1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Sosyal medyanın sandığa etkisi ne kadar?
Sosyal medyanın sandığa etkisi ne kadar?

Sosyal medyanın sandığa etkisi ne kadar?

Erkan Saka, seçim süreçlerinde hayati bir rol oynamaya başlayan sosyal medya algoritmaları seçmenlerin karar alma süreçlerini ne ölçüde etkilediğini inceliyor.

09 Mayıs 2023 Salı 14:45A+A-

Prof. Dr. Erkan Saka / Fikir Turu

Algoritmalar demokratik süreçlere tehdit mi?

Sosyal medya, siyasi kampanya ve seçim iletişimi için artık vazgeçilmez bir araç. Siyasi partiler ve adaylar seçmenlere ulaşmak, destek kazanmak ve tabanlarını harekete geçirmek için sosyal medya platformlarını kullanıyor. Bununla birlikte son yıllarda sosyal medya kadar sosyal medyada kullanılan algoritmalar da gündem oldu. Kabaca, algoritmalar kullanıcıların hangi içeriği göreceğini ve bu içeriğin onlara nasıl sunulacağını belirledikleri için siyasi kampanya sürecinde hayati bir rol oynamaya başladılar. Bu hayati rol, algoritmalar demokratik süreçlere tehdit mi, sorusunu da beraberinde getiriyor.

Bu soruya yanıt aramaya başlamadan önce algoritmaların ne olduğunu bakmakta fayda var.

Algoritma nedir?

Bilgisayar bilimlerinin standart kavramlarından olan algoritma çok basitçe belirli bir görevi yerine getirmek üzere tasarlanmış bir dizi talimat olarak tanımlanabilir. Bu tanıma göre bilgisayarın parçası olduğu her durumda bir algoritma işler haldedir.

Sosyal medya ilk çıktığı anda da bize sunulan içerik belli “talimatlar” üzerinden bize ulaşıyordu.

Sosyal medya bağlamında algoritmalar, kullanıcı davranışına, tercihlerine ve diğer faktörlere dayalı olarak içeriği sıralamak, filtrelemek ve önceliklendirmek için kullanılır. Sosyal medya platformları, kullanıcılara kendileriyle en alakalı içeriği göstererek kullanıcı deneyimlerini kişiselleştirmek için algoritmaları kullanır.

Algoritmalar niye kaygı kaynağı?

Ancak algoritmaları kaygı kaynağı haline getiren durum, sosyal medya platformlarının büyümesi ve kullanıcıların kendi dar çevreleri dışında kullanıcılarla muhatap olmasıyla başlıyor.

Artan içeriğin tamamına erişmek bir insan için mümkün olamaz hale gelince sosyal medya platformları kullandıkları algoritmaları değiştirdiler. Daha önce genellikle kronolojik olarak gelen içerik farklı parametrelerle filtrelenmeye başladı ve kronolojik olmaktan çıktı.

Aslında çoğumuz kişiselleştirilmiş içeriğe razıyız. Ancak sosyal medya platformları özünde kâr odaklı şirketler ve algoritmalarını yeniden şekillendirirken elbette kârlılığı da düşünüyorlar. İşte tam bu noktada platformların sunmaya çalıştığı içerikle kullanıcıların çıkarına olan içerik her zaman uyuşmayabiliyor.

Yine çok kabaca, platformların ana iş modelinde etkileşimli içeriğin özel bir önemi var. Ne gibi içeriklerin etkileşim alacağını az çok deneyimliyoruz. Bir son not olarak da şunu belirtmek isterim. Algoritmalar sabit değildir. Platformlar neyin gidip gitmediğine göre ve aldıkları kamuoyu baskısına göre sık sık değişiklik yapabilirler.

Algoritmalar ve seçimler

İşte bu algoritmalar seçimleri de etkileyebilirler ama bunu tam olarak ölçümlememiz epeyce zor. Sosyal medya platformları tarafından kullanılan algoritmalar, etkileşimi teşvik etmek ve kullanıcıları platformlarında daha uzun süre tutmak için tasarlanmıştır. Bu, beğeni, paylaşım ve yorum alma olasılığı daha yüksek olan içeriklere öncelik verilirken, diğer içeriklerin algoritmik hiyerarşide aşağıya itildiği anlamına gelir. Buna ek olarak platformların kullanıcıların kişisel verilerini topladığını ve ona göre kişiselleştirme yaptığını da aklımızda tutalım. Siyasi kampanyalar ve adaylar sosyal medya platformlarının bu özelliklerini kendi lehlerinde meşru ya da gayrı meşru sayılabilecek yollarla kullanabilirler. Örneğin, içeriklerinin görünürlüğünü artırmak ve daha fazla etkileşim oluşturmak için ücretli reklamlar, influencerlar veya botlar kullanabilirler. Ayrıca içeriklerini algoritmik sıralamaya göre optimize etmek için veri analizi ve diğer araçları da kullanabilirler.

Algoritmaların bu yapısı, onları siyasi aktörler tarafından manipüle edilmeye açık hale getiriyor. Sosyal medya platformları tarafından kullanılan algoritmalar, kullanıcı davranışı, etkileşim ve diğer ölçütler de dâhil olmak üzere çeşitli faktörlere dayanıyor. Bu da siyasi aktörlerin kendi içeriklerini desteklemek ve rakiplerinin içeriklerini bastırmak için bu faktörleri manipüle ederek algoritmaları etkileyebilecekleri anlamına geliyor.

