‘Soykırım’ niye önemli?
SOYKIRIM iddiası her şeyden önce iki tarafta da milliyetçi duyguları körükleyip çözümü, barışmayı engellediği için önemli.
Soykırımın en hararetli militanlarına, mesela Taşnakçılara bakınız, Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin gelişmesine karşı çıkıyorlar; “Protokoller”i “ihanet” sayıyorlar.
Diasporada da Protokoller’in nasıl protesto edildiğini biliyoruz.
Hatta Taşnak Partisi lideri Hrant Markaryan, 11 Şubat günlü konuşmasında, açıkça, Anayasa Mahkemesi’ne ve Sarkisyan’a yaptıkları ağır baskıların sonucunda Anayasa Mahkemesi’nin “o kararı” yani Protokoller’i sakatlayan kararı verdiğini ikrar etti! (ANKA Ajansı)
Bizim tarafta da “Biz hiçbir şey yapmadık, onlar bizi kesti” düşüncesi meselenin önemini göremiyor, onlar da Protokoller’i “ihanet” sayıyorlar!
Bu yaklaşımlar karşılıklı birbirini besleyerek yangına körük tutuyor!
‘Tarih’ sorunu
Karşılıklı duygular böyle tırmandıkça gerilim artıyor, başka birçok siyasi sorunu da tetikliyor. En önemlisi, Kafkasya’da barışın, güvenliğin ve gelişmenin önünü kesiyor. Bu yüzden Ermenistan açlığa mahkûm olurken, Türkiye de dış politikada sorunlarla karşılaşıyor.
Tehcirin 100. yıldönümü olan 2015 yılı için Ermeni milliyetçileri özel hazırlıklar yapıyorlar. Dünyada akademik yayınlarda da ‘soykırım’ kavramı gittikçe genişliyor. “Bu mesele neymiş?” diye merak edip bir şeyler okumak isteyen herhangi bir dünyalı kişinin eline geçecek kitap çok büyük ihtimalle “soykırım” tezini işleyen bir kitap olmaktadır!
Önyargılar böylece paslı çiviler gibi yerleşiyor.
Türkiye’nin “Tarih komisyonu” tezinin sebebi budur: Konunun “tartışmalı” olduğunu ortaya koymak ve zihinleri “önyargı”lardan “tartışma”lara yöneltmek...
Böylece iki halk ve iki devlet arasında bir nefes borusu açmak...
Hukuk sorunu
Biliyorum, “ABD soykırımı tanısa ne yazar?” diyenler var. Batı’dan kopmamızı isteyenler bile var! “Soykırım iddiası hukuken 1948’den geriye yürümez, ötesi boş laf” diye yazanlar bile oldu!
Doğru, BM Soykırım Sözleşmesi 1948’den geriye doğru yürütülemez ama mesele bundan ibaret değil...
Kaliforniya’da bazı Ermeniler Türkiye aleyhine “hayat sigortası tazminatı” davası açtılar. Dayanakları, Yahudi soykırımında olduğu gibi kendilerine bu tazminat hakkının tanınması idi.
Amerikan Mahkemesi 20 Ağustos 2009 tarihli kararında “Amerikan Kongresi’nin ve cumhurbaşkanlarının 1915 olaylarını soykırım olarak nitelemediğinden” bahsederek bu talebi reddetti. Hatta kararda Clinton ve Bush’un konuşmalarına atıf yapılıyor.
Soykırım militanlığı iki halkın barışmasını, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini engellediği gibi, Türkiye’yi tartışmalı hukuk dehlizlerine çekebilecek, buna karşılık Ermenistan’ı Kafkasya’da büsbütün tecrit ederek iki millete de büyük zarar verecek niteliktedir.
Ermeniler de Türkler de 19. yüzyılın sonlarından 1920’ye kadar çok büyük acılar çektiler, birbirlerini öldürdüler!
Onun için ben belgeselimde ve kitabımda buna “Ortak Acı” demeyi tercih ettim.
Acılara saygı duyarak, acıları kışkırtıp yeni acılara yol açmaktan sakınarak diyalog ve barış fikrini geliştirmekten başka bir çıkar yol gözükmüyor, herkes için...
MİLLİYET
YAZIYA YORUM KAT