Sosyal medya şirketleri hangi hukuka bağlı?
Turgay Yerlikaya, ABD örneği üzerinden sosyal medya şirketlerinin hukuki bir zemine oturmayan işleyişlerinin oluşturabileceği sorunlara dikkat çekiyor.
Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak
Sosyal medya şirketleri ve regülâsyon sorunu
Geçtiğimiz günlerde Batı’nın önemli ve etkili televizyon kanallarının canlı olarak yayınladıkları ABD senatosundaki bir toplantı, hem ABD hem de dünyanın muhtelif yerlerindeki önemli bir tartışmayı masaya yatırıyordu. ABD Senatosu Adalet Komitesi tarafından çocukların cinsel istismarının önlenmesi başlıklı oturumunda, dünyada bir oligopol oluşturarak sosyal medyayı domine eden şirketlerin yetkilileri sorguya çekildi. Meta, X, TikTok, Snap ve Discord gibi platformların temsilcileri ile senatörler arasında geçen diyaloglar, oldukça ilgi çekici idi. Her iki partiden de senatörlerin katıldığı toplantıda, özellikle Cumhuriyetçi senatörlerin agresif tavırları, ABD’de Trump döneminde sosyal medya şirketleri ile başlayan çatışmalı ilişkilerin hangi seviyelere geldiğini de gösteriyordu.
2020 Seçimleri ve Trump’ın Tavrı
2020 Kasım seçimleri öncesinde ABD siyasetinde olağan seviyelerin üstünde seyreden kutuplaşma, sosyal medya devlerinin sürece dahil olmaları ile bambaşka bir yere evrilmişti. Hatırlayacak olursak seçimlerin hemen öncesinde Twitter ve Facebook, Trump’ın hesaplarına sansür uygulamış ve bu durum Cumhuriyetçilerin tepkisini çekmişti. Cumhuriyetçilerin önemli isimlerinden Lindsey Graham o dönemde Twitter’ın Trump’ın hesabını askıya alınmasını yine aynı platformda attığı bir tweet ile eleştirmiş ve şunu söylemişti “Ayetullah tweet atabiliyor fakat Trump atamıyor”. Graham aslında yaptığı açıklama ile ABD’nin hasımlar kategorisine dahil ettiği bir devletin ruhani liderinin ilgili platformu kullanabilmesine rağmen ABD Başkanına aynı mecrada sansür uygulanmasının demokratik bir tutum olmadığını ifade etmek istiyordu. O dönemde Demokratlardan yana tavır takınmakla eleştirilen Twitter ve Facebook, aslında Trump’a doğrudan sansür uygulamak suretiyle seçim sonuçlarına da müdahale etmişti. Cambridge Analytica ve sonrası tartışmaların canlı olduğu ABD’de bu defa demokratların suçlanması oldukça manidar tabi ki. Gelinen noktada, Batı’da önemli bir eleştiri konusu olan sosyal medyanın ulaştığı güç tartışmaları, ilgili platformların siyasete doğrudan müdahale edebilecek güce erişmelerinin ne denli riskli olduğunu da bizlere göstermektedir.
Senatodaki Toplantı ve Sorgulama
Canlı yayınlar üzerinden takip ettiğim toplantının her ne kadar çocuklar ve cinsel istismar başlıkları üzerine bina edildiği görülse de temelde birçok konunun ele alındığına tanık olduk. Özellikle Cumhuriyetçi senatörlerin Zuckerberg ve TikTok CEO’su Shou Zi Chew’e karşı oldukça saldırgan bir tutum takınmaları ve konuları çeşitlendirerek adeta onları sorgulamaları, toplantıya damga vuran anlardı.
Örneğin Cumhuriyetçi senatör Tom Cutton, Shou Zi Chew’e yönelttiği sorulara, Chew henüz cevap vermeden yeni sorular ekleyerek tartışmayı çeşitlendiriyor ve toplantıyı takip eden mağdur ailelerin de desteğini almak suretiyle adeta bir sorgulama yapıyordu. Cutton’ın konu ile ilgili olmayan soruları da Chew’i köşe sıkıştırmaya amaçlıyordu. Örneğin Cutton’nın, “Biden Çin Devlet Başkanına diktatör dedi, siz bu ifadeyi kabul ediyor musunuz, o gerçekten bir diktatör mü” sorusuna cevaben Chew “Ben bir işadamıyım bu benim konum değil” cevabını verdi. Cevaptan memnun olmayan Cutton’ın “bunu söylemeniz dahilinde işinizden olursunuz değil mi” sorusuna karşılık, Chew’in “TikTok’da Çin ile ilgili eleştirel bir sürü içerik bulabilirsiniz” ifadeleri Cutton’ı çok da tatmin etmedi.
Her sorunun ardından yeni bir soru ile adete bir sorgulama yapan Cutton, TikTok’un, Demokratların seçim sürecine dahil oldukları ve onları destekleyen bir pozisyon aldıkları yönünde bir suçlama yöneltmesi, oldukça önemli idi. Bahse konu platformun Çin adına espiyonaj yaptığı iddialarını da dillendiren Cutton, olası bir seçim zaferi sonrasında Cumhuriyetçilerin idaresindeki ABD’de, devlet ile sosyal medya şirketleri arasındaki ilişkiye dair de pek çok ipucu vermekteydi.
Benzer bir sorgulama da bir diğer Cumhuriyetçi senatör Ted Cruz ile META adına sorulara cevap veren Zuckerberg arasında geçti. Cruz, Zuckerberg’e sosyal medya şirketlerinin pedofili ve çocuk pornosu konusunda yeterli derecede duyarlı olmadıklarını söyledi. Özellikle sosyal medyadaki şiddet üzerinden ortaya çıkan kayıpların da sık sık somut olaylar üzerinden hatırlatıldığı bu sorgulamada, Zuckerbergin çocukları koruma noktasında yeterli özveriyi göstermediklerini söylemesi ve özür dilemesi sorgulamaya damga vuran anlardan biri idi.
Benzer bir agresif tavır da Lindsey Graham tarafından sergilendi. Zaman zaman farklı bağlamlara taşsa da temel vurgu, sosyal medya şirketlerinin kusurlu olmaları idi. Graham’ın toplantıya damga vuran konuşmasında, yetkililere dönerek “sosyal medya şirketlerinin elleri kanlı” ifadelerini kullanması, oldukça çarpıcı idi. Son dönemde Cumhuriyetçilere karşı anti-demokratik tavırları ile tartışılan sosyal medya şirketlerinin, Cumhuriyetçilerin olası zaferinde nasıl bir tutum takınacakları oldukça önemli bir soru işareti.
Benzer tehdit ve riskler üzerinden Avrupa’da da tartışılan sosyal medya regülasyonu konusu, Türkiye’nin de önemle üzerinde durması gereken bir husus. Devletlerin egemenlik alanını daraltan ve güvenlik tehditleri açısından kullanışlı mecralar haline gelen bu platformların regülasyonu konusu, 21. yüzyılın en tartışmalı konularından birisi olacak hiç kuşkusuz.
HABERE YORUM KAT