1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Sosyal mecralardaki tartışmalar bilgi ile doğru bir ilişki zemini değil...
Sosyal mecralardaki tartışmalar bilgi ile doğru bir ilişki zemini değil...

Sosyal mecralardaki tartışmalar bilgi ile doğru bir ilişki zemini değil...

Ali Osman Aydın, sosyal mecralarda din ve felsefe başlıklı tartışmaların bilgi arayışındaki insanları tatmin etmekten uzak olduğunu vurguluyor.

29 Haziran 2024 Cumartesi 12:45A+A-

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Tartışmalar

Şu aralar sosyal medya tartışmalar yönünden inanılmaz hareketli. Deistler, agnostikler, ateistler ile teistler arenadaki gladyatörler gibi birbirlerine girmiş durumdalar.

Sosyal medya tartışmaları genelde (muhtemelen mecranın yapısından dolayı) işin uzmanlarının girdiği tartışmalar değildir. Daha çok, takipçi gençlerin dilini yakalayabilmiş, her şeyden tadımlık bilen youtuber gençlerin yaptıkları yüzeysel tartışmalardır. Fakat böyle olmasına rağmen tartışma sonuçları takipçiler tarafından fazlasıyla ciddiye alınır.

Bu tartışmalar elbette olacak. Bu bir canlılık belirtisidir. Dini tezleri savunanlar olduğu gibi, bu tezleri çürütmek isteyenler de olacak. Bunlar gayet olağan şeyler ve unutmamalı ki bu tartışmalar insanlık tarihi kadar eski… Küfür ve hakarete başvurmadan herkes düşüncesini söyleyebilmeli. Bence bu tartışmalara, bir tarafın lehine dışarıdan müdahale etmek doğru değil. Kurumlar bu tartışmalara dahil olmamalı.

Benim gözlemlediğim kadarıyla bu tartışmalarla ilgili en doğru yaklaşım sergileyenlerden biri “Hisar Kapısı” adlı YouTube hesabı oldu.

Bu hesap, agnostiklerin iddialarına cevap vermek üzere doğrudan alanın uzmanı biri isim olan Doç. Dr. Ahmet Kavlak’ı takipçileriyle buluşturmuş. Ahmet Kavlak’ı ilk kez bu vesile ile gördüm. Kendisi ilahiyat kökenli. Klasik anlamda ilahiyat kökenli biri, dini konulardaki tartışmaları ana hatlarıyla bilir. Fakat mesele sadece teolojik olmadığı için çoğu zaman ilahiyat donanımı bu meselelerin içinden çıkmak için yeterli olmaz. Başka disiplinlere hakimiyet gerekir.

Belki de bu yüzden olacak, Kavlak, yüksek lisansını Gazi Üniversitesi’nde felsefe üzerine; Doktorasını ise Hacettepe Üniversitesi’nde “Felsefi hermeneutik ile dini hermeneutuğun karşılaştırılması” üzerine yapmış.   

Büyük hatip Cicero, hasımlarının iddialarına kendi savunularından daha fazla çalışırmış anlatıldığına göre. John Stuart Mill, “davanın yalnızca kendi tarafını bilenler, davayı pek az biliyordur” diyor, düşünce ve tartışma özgürlüğü üzerine yazarken.

Davanın her iki tarafındaki iddiaları belli bir metodoloji etrafında incelemiş Kavlak gibi isimler böylesi tartışmaların içine girince, tartışmanın boyutu bir anda değişiyor tabii. Tartışma seviye kazanıyor.

Bölük pörçük, şuradan buradan duyduklarıyla, basit ve sathi akıl yürütmelerle konuşan kişinin gevşek taarruzunu metodoloji bilen biri, darmadağın edebiliyor.

Klasik felsefe metinlerini ve klasik dini metinleri okumayan, bu iki disiplin arasındaki uzun tarihi tecrübeyi şahısları ve akımlarıyla adamakıllı bilmeyen biri, nasıl olur da bu tür tartışmalara girer?

Sosyal medyadan aparılmış aforizma çapındaki felsefi ifadeler bir iddiada argüman olarak nasıl kullanılabilir? İnsan hiç mi utanmaz? Yine aynı şekilde zengin kelam disiplinini, felsefeyi, en önemlisi de mantığı bilmeden, sloganik ifadelerle dini savunu yapılabilir mi?

Yapılamaz elbette. Yapılmamalı da. Hangi görüşten olursa olsun, cehalete tahammülümüz yok.

Tartışma edep, zeka ve bilgiyle yapılmalı.

Ahmet Kavlak’ın konukluğu bu açıdan çok öğretici bir örnek olmuş. Kavlak’ın cevaplarının bir bölümünü izledim. Mantığı kullanma mahareti takdire şayandı. Felsefi birikimi üst düzeydeydi. İddiaların arka planındaki tutarsızlığı, cehaleti yakalama tarzı, alanına hakimiyetini gösteriyordu.

Kavlak iddiaları dinliyor, teker teker, tane tane, cevap veriyordu. Hem de sükunetini hiç bozmadan, bir vakar içinde…  

Eğitimli bir kafanın, eğitimsiz bir kafa ile karşılaşmasını izlemek, hem de bunu gençlerin de izlediğini bilmek, hem keyifli, hem öğretici, hem de ferahlatıcıydı.

            ****

Tartışma ortamlarının varlığını olumlu karşılamakla birlikte, bu ortamların sıkı takipçilerine hararetli tartışmaları değil dingin okuma-öğrenme ortamlarını tavsiye ediyorum, acizane.

Tartışmaları izlemek, heyecanlıdır, keyiflidir, tamam, ama aslolan bu değildir. Hele Kavlak gibilerin yer almadığı sığ tartışmalar, izleyenleri daha da sığlaştırır. Sonra da bu tartışmalar iyide iyiye kör dövüşü halini alarak, tarafların sloganlaştığı bir etkinliğe dönüşür.

Aslolan aydınlanmak, tekamül etmektir. Bunun yolu da dizini kırıp, sabredip, azmedip öğrenmekten ve tatbikattan geçer.

Ayrıca, ilahiyatlardaki belli alanlarda uzmanlaşmış çok değerli ilim adamlarının bu yeni nesil agoralara neden girmediklerini anlamadığımı da söylemeliyim! Uzmanlıklarını halkı doğru bilgilendirmek, tartışmalara seviye getirmek adına; toplumun en çok ziyaret ettiği sosyal medya platformlarında paylaşmaları, hem ilmi anlamda, hem de toplumsal anlamda büyük bir kazanç olacaktır bence.    

HABERE YORUM KAT

1 Yorum