Su Geliyor, Üretim Artıyor Ama Tarım İşçiliğinde Değişen Bir Şey Yok
GAP’ın başkenti Şanlıurfa’ya 21 yıl önce su geldi, topraktan zenginlik fışkırdı, topraksız ve az toprağı olanlarsa zenginlikten pay alamadı. Büyük toprak sahipleri zenginliklerini toprağa ve gayrimenkule yatırdı.
“En son Malatya’ya kayısı toplamaya gittim; şimdi çavuştan haber bekliyorum, Konya’ya buğdaya gideceğiz. Eskişehir’e pancara, Karadeniz’e fındığa hep gidiyoruz. Urfa’da pamuk işi hep makineleşti, bize ihtiyaç kalmadı. Toprak da yok ki ekelim. Fabrika da yok ki Urfa’da çalışalım.”
Topraksıza zenginlikten pay yok
Mehmet Alsa, 35 yaşında, lise mezunu. Urfa, Harranlı. Mevsimlik işçi. 4 çocuğu ve eşi ile Türkiye’de il il gezerek tarım işçiliği yapıyor. Yaşadığı yer olan Harran Ovası, Türkiye’nin en verimli ovası. Ovada 1995'ten bu yana sulu tarım yapılıyor. Türkiye’nin en iyi pamuğunun ve buğdayının yetiştiği yerde, Alsa’ya ekmek yok. Pamuk ve buğday üretiminde makinelerin kullanılmasıyla da artık ekmeği hep Şanlıurfa dışında arıyor. Mehmet Alsa ve ailesi Harran’a suyun gelmesi ile oluşan zenginlikten pay alamamış.
Mehmet Kırboğa da Harranlı. O, Mehmet Alsa’ya göre daha iyi durumda çünkü toprağı var. Pamuk ektiği tarlasında ayrık otlarını toplamak için ailesi ile birlikte çalışıyor. Tarlaya insan gücü artık sadece ayrık otlarını toplamak için girmeye başlamış, eskisi gibi ekimde, toplamada insan çalıştırma devri kapanmış. Otları da ailece topluyorlar zaten. Her şeyi makineler yapmaya başlamış. Kırboğa, ucu ucuna bir geçim kurmuş kendine.
"Babamdan 160 dönüm toprak kaldı. 12 kardeş bunu paylaştık, bana 14 dönüm kaldı. Şu anda ucu ucuna gidiyoruz. Hadi ben kendi idaremi yaptım. İki çocuğum var. Bu toprak ikiye bölününce onları doyurmaz. Onlara iş alanları lâzım. Urfa’da iş alanı yok. Toprak geçindiriyor ama nasıl? Dönüm başına devletin verdiği 351 lira destekleme olmasa zaten şu anda da geçinemem."
"Toprağım çocuklarımı doyurmayacak"
Geçen sene 14 dönüme ektiği pamuğun getirisi yaklaşık 5 bin lira olmuş. Onun üzerine aldığı 5 bin liraya yakın destekleme de eklenince Mehmet Kırboğa geçen seneyi yıllık 10 bin lira kazanç ile kapatmış. Harran’daki toprağı yıllar önce suya kavuşmuş ama Mehmet Kırboğa’nın endişesi sahip olduğu toprağın gelecekte çocuklarını doyurmayacak olması. Kendisini yine de şanslı sayıyor zira çocuk sayısı bölgedeki ortalamanın epey altında. “8, 10 çocuğum olsa ne yapardım? Tarla 8’e bölününce ne kalacaktı onlara?” diye soruyor.
Harran Ovası’nda rastladığımız biri topraksız, biri de az topraklı iki aile, kısa adı GAP olan Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki “kalkınma, gelir artırma” hedefine ulaşamamışlar.
Su geliyor, üretim artıyor ama Şanlıurfa geriliyor
GAP’ın başkenti Şanlıurfa. Proje kapsamındaki dokuz ilden toprakları en çok sulanan yer de Şanlıurfa. 21 yıldır kademe kademe su il genelinde yaygınlaştı. 834 bin 900 hektarlık ekonomik olarak sulanabilecek alanın yarısından fazlası, yani 450 bin 452 hektarlık alan sulanıyor. Üretim yıldan yıla artıyor.
