Soykırım sadece insanları değil, hayalleri de öldürüyor
18 Ekim'de bir İsrail bombası Filistinli sanatçı Mahasen al-Khateeb'i, sanatını, hayallerini ve özlemlerini öldürdü.
Asem Alnabih’in al-Jazeera’de yayınlanan makalesini Barış Hoyraz, Haksöz-Haber için tercüme etti.
Geçtiğimiz 20 küsur yıl boyunca bir dizi şiir yazdım. Onları bir klasörde kilitli tuttum ve her bir şiire hayat verecek illüstrasyonlar eşliğinde yayınlamayı hayal ettim. Sözcüklerimi güçlü imgelere dönüştürecek birine ihtiyacım vardı.
Bu yılın başlarında bir ekim akşamı Instagram'da gezinirken Filistinli gazeteci Wael Dahdouh'un kızını kucakladığı güzel bir görüntüyle karşılaştım.
Gazze'nin en üretken sanatçılarından biri olan Mahasen al-Khateeb'in eseriydi. Bir gönderi diğerini takip etti ve kısa sürede kendimi onun sanatının derinliklerine inmiş buldum.
O ana kadar adını hiç duymamıştım. Ancak sayfasında daha fazla zaman geçirdikçe, basit ama güçlü ve canlı çizimleriyle aramda bir bağ oluştuğunu hissettim. Takipçilerinin çoğu gibi ben de Mahasen'in ürettiği sanatın içimde derin bir akkor oluşturduğunu hissettim. Daha sonra eski klasörümü geri alma ve neredeyse unutulmuş olan çalışmalarımı yayınlama hayalimi yeniden canlandırma zamanının gelip gelmediğini merak ettim. Belki Mahasen onları resimleyebilirdi?
Hemen telefonuma adını not ettim ve savaş biter bitmez onunla işbirliği yapma ihtimalinin heyecanıyla iletişime geçmeye karar verdim.
Sadece birkaç gün sonra, 18 Ekim gecesi İsrail bir hava saldırısı düzenledi ve Mahasen'i öldürdü. Mahasen, İsrail'in son 14 ayda öldürdüğü onlarca sanatçı, tasarımcı ve belgeselciden biri. Mahasen kuzeyde, Jabalia'da, medyanın olmadığı, yardım gruplarına ya da yiyecek ve suya erişimin olmadığı bir yerdeydi.
Her ölüm, ölçüsü olmayan bir trajedidir. Mahasen tüm ailesiyle birlikte öldürüldü; aynı gece Jabalia'da 20 kişi daha katledildi. Ancak İsrail bombaları sadece Mahasen'i öldürmedi; onunla birlikte öldürülen her bir kurbanla birlikte onun sanatını, özlemlerini ve umutlarını da öldürdü.
Resmi istatistiklere göre, devam eden soykırımda 45.000'den fazla Filistinli hayatını kaybetti. Bu sayı, her bir ölümün yaşayanlar - kurbanı sevenler, ona güvenenler, onun varlığında umut bulanlar - üzerinde yarattığı dalgalanma etkisini yansıtmıyor. Bu gerçek üzerine düşünmek zihni ve kalbi acı verici bir kopuşa sürüklüyor.
Mahasen'i tanımıyordum ama ölümünden çok etkilendim. Onu tanıyanların neler hissettiğini ancak tahmin edebilirim.
Bu savaşta daha kaç hayal yok olacak? Defterlerin kenarlarına karalanmış, günlüklere not edilmiş ya da zihnin sessiz bir köşesinde saklanmış kaç özlem bir anda yok olup gidecek? Bombalar sadece binaları ve mülteci kamplarını paramparça etmiyor. Hayalleri de yok ediyor.
Anlamak için çok küçük olan çocukların hayallerini. İçleri tamamen boşaltılmış okullardaki eğitim hayalleri. İş ve kariyer hayalleri. Duman ve moloz altında kalan mülteci kamplarının dar sokakları dışında seyahat etme hayalleri. Göz açıp kapayıncaya kadar çöken küçük bir işletmenin başarı hayalleri. Süresiz ertelenen ya da sonsuza dek iptal edilen düğünlerle boğulan sevgi ve arkadaşlık hayalleri.
Tüm bu ölümlerin acı bir şekilde farkındayız. Gazze'de hayat parça parça geliyor, tam olarak kavramaya çalıştığımız kısa anlar. Plan yapmıyoruz çünkü yarın olup olmayacağını bilmiyoruz.
Mahasen Al-Khateeb tarafından yayınlanan son illüstrasyon Shaban Al-Dalou'nun El Aksa Hastanesi'nin bahçesinde çekilmiş fotoğrafıydı [Al Jazeera Arabic]
Ama yine de hayal kuruyoruz. Çiziyoruz, yazıyoruz, seviyoruz ve direniyoruz. Paylaştığımız her gülümseme, anlattığımız her hikaye, yazdığımız her şiir bir meydan okuma eylemi, yıkıma rağmen hayatın kalplerimizde atmaya devam ettiğinin ilanıdır.
Hayallerimiz büyük ya da tehlikeli değil. Ama bir şekilde zalimlerimizi dehşete düşürüyorlar. Hayallerimizden korkuyorlar çünkü özgürlüğü arıyor ve her şeye rağmen ısrar ediyoruz. Hayallerimizden korkuyorlar çünkü statükoya meydan okuyorlar. Ancak ne kadar kan dökülürse dökülsün, hayaller sonsuza kadar bastırılamaz.
Şimdi şiir dosyamı sakladığım yere geri koyarken, bir parçam bir füze, bir mermi ya da bir kurşun tarafından elimizden alınmadan önce her anı yakalamamız gerektiğini fark ediyor.
Gazze'nin bir savaş alanından güzellikler diyarına, yok edilmekten kurtulmuş, dimdik ayakta duran bir şehre dönüşeceği günün hayalini kurmaya devam ediyorum. Ve benimle birlikte tüm Filistinliler, uzak ve imkânsız görünse bile özgürlüğün hayalini kurmaya devam ediyor.
*Asem Alnabih Gazze'den bir mühendis ve doktora araştırmacısıdır. Halen Gazze Belediyesi'nde acil durum komitesi üyesi, sözcüsü ve Medya Direktörü olarak görev yapmaktadır.
HABERE YORUM KAT