Sosyal Medyayı Ciddiye Alınca...
İletişim ağının bu kadar güçlü olduğu bir dünyada, oluşturdukları steril sınırlar dışındaki hiçbir bilgiyle karşılaşmadan yaşayan insanların inandıkları doğruları anlatma argümanları “mut’a nikahı, Erdoğan’ın cinleri, Acem büyüsü” gibi pespayeliklerden ol
Star gazetesinin 14 Eylül 2014 Pazar tarihli Açık Görüş ekinde Sefa Şengül, sosyal medya fenomenini Gülen cemaatinin kurguları eşliğinde analiz etmiş.
***
İnsan gerçekten hayret ediyor!
Sefa Şengül / Sosyal Medya Uzmanı
Taraf gazetesi yaptığı “aktroller” haberinde 16 bin maaşlı aktroll olduğundan ve bunların para ile twitter’da siyasi ortamı manipüle ettiğinden bahsetti. Bu haberin ardından Samanyolu Haber televizyonu da “ilgili savcıların” konuyla ilgili dosyayı hazırladığı ve bu maaşlı aktroll tayfasına yönelik operasyonun başlatılacağını söyledi. 17 Aralık darbe girişiminde seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a kelepçe takacağını söyleyen zihniyetin, şimdilerde sosyal medyadaki Ak Parti yanlısı üç beş gencin peşine düşmesi acziyeti... Nereden nereye.
Türkiye sınırları dışına taşan networkuyla tweetlerini ikiye katlayan güruhun, sosyal medyayı gereğinden fazla ciddiye alma ciddiyetsizliği, paralel yapının amatör yapılanmasının ne derece steril olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Twitterda @ofarukarslan kullanıcı adıyla yazan paralel yapı kalemlerinden Ömer Faruk Arslan daha geçtiğimiz gün “türkiyedeki aktrol para akışı”nın kimler tarafından nasıl finanse edildiği konusunda komik bir fotoğraf ve bilgi paylaştı. Fotoğraftaki kişi Başbağlar Katliamı’nda yanmaktan kurtulan şerefli bir Müslüman. İsmi, Muharrem Baltacı. Muharrem Bey’in, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu ile çektirdiği bir fotoğraf kaynak gösterilerek “bu kişi Muharrem Biltaci’nin yeğeni. Aktrollere para akışı sağlıyor” diye fotoğrafı yayınladı. Bu paylaşımı kendisine servis eden kişi aslında paralel yapının haber alma organlarının meseleleri hangi boyutta ciddiye aldığını göstermek isteyen bir troldü.
Kifayetsiz manipülasyon
Son dönemin bol soslu “şükür ki haram lokma yemedim” taftı neredeyse tüm sosyal medyanın dilinde geziyor, fakat dalga geçilmek için. İnsanların algılarını yönetmek istiyorsanız söylediklerinizin tutarlı, ürettiğiniz içeriğin inanılır olması gerekiyor. Artık yalancının mumu yatsıya kadar değil en fazla akış sayfası yenilenene kadar yanıyor. Tuncay Opçin, 17 Aralık ilgili yaptığı “önemli olan davanın nasıl sonuçlanacağı değil, hükümetle ilgili algı” diyerek yapılan operasyonların algı yönetimi için olduğunu açıkça itiraf etmişti. Yalnızca sembol oluşturması ve manipülasyona hizmet etmesi için olaya dâhil edilen ayakkabı kutuları falan da kifayet etmiyor. Artık algıyı da yönetemiyorlar. Hayalleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a kelepçe takmak olan güruh, aktroll adını taktıkları yirmili yaşlardaki gençlerden bile korktukları için “bak sizi döveriz haa!” tadında tehditler savuruyorlar.
İletişim ağının bu kadar güçlü olduğu bir dünyada, kendilerine oluşturdukları steril sınırlar dışındaki hiçbir bilgiyle karşılaşmadan yaşayan insanların inandıkları doğruları anlatma argümanları da “mut’a nikahı, Erdoğan’ın cinleri, Acem büyüsü” gibi pespayelikler oluyor.
Daha trol kavramının ne olduğundan bihaberler. Sosyal medya denilen şey üç ana unsurdan oluşur; kitle, iletişim ve etkileşim. Hitap ettiğiniz bir kitlenin olması, bu kitleyle iletişime geçmek ve iletişimi tamamlayan unsur yani etkileşim. Etkileşimi olmayan bir sosyal medyanın hayat damarlarından biri kopmuş demektir. Oluşturdukları sosyal medya karakteriyle, belli bir kitleye hitap edebilecek sayıda takipçiye ulaşmış, bilgiyi manipüle eden, etkileşimi yüksek kişilere trol denir. Trol bir anlamda yanıltma, bir anlamda da eleştiridir. Bilgi kirliliğinden dem vuran insanlardır. Sosyal medyada duyduğunuz her şeye inanmayın, hatta ve hatta televizyonda gördüğünüz her şeye inanmayın diyerek klasik medyanın da bir anlamda “bizim dediğimiz doğrudur” algısını kırmış oluyorlar. Bunun yanında troller hayatın birçok alanında da bağımsız eleştirilerde bulunabiliyor, yeri geldiğinde yardım kampanyalarına dahi katılıyorlar. Fakat trol olarak yazan çoğu kimsenin kimliklerini saklamak gibi dertleri de yok.
‘Twitleri ikiye katlayın’
İşin daha eğlenceli kısmına gelecek olursak daha 30 Mart seçimlerinin öncesinde bile tweetleri ikiye katlama emri alan ve sosyal paylaşım sitelerinde kendi isimleri ve fotoğraflarıyla açılmamış hesaplara sahip binlerce paralel yapı mensubu, şimdilerde aktroll kitlesinin peşine düştü. Bu kişiler gerçek hayatlarında yıllarca esnafı, öğrencileri ve çevrelerindeki birçok kişiyi trollemediler mi? Yıllarca farklı isimler ve değiştirilmiş hayat hikâyeleriyle yaşamadılar mı? İfşa etmeye çalıştıkları her şeyin aslında kendileri tarafından tecrübe edinilmiş mevzular. Sosyal medya üzerinden bize hakaret ediliyor derken hakaretin alasını yapıyorlar. Tehditler, yıldırma, deşifre ve ifşa çalışmaları konusunda da ne kadar tecrübeli olduklarını anlatmaya çalışıyorlar ve ekliyorlar: “Savcılık dosyayı hazırladı bile”. Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi aklı başında savcısı bu kadar öznel bir durumla ilgili cımbızlama usulüyle dosya hazırlar? Hangi savcı mı? Fethullah Gülen’in hiçbirini tanımam dediği o savcılar.
Fakat ne hikmetse binde biri dahi paralel yapı tarafından tanınmayan o emniyet ve yargı mensupları, aynı mesajı taşıyan tişörtler giyiyor, twitterda ortak ikon kullanıyor. Gülen Cemaati’nin yayın organları sabah akşam o hiç tanımadıkları Emniyet ve Yargı mensuplarının avukatlığını yapıyor.
Gece yarıları tesadüf eseri bir araya gelip yine tesadüf eseri devletin kemik yapılarına eş zamanlı operasyon düzenleyen emniyet ve yargı mensupları var. “İnsan gerçekten hayret ediyor”. Şimdilerde peşine düştükleri gençler, paralel örgütün kan kaybının hangi boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor. Son günlerde twitterda çok dolanan bir kalıpla bitirelim:
“Hayaller Erdoğan’a kelepçe, hayatlar Aktrollere dosya hazır”
HABERE YORUM KAT