Sayılar, suyun yaygınlaştığı Şanlıurfa’da istenen kalkınmanın bir türlü gerçekleşmediğini hatta diğer illere göre geriye gittiğini gösteriyor. Şanlıurfa, Kalkınma Bakanlığı’nın 2003 yılındaki Sosyal Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması'nda, 81 il içinde 68'inci sıradayken 2013'te açıklanan aynı raporda bu kez 73'üncü sıraya geriledi. Birden çok parametre kullanılarak hazırlanan raporda Şanlıurfa il genelinde sulu tarımın artmasına bağlı olarak üretim ve gelir yükselmesine rağmen beş basamak geriledi.
Suya rağmen ekonomik göstergeler Türkiye ortalamasının altında
Şanlıurfa ve Diyarbakır illerinin kalkınması için Bakanlar Kurulu kararı ile kurulan ve her iki kentin valisinin yönetimini paylaştığı Karacadağ Kalkınma Ajansı verilerine göre, Şanlıurfa’da 2011'de tarımsal faaliyetten kazanılan para 4 milyar 62 milyon 158 bin lirayken 2015'te Urfa’da elde edilen tarımsal gelir 4 milyar 618 milyon 803 bin liraya yükseldi. Aynı ajansa göre il genelindeki işsizlik oranı yüzde 16,3. İstihdâm oranı 2013 TÜİK verilerine göre yüzde 33,3. Ajans, 2015'te ise Diyarbakır ile Şanlıurfa'nın istihdâm verilerini ortak açıkladı, bu oran da yüzde 36,1 oldu. Başta milli gelir olmak üzere Şanlıurfa’nın ekonomik göstergeleri Türkiye ortalamasının hep altında. 1 milyon 892 bin 320 bin kişinin yaşadığı Urfa’da yaş ortlaması 19. Buna karşın kentteki Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan işçi sayısı sadece 16 bin kişi.
Şanlıurfa’da 1 milyon TL'ye daire
Şanlıurfa’nın Türkiye’de ilk beşe girdiği bir alan var ki o da konut fiyatları.
Süleyman Durmuş, Şanlıurfa’da müteahhitlik yapıyor. İşi gereği İstanbul’daki, Ankara’daki, başka illerdeki emlâk fiyatlarını da yakından takip ediyor. Durmuş’a göre Şanlıurfa emlâk fiyatlarının yüksekliği bakımından Türkiye’de ilk beşte yer alıyor.
"Urfa’daki emlâk fiyatlarının Türkiye’nin ilk beşinde olduğunu kabul ediyorum. Fiyatların yüksek olduğunu da doğru. Şu anda yeni bina fiyatları fiyatlar 500 ile 1 milyon TL arasında. Birkaç yıl öncesine göre fiyatlar biraz düşük. Ben lüks konut yapıyorum. Topraktan iyi para kazananlar bu evleri alıyorlar."
Şanlıurfa’da kimilerini “ağa”, kimilerini “büyük toprak sahipleri” olarak adlandırdıkları binlerce dönüm arazi sahibi olan kişilerin, kentte gayrimenkule yatırım yapması nedeniyle ildeki emlâk fiyatları yükselmiş. Topraklardaki verim artışı, büyük toprak sahiplerinin servetlerine servet katmış durumda. Şanlıurfa’daki tartışma konusu topraktan kazanılan paranın kentte istihdam sağlayacak yatırıma dönüşmemesi.
Büyük toprak sahipleri gayrimenkul ve toprağa yatırım yapıyor
Osman Melik, Şanlıurfa’daki Fırat Sulama Birliği Başkanı. Harran Ovası’nda 80 bin hektar alanın sulamasından sorumlu. Melik, kendi sulama alanındaki topraklardan ciddi gelir geldiğini söylüyor.