Botlar, sahte hesaplar, veri analizi

Örneğin, siyasi kampanyalar, içeriklerine katılımı yapay olarak artırmak için botlar veya sahte hesaplar kullanabilir. En etkili içerik türlerini belirlemek ve kampanyalarını buna göre optimize etmek için veri analitiği kullanabilirler. Bunun yanı sıra ilgi alanlarına ve tercihlerine bağlı olarak mesajlarının farklı versiyonlarını farklı seçmen gruplarına göstermek için mikro hedefleme kullanabilirler.

Ancak sosyal medyadaki manipülasyonun seçimleri doğrudan etkileyip etkilemeyeceğini daha da somut çalışmalarla kanıtlamak zorundayız. Yani örneğin mikro hedeflemeye maruz kalan bir seçmenin oy tercihi mutlaka değişecek diye bir durum yok.

Bununla birlikte, sosyal medya algoritmalarının seçimleri nasıl etkilediğine dair dünya çapında çok sayıda örnek var. En iyi bilinen örneklerden biri, sosyal medya algoritmalarının dezenformasyon yaymak ve seçmen davranışını etkilemek için kullanıldığı 2016 ABD başkanlık seçimleri. Rus ajanlar sosyal medya platformlarını yanlış söylemleri teşvik etmek, bölünme tohumları ekmek ve belirli gruplar arasında seçmen katılımını bastırmak için kullandılar. Kişisel veriler etik olmayan şekilde mikro hedeflemede kullanıldı ve kararsız seçmenin belirleyici olduğu bazı eyaletlerde Donald Trump’ın kazanması mümkün oldu. Birleşik Krallık’taki Brexit oylamasında da aynı yöntemlerin etkili olduğu görüldü.

Literatürde aşırı sağcı aday Jair Bolsonaro’nun kazandığı 2018 Brezilya başkanlık seçimlerine atıfta bulunuyor ama orada algoritmik manipülasyondan çok Whatsapp grupları üzerinden yalan haberlerin ve komplo teorilerinin yayılması daha hayati bir rol oynadı. Tabii orada da etkileşimi artırmak ve muhalif içeriği bastırmak için botlar ve sahte hesaplar kullanıldı ama algoritmadan çok aktif ve etik dışı bir kampanya olgusu daha önce çıkıyor.

Peki ne yapmak gerekiyor?

Sosyal medya platformları da belirleyici olmak için birbirleriyle yarışıyorlar. Daha önce belirleyici olan bazı platformlar yerlerini başkalarına bırakıyor. Bu arada yaşanan deneyimler, toplumsal tepki, bürokratik baskılar, platformlar arasındaki rekabet ve iş modellerindeki değişimler ile farklılaşmalar devam edecek.

Örneğin Tiktok’un şu andaki kullanımını ve etkisini küçümseyebilir miyiz? Tüm bu süreçler kullanılan algoritmaları dönüştürecek; bunlara yönelik manipülasyon çabaları da sürecek. En azından yakın zamanda algoritma ve seçim ilişkisini düşünmeye devam edeceğiz.

Fakat sosyal medya platformları da algoritmik karar alma süreçlerinde şeffaflığı ve hesap verebilirliği artıracak adımlar atabilir. Örneğin, kullanıcılara gördükleri içerikler üzerinde daha fazla kontrol sağlayabilirler. Belirli içerik türlerinden vazgeçmelerine izin verebilir veya algoritmaların nasıl çalıştığına dair daha fazla görünürlük sağlayabilirler.

Siyasi otoriteler de algoritmaların demokratik süreçleri manipüle etmek için kullanılmamasını sağlamada rol oynayabilir. Bu, algoritmik karar alma süreçlerinde şeffaflık gerektiren yasa ve yönetmeliklerin yanı sıra yanlış bilgi ve dezenformasyonun yayılmasını önlemeye yönelik tedbirler yoluyla da yapılabilir. Bu konuda özellikle AB’nin hamleleri dikkat çekici. Geçtiğimiz aylarda AB, yapay zeka için düzenleyici bir çerçeve önerdi. Bunun içinde algoritma manipülasyonuna karşı hükümler de var. Önerilen düzenleme Avrupa Komisyonu’na yapay zekanın tanımını ve yüksek riskli yapay zeka sistemleri listesini güncelleme gibi yetkiler de veriyor.

Medya okur yazarlığı

Vatandaşlar arasında medya okuryazarlığının artırılması da elzem. İnsanların sosyal medya algoritmalarının nasıl çalıştığını, nasıl manipüle edilebileceğini ve yanlış bilgi ve dezenformasyonun nasıl tespit edileceğini anlamaları gerekiyor. Bu da eğitim ve farkındalık kampanyalarının yanı sıra okullarda ve üniversitelerde medya okuryazarlığı programlarının artırılmasıyla sağlanabilir.

Son olarak da, seçimlerin sosyal medyada olmadığının altını çizmek isterim. Manipülasyona en uygun örnek olarak gösterilen Trump’ın seçilmesinde bile yıllara yayılan bir toplumsal seferberlik, demokratların geleneksel oy çevrelerini ihmal etmesi ve görece zayıf bir aday çıkarması gibi birçok toplumsal etkenin de rol oynadığını unutmamak gerek.

Seçimde yenilgiye uğrayanın medyayı suçlaması bir gelenek ama medya seçmenin oyunu şekillendiren birçok toplumsal öğeden yalnızca biri- çok önemli bir öğe olsa da. Seçim hala sandıkta kazanılıyor.

HABERE YORUM KAT