Sonuna kadar gidilecekse...
Bazı çevrelerin 'illegaliteye kayma' tartışmaları başlattığı günümüz ortamında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın atv ekranlarından 'Ergenekon' konusunda söyledikleri önemli: “Şu ana kadar attığımız adımları atan başka bir iktidar olmadı. Sonuna kadar gideceğiz. Olay Ümraniye ile başladı ve devam ediyor. Devletin içinde hâlâ bu süreci yavaşlatmak isteyen unsurlar var. Bunlar zaten bizim iktidara gelmeden önceki tespitlerimizdi; şimdi bunları meydana çıkarmanın gayreti içindeyiz.”
Bu sözlerin önemi şuradan: Başbakan Erdoğan 'Ergenekon' denilen illegal örgütlenmenin varlığından önceden haberliymiş; bunu öğrenmiş olduk. 'Ergenekon' operasyonunu, Ümraniye'de ele geçen belgeler ve orada bulunan malzemeler sayesinde edinilen bilgilerin üzerine gitme kararlılığı getirmiş...
En önemlisi de, Başbakan Erdoğan'ın, bu vesileyle, hükümetin sonuna kadar gitme kararlılığını yavaşlatmaya çalışan 'devlet içi unsurlara' mesaj verme ihtiyacı duyması... Mesajının alındığını sanıyorum.
'Ergenekon' konusunda hükümetin başı bu görüşlerini açıklarken, İçişleri Bakanı Prof. Beşir Atalay'ın Emniyet'e “Hrant Dink dosyasını yeniden açın” talimatını vermesi, 'Ergenekon' yapılanmasının Hrant Dink suikastı sonrasında ortaya çıkarıldığı düşünülürse, aynı kararlılığın devamı sayılabilir.
Kararlılık ve soruşturmayı genişletme arzusu bu noktada durmamalı. Türkiye'nin son 20 yıl içerisinde siyasî cinayetler eliyle kaybettiği bütün değerlerin dava dosyaları, sonuca ulaştırılmış ve kâtiller cezalandırılmış bile olsa, yeniden açılmalıdır. 1990 yılı ocak ayında öldürülen Prof. Muammer Aksoy'dan 2007 ocak ayında siyasî suikasta kurban giden Hrant Dink'e kadar... Bunlara Çorum, Maraş ve Sivas'ta yaşanan Alevi-Sünni çatışmalarının dosyaları da eklenmelidir.
Bu talep, bütün siyasî suikastlar ve kuşkulu kitle hareketlerinin tek bir hücre tarafından gerçekleştirildiği anlamına gelmiyor. Muhtemelen birbiriyle hiçbir irtibatı bulunmayan, birinin yaptığından diğeri habersiz çok değişik infaz timleri kullanılmıştır eylemlerde. Pek çok siyasî cinayetin tesadüfen yakalanan bir otomobil hırsızı çetenin başına yıkılarak dosyasının kapatılması yanlışı da bu noktadan kaynaklanıyordu zaten. Yeni açılacak soruşturmada, eylemler arasındaki benzerlikler, yerine getiriliş biçimi ve amacı üzerinde yoğunlaşarak bulunabilir.
Türkiye bu alanda Yunanistan deneyiminden yararlanabilir. Yunanistan'a 2000 Olimpiyatlarını düzenleme fırsatı, '17 Kasım' adlı daha çok yabancılara yönelik eylemleriyle bilinen terör örgütünü temizleme vaadiyle verilmişti. Yunan hükümeti, '17 Kasım' tarafından icra edildiği bilinen bütün eylemlerin dosyalarını tek bir birimde topladı. Ülkenin en ünlü kriminal hukukçuları, en dürüst savcıları ve iz sürmeyi bilen istihbaratçıları o birim adına dosyaları didik didik ettiler. Her biri vaktiyle ayrı bir savcı tarafından izlendiği için varlığı gözden kaçmış benzer ayrıntılar üzerinde yoğunlaştı yeni birim ve o yolla bulunan ipuçları örgütü çökertmeye yetti.
Üç yılda çökertildi, hiç üstesinden gelinemeyecekmiş sanılan '17 Kasım' örgütü...
Bizde de önyargılar terk edilip eylemlerin amaçları üzerinde yoğunlaşılırsa, göreceksiniz, daha önce hiç dikkati çekmemiş ayrıntılarla karşılaşılacaktır. Arkalarında “Nereye kadar giderse gitsin” kararlılığına sahip bir siyasi irade bulunduğunu bilen deneyimli istihbaratçılar ile bilgili savcıların eline bırakılmış dosyalar gerçeğin ortaya çıkmasına yarayacaktır.
Başka ülkelerde başarılı olmuş bu yöntem bizde neden çalışmasın?
Devletle temas halindeki terör örgütlerinin üstesinden gelinirken ayak sürüyen unsurlar Yunanistan'da ve başka ülkelerde de çıkmıştı; yavaşlatma ve yön saptırma girişimlerini aşmada da işe yarıyor siyasî kararlılık... Bizde de yarayacaktır.
Başbakan Erdoğan'ın atv'de söylediklerinin gereği yerine getirilecekse yüreğimizi şimdiden soğutabiliriz.
Yeni Şafak gazetesi
YAZIYA YORUM KAT