“Harran Ovası'nın yarısı büyük toprak sahiplerinin. Benim yönettiğim sulama alanı 80 bin hektar alan. Bu alanın yüzde 50’si büyük toprak sahiplerinin, 3 bin – 4 bin dönüme kadar arazi sahipleri var. 3 bin dönümün yıllık net kazancı yıllık 3 milyon liradır. 20 yıldır burada su var ve her yıl 3 milyon kazanan birinin kazancını siz hesap edin artık. 60 milyon yapıyor. Bu bir kişinin kazancı. Bunun gibi 100 kişi olursa serveti düşünün artık. Bunlar genellikle Urfa’da gayrimenkul yatırımları yaparlar, toprak alırlar. 1 milyona bir arsa alır, sonra o arsayı 1 milyon 200 bine satar. Antep’te, Diyarbakır’da, Adıyaman'da, hiç bir komşu ilimizde gayrimenkulden bu kadar para kazanma yoktur. Emlâk fiyatları çok yüksek. Urfa merkezde 1 milyon 200 bin liraya daire satılır. Diyarbakır’da bu dairelerden daha lüks daireler, daha güzel, daha büyük daireler 300 bine satılıyor.”
Melik, kentte bir makarna fabrikası dahi olmadığı örneğini veriyor.
“Türkiye’nin yüzde 40 buğdayı Harran Ovası’nda yetiştiriliyor ama Urfa’da bir makarna fabrikası yok. Batı’dan zengin tüccarlar gelip o buğdayları toplayıp götürüyorlar. Urfa’da makarna fabrikası kuracak sermaye birikimi olan insanlar var ama onlar da hep Batı’ya yatırım yapıyor. Pamuğun yüzde 50’si de Urfa’da yetişiyor. Urfa’da ciddi bir tekstil sektörü yok. Gaziantep’te pamuk var mı? Yok. Antep’te bunun sanayisini yapanlar var, Urfalı’nın pamuk fiyatını Antep sanayicisi belirliyor.”
Genç nüfusa istihdam yaratılmıyor
Şanlıurfa Ticaret Borsası'nın eski başkanlarından Abdülkadir Bilici, kentteki tarımsal üretimden elde edilen kazancın sanayiye dönüşmediğini söylüyor.
“Urfa’da üretilen ürünlerin katma değeri yüksek ürünlere dönüşmesi sanayileşme ile olur. İstihdam sağlarız çünkü genç nüfus giderek artıyor. Bu sanayileşmeye dönüşmedi. Gaziantep bizden ürünü aldı işledi, sanayileşti. 20 yıldır kazanılan para toprağa, gayrimenkule yatırıldı. Pamuğa dayalı çır çır fabrikaları kuruldu biraz o kadar. Hammaddeyi üretiyoruz bunu katma değere dönüştürmezsen faydası olmuyor. Gençlere iş imkânları yaratılmıyor.”
Gayrimenkul risksiz yatırım
Kentin ticaretine, üretimine hâkim iki görüşün söyledikleri bu şekilde. Peki, Şanlıurfa’nın verimli topraklarından kazanılan zenginlik niye sanayiye, yatırıma dönüşüp iş sahası yaratmıyor? Üstelik kentteki organize sanayi bölgesine yatırım yapmak isteyenlere bedelsiz arsa, sigorta primi ve vergi indirimi sağlandığı halde.
Abdülkadir Bilici’ye göre Şanlıurfalı zenginler yatırımı riskli görüyor:
“Sanayi konusunda tembellik var, bir de sanayi yatırımını riskli görüyorlar, toprağa gayrimenkule yatırmak daha cazip görünüyor. Her şey biraz da alışkanlıkla oluyor. Meselâ Gaziantep’te çocuk babasından sanayileşmeyi görmüş ona yatırım yapılıyor, burada babasından ne gördüyse onu yapıyor. Burada babası toprak alıyor, gayrimenkul alıyor. Risksiz yatırım. Tabii bir de gayrimenkul para da kazandırıyor.”
Osman Melik, geleceğe yönelik belirsizliğin de etkili olduğu görüşünde.
