Söz Konusu Vatansa Hiçbir Şey Teferruat Değildir
“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” mottosu uzun bir dönem devletin bekası namına işlenen türlü hukuksuzlukları kolayca örten bir maske olarak kullanıldı. Muhataplarına göre bazen korku salmak bazen de narkoz etkisi oluşturmak için aralıksız olarak devrede tutuldu. Ulusalcı-Kemalist iktidar sınıfları gibi Fethullahçı cuntanın da bütün engelleri etkisiz kılan büyüleyici maskesi devreye girdi bir zaman sonra: “Söz konusu hizmetse gerisi teferruattır.”
Temel hak ve özgürlükleri füruattan/teferruattan addetme teamülünün özde iktidar saplantısından neşet ettiği açıktır. Füruat/teferruat söylem ve siyaseti amaca giden her türlü aracı meşru sayan bir oportünizmdir. Bu ülke ve topluma verdiği ağır zararlar gün gibi ortada. Malum sebeplerle ne zaman vatan, devlet, millet, bayrak gibi semboller üzerinden vurgulanan beka kaygısı eskiye benzer bir biçimde öne çıkarsa temel ilkelerin, hak ve özgürlüklerin teferruattan sayılır hale getirileceği endişesi yükselir bende. Çünkü olur olmadık yerde namluya sürülür gibi bu kavramlarla kimi eleştirel duruşlar ve sahipleri en kestirme yöntemlerle ihanet ve düşman kategorisine iteklenme alanında bir yarış başlamış demektir.
Çirkin Mantık Yine Sahnede
Söz konusu vatan, devlet, bayrak veya benzeri bir sembol olsa da hiçbir şeyi ama hassaten hukuku, ahlakı, merhameti teferruattan saymayacak derin bir idrak ve sağlam bir pratiğe muhtaç olduğumuz tartışma dışıdır. Hukuk, ahlak ve merhamet toplumsal ve siyasal hayatın merkezi değerlerini teşkil etmiyorsa korunacak vatan, devlet, bayrak veya benzeri semboller oligarşik bir iktidarın aldatma ve sömürme araçlarından başkaca bir değer taşımazlar. Bu sebeple sembollerin nasıl bir iktidarı müdafaa için seferber edildiği son derece kritik bir önemi haizdir. Geniş toplum kesimleri bu tarz soyutlamalardan anlamazlar filan sanılmasın. Akademik literatürü kullanarak ifade edemese de toplum sabırla basit ve fakat keskin pratik hükümler inşa etmekte pek mahirdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye toplumu hatta daha ileri düzeyde başta Suriye, Irak, Filistin, Mısır ve daha birçok Müslüman toplum için taşıdığı önem ve değerin de bu bağlamda değerlendirmesi acil bir görevdir. Çünkü Pelikan Şebekesi namıyla şöhret bulmuş oligarşik bir zümre benzer bir tertibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı merkeze alarak kurmak üzere epeyce bir mesafe kat ediyor. Ergenekon ve Fethullahçı cuntaların izinden yürüyen Pelikan Şebekesi aynı mantık ve örgütlenme biçimiyle kendi iktidarlarını kurmanın en kolay ve kestirme yolunu şu söylem etrafında örüyor: “Söz konusu Reisse gerisi teferruattır.”
Bu tip slogan ve söylemlerle güya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşruiyet, karizma ve otoritesini sağlama almaya girişiyorlar. Oysa bu söylem ve mantık Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hiçbir şey kazandırmadığı gibi bu sloganın ardına saklanarak yapılan işler sebebiyle açıkça yıpranmakta ve zarar görmektedir. “Söz konusu Reisse, Mevzu bahis olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’sa…” faslında açılan tartışmalarda karizmatik bir siyasal liderin meşruiyetini vurgulamaktan değil oportünist amaçlarla kurgulanan bir kültleştirme operasyonundan bahsedebiliriz ancak.
Ergenekon ve Fethullahçı psikolojik harp tekniklerini kullanan mezkûr Pelikan kliğinin “gizli hayırcılar, fırıldak AKP’liler, Hocacılar, Gülcüler, Kraliçenin adamları” vs klişeler üzerinden tertipledikleri hem şapşalca hem de ahlaksızca operasyon kime kazandırıyor, kime kaybettiriyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, AK Parti’ye ve genel olarak Türkiye toplumuna kazandırmadığı, toparlayıcı değil dağıtıcı karakter arz ettiği, güven değil huzursuzluk ve şüphe telkin ettiğine dair çok sayıda somut gelişme yaşanıyor.
Ağır Çekim İntihar Olmasın
Tetikçi, trol, operasyonel medya vs. imajı giderek güçleniyor ve aynı oranda ‘iç düşman’, ‘en yakındaki tehdit’ ve buna bağlı olarak nereye varacağı belirsiz yeni yeni tasfiye planları hazırlanıp duruyor. Hiçbir itibarı olmayan kimi ayyaş, kimi serkeş, kimi takıyyeci, kimi kibir abidesi troller siyasete istikamet tayini için sahne alıyorlar hatta sahneden hiç inmiyorlar. Siyaseti ve siyasetçiyi işlevsiz dahası anlamsız hale düşüren rol kapmacaların önü daha ne kadar açık tutulur acaba?
Tasfiye planları ve söylemleri salt olarak ‘İslamcı’ camianın problemi veya derdi olarak görülmemelidir. Pelikan Şebekesi veya benzerlerinin idrak edemediği temel husus şu: İslamcı siyaset ve hareket kendileri gibi sığıntı veya asalak bir mahiyette değil çünkü iktidar imkânlarına bağımlı olarak değil aksine haksızlığa, hukuksuzluğa ve çarpıklıklara muhalefet ederek varlığını geliştirmiştir. Bu İslamcı hareketleri ilgilendirir. Fakat Türkiye toplumunu kucaklama, kuşatma ve toplumun tamamının temel hak ve özgürlüklerini garanti altına almakla mükellef bir parti daha düne kadar Fethullahçı cuntanın içinde pozisyon almış yavru komitacılarla yola devam kararı verirse ağır çekimde bir intihar kararı almış demektir.
Siyasal ve toplumsal hayatta özellikle de kritik dönemeç ve süreçlerde hiçbir şey füruat/teferruat kabilinde değildir. Geçer gider, unutulur, kimse hatırlamaz, kırgınlıklar kolaylıkla telafi edilir vs. iyimserlikleri aldatıcı hatta yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Asıl olan hukukun, ahlakın ve merhametin siyasal ve toplumsal ilişkilerin merkezine yerleştirilmesidir. Hukukun hasmı, ahlaktan nasipsiz ve de merhamet düşmanı leş yiyici karakter(siz)lerle varılacak menzilin iyi, güzel ve hayırlı olmayacağı malumdur.
Uzun süren sessizlik, derin bir sükût hali eğer sindirme ve tasfiye için zaman kazanma beklentisinin tezahürü ise siyasetin bürokratik oligarşiden kurtulup troller oligarşisine teslim olduğunu ilan edebiliriz.
Yeni Akit
YAZIYA YORUM KAT