Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

Bir İncil ilk olarak şu şekilde sesleniyor okurlarına: Her şeyden evvel söz vardı! Söz yani kelam burada yaratıcıya nispet edildiğinde anlamlı hale gelir. Buradan bakılırsa tarih de insan da bir bağlam üzerinden değerlendirilmek zorundadır.

İçinden geçtiğimiz dehşet müphemlik zamanları asırlar sonra kayda geçirileceği vakit şu motto cümle durumu özetlemek için kullanılabilir: Her şeyden evvel sosyal medya vardı!

Bu da tabi doğal olarak kendi içinde farklı bir tarih ve insan okuması önermektedir. Kelam-ı kadim olarak söz’ü başlangıca yerleştirmekle bambaşka bir “şeyi” oraya yerleştirmek farklı neticeler hasıl etmektedir.

İnanılması güç, komik hatta trajikomik olaylar silsilesi yaşanıyor. İzmir’de bir sokak röportajında “Ben muz yiyemiyorum, onlar kilolarca muz alıyor” diyen bir kişi bu absürt hikayenin başlatıcısı oldu. Bu “söz” anında sosyal medyada nefret dilinden beslenen bir mülteci düşmanlığına dönüştü.

Suriyeli gençler ise bunu tiye almak istediler. Onlar da zamanın gereklerine uyarak “sosyal medya sözünün” gücünden faydalanmak için oranın araçlarını kullandılar… Sonrasını herkes biliyor! Tüm ülke “muz yiyen Suriyeli” avına çıktı!

Tartışmanın en başında da gözaltına almalar hatta geri gönderme merkezine götürülenler oldu ancak resmi makamlar tarafından atılan bu kabul edilemez adımların dahi olayın hararetinin yatıştırılması için atıldığı kanısı hakimdi. Ancak onlar Suriyeli gençler gibi şaka yapmayı bilmiyorlarmış! Herhalde güçlü mizahi yönleri yok!

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı dün yayımladığı bir açıklamayla sosyal medyada 'muz yeme videosu' paylaşan 45 sığınmacının sınır dışı edileceğini duyurdu. Sosyal medyada başlayan tartışma burayı “takılmak” için yani genelde eğlence amacıyla kullanan katılımcıların önüne bir takım önemli sorular çıkartıyor!

Sosyal medya linçinin nerelere varabileceğini görmek açısında ibretlik olan bu durum bizi incelememizin başına getiriyor. Her şeyin sosyal medyadan hareketle belirlendiği bir vasatta ahlak da hukuk da siyaset de yeniden tanımlanmak durumunda kalacak! Bunu fütürist esvabı giyerek söylemiyoruz. Önümüzde binlerce hadise var! Şaka yapan Suriyeli mülteciler sadece bir örnek…

Böyle bir zeminde sosyal medyanın imkânlarından dem vurarak “burada bulunmamız lazım” yaygarası kopartmak en hafif ifadeyle üzerinde iyi düşünülmemiş bir tespite benziyor. Toptan reddetmenin mümkün olmadığı aşikar ancak en azından bir durup herkesin su içercesine normal bir şeymiş gibi kullandığı “platformun” gerçekten ne olduğunu iyice bir düşünmesi gerekmiyor mu?