerini yazdı. Masum bir habercilik hadisesiymiş gibi görünen bu olay aslında ülkemizde siyaset/medya/cunta ilişkisinin enteresan bir örneğiydi.
Nitekim Son Sayfa isimli internet sitesinde yayınlanan fotoğraflar, meselenin dehşetini ortaya seriverdi.
Andıç medyasının bidayetinden beri darbeler ve hassaten 28 Şubat hakkındaki durumu ve konumu belli. Bu nedenle şaşırsak da anlayışla karşılıyoruz bu tür paslaşmaları. Beni esas dehşete düşüren, barolar ve yargı gibi her fırsatta 'yargı baskı altında, kuşatılıyor' diye bağıran güruhun bu konudaki dut yemiş bülbül durumu. Başka bir ülkede olsa yer yerinden oynar 'Kardeşim ne işi var gizli tanık ile siyasetçinin? Ne işi var devam eden bir mahkemenin gizli tanığı ile gazetecinin?' diye kıyametler kopardı.
Başta söylediğim gibi, gelin kahramanların yerini değiştirelim ve bir fikir yürütelim.
Mesela Erzincan gibi her satırı dehşet ve akıllara durgunluk veren bir olayın gizli tanığıyla Taraf Gazetesi'nin bir muhabiri buluşsaydı. Ve bu muhabir bu gizli tanıkları alıp AK Partili vekillere götürseydi, bu ülkede neler olurdu?
Ergenekon medyası, barolar, YARSAV Partisi, yüksek yargı mensupları nasıl kıyametler koparırdı. Kimler Piedro Irmağı'nın kenarında oturup kahredici yazı döktürürdü? Hangi emekli komutan kendinden geçip konferansta ana avrat küfürler saydırırdı?
Meselenin vahametini anlatabiliyor muyum?
Bir 'kuşatılmışlık' geyiğidir almış başını gidiyor... Esas rahatsızlık verenin vaktiyle medyayı, yargıyı, orduyu kuşatanların gerçek yüzlerinin ortaya çıkması olduğunu bu olaydan daha şahane ne gösterebilir?
Siyasetçinin davalara bu kadar müdahil olduğu, medyanın bizzat kurgunun içinde yer aldığı bir medyada siz kimi ne ile kuşatmakla suçluyorsunuz hemşerim?
Sadece bu son Erzincan davası bile bu ülkede siyasetin, medyanın ve hukukun içinde bulunduğu korkutucu durumu göstermesi açısından dehşet vericidir. Daha dehşet vereni ise bu durumu normalmiş gibi karşılayan sair kurum ve kuruluşlardır. Sözüm ona masumiyet karinesinden, haktan, hukuktan, yandaşlıktan bahsedenlerin suskunluğu bu kasvetli tablodaki veballerini son derece net bir şekilde göstermektedir.
Önce herkes elindeki ve ruhundaki pisliği temizleyecek, sonra temiz parmakla başkasını işaret edecektir. Yoksa böyle suçüstü yakalanır ve tarihe geçer.
Kızıp, bozuluyorlar ama 'kullanılacak gazeteci' listeleri deşifre olduğunda sinirlenip alınanların nelere maşa olduklarını görüyoruz.
Bakalım daha ne maskaralıklar ve üç maymunluklar göreceğiz!
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT