Sosyal medya kullanımı bir bağımlılık biçimi
Ersin Çelik sosyal mecraları olan ilginin artık "bağımlılık" olarak ifade edilmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Ersin Çelik / Yeni Şafak
Dikkat endüstrisi: Adını koyalım artık bağımlıyız!
Instagram’ın alt yapısıyla kullanıma açılan Threads mecrasına gösterilen büyük ilginin nedenleri ve insanlar üzerindeki etkilerine dikkat çekmek istediğim son yazıya çok fazla geri dönüş aldım. Bir arkadaşım, “Bağımlı olduğumu kabulleniyorum. Hatta beni elimden düşüremediğim telefonum yönetiyor” mesajını atmış. Tedavisi olduğunu söyledim. Yazışmamız orada kaldı. Lakin “ben bağımlıyım” demesi bile büyük bir aşama. Çünkü toplum olarak bağımlı olduğumuzun farkında değiliz ki itiraf edelim. O zaman bu köşenin yazarı olarak itiraf edeyim: Ben de bağımlıyım. Hem de bağımlılığın tüm kıstaslarına uyuyorum.
Dünya Sağlık Örgütü, oyun bağımlılığını yıllar önce hastalık olarak kabul etti. Oyun bağımlılığının temelinde de zaten internete erişim var. Bağımlılık konusunda uzun yıllardır çalışmalar yapan Prof. Dr. Kültegin Ögel, Yeşilay’ın web sayfasında yayınlanan söyleşide, oyun, internet ve sosyal medya bağımlılığını şöyle açıklıyor: “Kişinin önceliğinin değişmesi, zarar vermesine rağmen interneti kullanmaya devam etmek ve kendisini durduramamak. Bunlar bağımlılığın belirtileri. Biz buna dijital ya da ekran bağımlılığı demiyoruz. Ekran dediğimizde televizyona bağımlı olmuyoruz ya da havaalanındaki dijital ekrana... Bağımlı oldukları şey internet. Bu nedenle biz genel olarak internet bağımlılığı diyoruz. Bağımlılık demek için temelde üç kriter lazım: Bir, durduramaması; iki, önceliklerinin bu olması ve son olarak zarar vermesine ve olumsuz sonuçlarını görmesine rağmen kullanmaya devam etmesi.”
Prof. Ögel’in tespitlerinden yola çıkarak kendi kendimize teşhiste bulunabiliriz. Sosyal medyaya erişim ve içerik tüketiminde kendimizi durdurabiliyor muyuz? Gündelik yaşantımızda önceliğimiz sosyal medya mı? Saatler geçirmemize ve her türlü olumsuz etkilediğini bilmemize rağmen kullanmaya devam ediyor muyuz? Eğer sosyal medyayı aktif olarak kullanıyorsak üç soruya da “evet” dememiz kaçınılmaz.
Gelelim tedaviye… Yeşilay bu konuda çok ciddi çalışmalar yapıyor. Madde ve kumar gibi diğer bağımlılıklarla mücadelede olduğu gibi tedavi hizmeti de veriyor. Google’de arama yapınca bazı özel klinik ve psikologların da tedaviler verdiklerini gördüm. Yöntemlerini bilmiyorum ancak biraz araştırınca insan merkezli ve sosyalleş-meye yönelik olduğunu gördüm.
BuzzFeed’in çok izlenen yeni nesil araştırmacı gazetecilik dizisi ‘Follow This’in bir bölümünde sosyal medya bağımlılarının tedavi gördükleri rehabilitasyon kamplarındaki gündelik yaşam konu ediniyordu. Binlerce Euro para ödeyerek kampa katılan ve diğer bağımlılarla ormanda el ele tutuşarak oyunlar oynayıp sohbet eden, birlikte yemek yiyen ve telefonunu kısıtlamalı olarak eline alan hastalardan biri, birkaç haftanın sonunda tedavisinden sonuç aldığını anlatıyordu. Başarı neydi biliyor musunuz? Günlerce bir ormanda kendisi gibi bağımlı teşhisi konulan insanlarla kalan bu genç, artık sabahları uyanır uyanmaz önce tuvalete gittiğini ve elini yüzünü yıkadıktan sonra telefonunu eline aldığını söylüyordu ve çok mutluydu.
Dikkat ediyorsanız bağımlılık kriterlerine uyan tüm davranışların merkezinde itildiğimiz “yalnızlık çukuru” var. Yani insanın, insandan, sosyal yaşantıdan ve doğadan uzaklaştırılması diyebiliriz. Ekran bağımlılığı ve sarmalından kurtulmak için kafa yoran ve önce kendisini sosyal medyadan uzaklaştıran sonra da kitaplar yazıp konferanslar veren Amerikalı Bilgisayar Bilimcisi Cal Newport’un çok çarpıcı bir tespiti var. Diyor ki Newport; “Bugün içine gömüldüğümüz dijital dünyayı en başından itibaren kabul etmiş falan değiliz; daha ziyade yuvarlanıp
içine düştük.”
Nasıl oldu bu, milyarlarca insanı kimler yuvarladı? Yanıtını yine ‘Dijital Minimalizm’ isimli kitabında Newport veriyor; “İnsanlar tembel oldukları için ekranların esiri olmuyorlar; buna sebep olan, tam da bu sonucu kaçınılmaz kılmak için yapılan milyarlarca dolarlık yatırımlar. Böylesine bir hayata itildiğimizi söylemek daha doğru olur. Cihazların ve uygulamaların egemenliğindeki bir kültürden elde edilebilecek muazzam serveti keşfeden dikkat endüstrisinin ve pahalı cihaz üreticilerinin marifeti bu.”
Threads’ın 5 günde 100 milyon kullanıcıyı geçmesi, kısa sürede bir milyara ulaşacağının da işareti.
Tabii bu ilgi ve alakanın Twitter kaynaklı makul sebepleri var. Ancak hazırda beklemek, yönlendirmeye bile ihtiyaç duyulmadığının bariz göstergesi. Üzerinde konuşulması, araştırma yapılması ve korkulması gereken mesele ise bence şu; insanlık teknoloji bağımlılığında, bir komutla hareket edecek evrelerde olabilir mi?
HABERE YORUM KAT