“Urfa’nın yerlisi görmeden yapmaz, biri kuracak başarılı olacak, ondan sonra girerler. Ama bu terör yüzünden de bir tedirginlik var. Meselâ Batı’ya yatırım yapan ciddi sayıda Urfalı işadamı var. Burada her an ne olacağının bilinememesinin hesabını da yapıyorlar. Bir yıl sonra ne olur, iki yıl sonra ne olur endişesi var.”
Doç. Şevket Ökten: Toprakların yüzde 80’i yüzde 20’nin elinde
Yıllardır Şanlıurfa’da GAP Bölgesi, toprak mülkiyeti ve aşiret konularını çalışan Harran Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevket Ökten, Urfa’yı diğer illerden ayıran en önemli özelliğin toprak mülkiyeti dengesizliği olduğunu söylüyor.
“Bu bölgeyi Türkiye’nin diğer bölgelerinden ayıran en önemli özelliklerden bir tanesi toprak mülkiyeti dağılımı. Bu mülkiyet durumu ta Osmanlı’dan bu yana gelmiştir. Osmanlı’da da burası diğer yerlere göre farklıydı, ağaların burada hep kendi toprakları oldu.”
Ökten, toprak mülkiyeti konusunda çarpıcı sonuçlara ulaşıldığını söylüyor.
"Urfa’da, Harran-Akçakale hattında çiftçilikle uğraşan kişilerin yüzde 55-60’ının bir karış toprağı yok. Toprağı olanların da yüzde 75’inin toprağı 1 ile 20 dönüm arasında. Geriye kalan topraklar çok büyük. Özetle bu bölgedeki toprağın yüzde 80’ine yüzde 20’lik bir kesim sahip."
Ökten, bölgede sanayileşmenin olmamasını geleneksel ilişki ağlarının sürmesiyle ilgili olduğunu düşünenlerden. Ökten, Adana’da, İzmir’de olanın Şanlıurfa’da olmadığını söylüyor:
"Adana’da, İzmir’de, Ege’de de toprak ağaları vardı. Oralarda pazar ile bütünleşme bu ilişkileri çözdü ama burada hâlâ etkinliğini koruyor. Siyasi, politik, ekonomik güç ilişkileri nedeniyle burada bu yapı etkinliğini hâlâ koruyor. Bu araştırmacıların yanıtını merak ettiği bir konu ve herkesin bu konuda farklı açıklamaları var. Bir yer şehirleştikçe, zenginleştikçe orada feodal ilişkiler ortadan kalkar diye söylenir burada öyle olmuyor. Maraba bir gelişirken, ağa 10 gelişiyor. Bu ilişki şehirde de devam ediyor. Burada modernleşme Weber’in dediği gibi gelenekselliği yok etmedi."
“Toprak sahibi olmak iktidar aracı”
Doçent Ökten, geleneksel zenginlik görünümü içinde fabrikanın değil toprak sahibi olmanın yeri olduğu görüşünde.
“Sanayiye alışık değiller. Çoğu bankadan destekleme parasını alıp torbalar içinde arkası açık pikap ile taşıyor. Urfa’da şu an bir de arsa spekülatörlüğü var, zenginlerin tamamı araziye yatırım yaparlar. Burada evlerin mülkiyeti de kirası da çok pahalıdır. Şanlıurfa’da toprak ve arazi sahibi olmak bir prestij kaynağı. Geleneksel iktidar biçimlerinde toprak sahibi olmak önemli bir iktidar aracıdır.”
Suyun gelmesiyle toprağından zenginlik fışkıran Şanlıurfa’da parası olanlar yeni kuşaklara iş sahaları yaratacak girişimlere mesafesini sürdürüyor. Yatırım yapanlara sağlanan kolaylıklar hala onları ikna edebilmiş değil. GAP 2012-2014 Eylem planındaki verilere göre, kent hâlâ dışarıya iç göç veriyor. Şanlıurfa’nın kaderi topraktan gelen zenginliğin tüm Şanlıurfalıların faydalanacağı yatırım olanaklarını yaratmaktan geçiyor. Cazip yatırım ve teşvik imkânları dışında yeni çareler aranmazsa ekonomik ve sosyal göstergeler Şanlıurfa’nın hep aleyhine olacak.
Al Jazeera
HABERE YORUM KAT