1. YAZARLAR

  2. Ahmet Taşgetiren

  3. Sonu Saddam'dan kötü olacak
Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Tüm Yazıları >

Sonu Saddam'dan kötü olacak

23 Şubat 2011 Çarşamba 02:45A+A-

Kaddafi çok kötü gidiyor.

Evet, Saddam da megaloman idi ama Kaddafi, megalomandan daha öte bir şey, gerçek anlamıyla ruh hastası.

Kendi halkının üzerine bomba yağdıran bir devlet başkanı, çılgından başka nasıl izah edilebilir?

İşte bir din alimi artık çığlık halinde sesini yükseltiyor, Libyalı komutanlara sesleniyor:

"-Yapabilirseniz, elinizden gelirse Kaddafi'nin kafasına sıkın, bu konuda fetva veriyorum!"

Bu ses Yusuf el Kardavi'ye ait. Çağımızın en tanınmış İslam hukukçularından birisi o. Akşam çıkıyor El Cezire'ye ve şunları söylüyor:

"-Dışarıdan yabancı güçler getirerek halkına saldırtanda zerre kadar insanlık ve şeref kalmamıştır. Bunu İsrail bile yapmıyor. Buradan Libya ordusundaki yöneticilere sesleniyorum. Halka yönelik hiçbir saldırı emrine uymayın. Bu Allah'ın da emrettiği bir şey değildir. Eğer elinizden geliyorsa Kaddafi'nin kafasına sıkın. Yapabiliyorsanız bunu yapın, bu konuda fetva veriyorum!"

Bunlar, bir din aliminin kolay söyleyeceği şeyler değil. Ama işte devreye, "Zalim hükümdar karşısında hakkı söylemek" gibi bir onurlu misyon çıkıyor ve Kardavi, bu misyonu ifa noktasında adım atıyor.

Türkiye'nin tepki vermekte temkinli davranması da, aslında Kaddafi'nin sergileyeceği çılgınlıktan çekinmekle ilgili.

Adı konmamış bir rehin statüsünde görünüyor oradaki Türkler.

Halkın üzerine sniper'larla veya uçaktan ateş açma emri alanlar, Kaddafi'nin ruh dünyasında iseler, -ki onların, Libyalı olmadığı, Afrikalı paralı askerlerden oluştuğu dikkate alındığında çok daha sorumsuz olmaları beklenir- ortaya gerçekten bir kan gölü çıkması kaçınılmaz olacak. Bu işlerin vahşi kabilelerin karşı karşıya geldiği, Hutu-Tutsi vuruşmalarında nasıl insanlık dışı bir mahiyet kazandığı biliniyor. Kaddafi, yolun sonuna geldiğini idrak edememek gibi ve yolun sonunda insani bir refleks ortaya koyamamak gibi bir zaafla da malul. Onun için Libya, daha şu anda bölgedeki değişim sürecini en kanlı yaşayacak ülkelerden birisi olacak gibi görünüyor.

Ne yazık ki, Kaddafi gibi birisi, 42 yıldır iktidarda.

Mübarek Mısır'da 30 yıldır, Zeynel Abidin bin Ali Tunus'ta 23 yıldır, Buteflika Cezayir'de 12 yıldır, Kral Muhammed Fas'ta 12 yıldır, Ömer el Beşir Sudan'da 18 yıldır, Kral Hüseyin-Kral 2. Abdullah Ürdün'de 58 yıldır, Şeyh Halife bin Selman Halife Bahreyn'de 40 yıldır iktidarda. Suudi Arabistan'da krallık on yıllardır sürüyor.

Ne bu?

Bu maalesef sömürge statüsünün, bölge ülkelerine bıraktığı aşağılık miras.

Özgürlük, insanlık onurunun olmazsa olmazı, özgürlük olmadığında, hiçbir sağlıklı insani gelişme gerçekleşemiyor. Özgürlük olmadığında, insan haysiyetinin diri kalması imkânı da olmuyor.

Amerika'da, Abraham Lincoln köleliği kaldırdığında, köleler özgürce ayakta durabileceklerine inanmadıkları için gidip efendilerine yeniden bağlılık sözü veriyorlar.

Mısır halkı, 30 yıllık bir diktatörlüğün 18 günlük bir direnişle sona ereceğini nasıl bilemiyor?

İşte o, içselleştirilen ezilmişlik, diğer ifadeyle, öğrenilmiş çaresizlik sebebiyle.

42 yıldır Libya'yı Kaddafi gibi bir çılgın yönetiyor.

O çılgın, gidip Paris'te çadır kuruyor, sömürgeci kafa, Libya'nın çılgınının gönlünü hoş tutarak, kendi çıkarlarını sürdürmekte bir beis görmüyor. Kaddafi, çılgınlığını dik tutsun ki, Fransa'nın, İtalya'nın Libya'daki çıkarlarına halk karşı çıkmayı akıl erdiremesin!

Bu dönemin sonuna gelindi.

Kaddafi ve benzerleri artık iktidarda kalamaz.

Ama bu işin yani eski yönetimlerin gidişi ve yeni yapılanmanın gerçekleşmesi işinin mümkün olduğunca kansız olmasını sağlamak lazım. Ta ki bu toplumlar yeni bir kan kaybı sürecini yaşamasınlar.

Nasıl olur, bilmem. Libya örneği çok zorlanılacağını gösteriyor.

Mısır'da ordu, belki de Amerika'nın telkini ile geride durdu. Mübarek, bir ara develi-atlı adamlarını gönderdi göstericilerin üzerine ama arkası gelmedi.

Tunus çabuk toparladı.

Belki İslam Konferansı'nın çağrısı ile bir "Ulema meclisi" toplanabilir. Bu Meclis, tüm bölgeye, halk iradesine öncelik veren bir sistem yapılanması için çağrıda bulunabilir.

Kim bilir, belki de sürecin devrim niteliğinde gelişmesi, daha köklü dönüşümler için kaçınılmaz olandır. Ama keşke bu süreç, daha örgütlü sivil toplum iradesi ile güdülebilseydi.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT