Sosyalist sol namına üzüldüm
Hayırlı olabilecek yeni bir dönemle ülkeyi karşı karşıya bırakan olayları birbiri ardına izlemeye çalışırken fark edememişim; meğer Türk solu da 'liberal sol' ve 'sosyalist sol' diye ikiye bölünmüş... Solun liberalleri Ergenekon davasının açılıp Hrant Dink cinayetinin bütün boyutlarıyla ele alınmasından mutluluk duyar, iktidar partisinin demokrasi açılımlarına olumlu yaklaşırken, sosyalistler Ak Parti'yi 'gerici', Ergenekon davası türü gelişmeleri de 'sonuçsuz kalmaya mahkum girişimler' olarak yaftalıyorlarmış...
İnsanın dilinin ucuna geliveren sözcükler okur önüne sunulacak cinsten değil...
Son 20 yıla damgasını vuran global altüst oluşlar en büyük darbeyi 'sol' kesime vurdu. Solun kıblesini Moskova'ya çevirenleri Berlin duvarının yıkıntısından ortalığa seriliveren manzara karşısında ne yapacaklarını bilemez hale gelirken, kıbleyi Çin'e çevirenler de en vahşi kapitalizmin 'sol' diye fırına verilenine ne diyeceklerini bilemediler. Türkiye'de solcunun bağımsızına pek nadir rastlandığı için, dünya çapındaki iflâs en fazla Türk solunu etkiledi.
'Ergenekon' denilen yapının içerisinde yer alanların önemli bir bölümü kıblesiz kalınca ne yapacağını şaşıran solculardır ve yeni durum karşısında ince ayar yapmaya kalkışmaları başlarına bu derdi açmıştır. 'Gladio' denilen CIA tarafından örgütlenmiş devlet içinde devlet yapılanmasını yıllarca yayın organlarında yerden yere vurarak sergileyenler, bulguları kitaplaştıranlar, sonunda 'Türk Gladiosu'na kendilerini eklemleyivermişler...
Solcuyken sol ideolojiyi kendilerini kestirme yoldan işbaşına getirecek tatlı bir formül olarak benimsemişlerdi; ideolojik boşluk onları başka bir kestirme formülün yanına itivermiş olmalı...
'Liberal sol' ve 'sosyalist sol' yukarıdakilerden farklı elbette. Onların çoğu ender bulunan bağımsız solcular...
Kendilerini 'liberal sol' ve 'sosyalist sol' diye adlandırılanların çoğu, yıllar boyu solun çilesini çekmiş, Berlin Duvarı sonrasında da kendilerine bağımsız bir çizgi benimsemiş dikkate değer insanlardan oluşuyor. Kamuoyu önüne o çizgilerin temsilcisi kimliğiyle çıkan insanlar bunu düşündürecek saygınlıkta... Solun tıkanıklığını artık tek merkeze bakarak açabilecek bir kolaylığa sahip olmadıklarının bilincindeler. Bir bölümü geçmişte de kendi sorunlarını kendileri çözmeye gayret ederdi zaten.
Gönül kendilerine 'solcu' diyen insanların daha farklı kırılma ve ayrışmalar yaşamasını diliyor.
Ak Parti 'sol' kesimlerin kolayca ittifak kurabilecekleri bir parti değil. Sebebi basit: Sağ göründüğü halde sol vuruyor da ondan... İdeolojik solun hoşlanacağı bir özellik değil bu. Tayyip Erdoğan bir çok yönüyle dünyanın değişik ülkelerinde kitleleri arkasına takabilmeyi başarmış karizmatik sol liderlere benziyor; ancak solcu değil... Pratik çözümler bulmada üstüne yok Ak Parti'nin, ideolojik davranmadığı noktalarda olağanüstü pragmatik de; bu da sol adına siyaset yapmaya kalkanları silâhsız bırakıyor.
Pragmatik yanı son genel seçimde 'solcu' bilinen isimleri Meclis'e taşıttı. Geçmişte yazıp yaptıkları sebebiyle ve bugün, 'solcu' olma iddiası CHP saflarında politika yapanlardan daha geçerli milletvekilleri var Ak Parti'de. Solcu olup da buna kızmamak mümkün mü?
Ayrışma, Ak Parti ekseninde olacak yerde, solun Ergenekon macerasına bulaşanlarıyla kendilerini her türlü bulaşıklığın dışında tutanları arasında olmalı değil miydi? Öyle bir durumda, aralarında Ak Parti'ye bakış yönünden farklılıklar bulunsa bile, has, hakiki ve sahih sol ideoloji adına, solun ismini lekelemeye kalkanlara karşı tavırda bir ortak cephe oluşabilirdi. Solcu olmayanların da dikkatini ve ilgisini çekebilecek bir cephe. Başka kesimlerle buluşabileceğini ispat eden bir sol anlayışın siyaseten yaşama şansı, kendisini olan-bitenin üstüne konuşlayıp "Ak Parti mi, öcü o" veya "Ergenekon mu, çıkmaz sokak" diyen kolaycı sol anlayıştan daha fazla olurdu.
Böyle yapanlar var ve 'liberal sol' diye onlara mı deniyor? 'Sosyalist sol' namına üzüldüm doğrusu...
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT