Sözde put kırıcının putçuluğu…
Dücane Cündioğlu büyük sorgulamalar sonucunda Atatürk ile ilgili özeleştiri yapmaya karar vermiş…
Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
Atatürk ibadet devrimine ezan ve namazı Türkçeleştirmekle başlamıştı. Gerçekte verdiği ilk emir, ezan ve namazın Türkçeleşmesi idi. Muhafazakârların sözcülüğünü yapan İnönü, Atatürk’e yalvarmış, "Önce ezanı Türkçeleştirelim, sonra namaza sıra gelir " demişti. Arkadan dil ve Kur'an metni meseleleri çıkıp ‘Namazın Türkçeleşmesi' geciktirildi. Atatürk sağ kalsaydı, 'ibadet reformu' olacağında da şüphe yoktu. [1]
Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya’sından söz konusu bölümün aktarıldığı metin “Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet İdeolojisi” isimli kitap. Baştan sona Türkiye’de cumhuriyetin ilanı ile başlayan dinin aslının ve rükünlerinin değiştirilmesi projesinin incelendiği metin bu projenin esas mimarının da Mustafa Kemal Atatürk olduğunu belgeleriyle ortaya sermeyi amaçlıyor.
Kitabın yazarı bilindiği üzere Dücane Cündioğlu. Türkiye’de aforizmalarıyla tanınan Cündioğlu büyük bir felsefeci olmak için çıktığı kutlu yürüyüşünü sosyal medya fenomeni olarak tamamladı. Televizyon programlarından kesilen kısa videolarla genç dimağlara sorgulamayı ve eleştirel düşünmeyi öğreten Cündioğlu tabuları yıkmayı sürdürüyor.
Türkiye’deki kurak düşünce ikliminde verimli bir ağaç misali gölgesinde dinlenilen ve arayanların aradıkları kaybedenlerinse kaybettikleri(?) olmayı sürdüren Cündioğlu için ne denilse az! Kitap yüklü eşekler ve Platon’un mağarasında duvara yansıyan gölgeler bile ona imreniyor. Cündioğlu ön yargıları elindeki balta ile paramparça ederken gerçekleştirdiği büyük sorgulamalar sonucunda Atatürk ile ilgili özeleştiri yapmaya karar vermiş…
Atatürk'le ilgili geçmiş düşüncelerine dair özeleştiride bulunan Dücane Cündioğlu, dindar çocukların Atatürk hakkında kötü koşullandırıldığını belirterek, “Ben yıllarca Atatürk demedim, bir put ismini anıyormuş gibi hissettim. Eskiden Atatürk bu kadar keskin davranmasaydı diye düşünürdüm hep, ama anladım ki kanser hastasına aspirin vermezsiniz, kanser hastasını ameliyat etmek acımasızlık değildir.” dedi.
Türkiye’de felsefe diye bir şey varsa onun sınır tanımaz düşünürü, aforizmaların hırçın delikanlısı Dücane Cündioğlu, Atatürk’ün kıymetini fark ederek yine bizi can evimizden vurdu! 1998 senesinde yayımladığı “Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet İdeolojisi” kitabından geriye Atatürk’ün “ameliyatlarının” gerekliliğini savunan büyük akıl kaldı!
“Kanser hastası” dediği Türkiye açlığın ve yokluğun pençesindeyken cumhuriyetin kurucu aklı ve onun ideolojisi olan Kemalizm insanların ibadetleri ve Kur’an-ı Kerim ile uğraşıyordu. Üniversite Reformu ile Türkiye’de yükseköğrenim devlet ideolojisinin kontrolü altına alınırken yüzlerce yıllık medreseler kapatıldı. Dil devrimiyle milyonlarca insanın düşünme melekesi işlevsiz hale getirilerek Türkçe büyük bir buhranın içine sokuldu. Netice olarak hala aşılamayan birçok sorunun temelleri Mustafa Kemal Atatürk’ün başında olduğu modernleştirme, medenileştirme projesiyle atıldı. Cündioğlu'nun ameliyat dediği şey İstiklal Mahkemeleri, Dersim, şapka dayatması gibi akıl, hukuk ve ahlak dışı zorbalıklardan başka bir şey değil! Dindarlar da bu sebeple çocuklarına tarih bilinci aktararak nesilden nesile bir haysiyet mücadelesi inşa etmeye çalışıyorlar. Cündioğlu'nun "kötü koşullandırma" dediği aslında hafıza ile haysiyet arasındaki ilişkinin bir sonucu...
Falih Rıfkı incelememizin başında aktarılan satırları 1968 yılında yazmıştı. Atatürk’ün ölümünden yıllar sonra tek parti devrinin sona erdiği Demokrat Parti iktidarı altındaki Türkiye’de ezan yasağı dahi sona ermişti. Ancak Falih Rıfkı hezeyan bile olsa fikirlerinin doğruluğundan şüphe etmeyerek açık açık savunmayı sürdürdü.
Falih Rıfkı gibi bir cahildeki karakterin üçte biri Dücane Cündioğlu’nda olsaydı “Atatürk iyi ki ameliyata girişmiş” seviyesizliğinde bir cümle kurmazdı. “Kanser hastasına aspirin vermezsiniz, kanser hastasını ameliyat etmek acımasızlık değildir.” cümlesini kurmak sadece kimlik değişimi ile izah edilemez. Burada bir karakter problemi olduğunu da görmek gerekiyor!
Sözde put kırıcının putçuluğu o kadar çiğ oluyor ki anca “Onedio” gibi seküler-ergen mecralarında karşılık bulabiliyor. Yaranmaya çalıştıkları şey Dücane Cündioğlu gibileri asla bağrına basmayacak! Kullandıktan sonra kapının önüne koyup işine devam edecek. Cündioğlu’ndan geriye ise mide bulandıran bir eziklik ve cümle âleme ibret olacak bir hikâye kalacak!
[1] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, sh. 394; İstanbul, 1984. akt. Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet İdeolojisi, Dücane Cündioğlu, sf. 117
HABERE YORUM KAT