Sömürü Bitmeden Ölüm Yolculukları Bitmez
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Muaz Yanılmaz, sorunun ortadan kalkması için ölüm ve yokluk üreten sömürülerin bitmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Nuriye Çakmak / Yeni Şafak
Yıllardır birçok insan ülkelerinde yaşanan iç karışıklıklar, siyasi veya ekonomik krizler, fakirlik, işsizlik gibi nedenlerle tüm varlıklarını insan tacirlerine vererek Akdeniz'e doğru yola çıktı. 'Umuda yolculuk' niyetiyle başlayan bu serüven, çoğu için Akdeniz'in serin sularında son buldu. Ortadoğu ve Afrika'da gün geçtikçe artan krizler ve özellikle Suriye'nin durumu nedeniyle son durağı Akdeniz olan çaresiz insanların sayısında korkunç bir artış gözlendi.
Sadece dört ayda bin 500 kişi sulara gömüldü
Uluslararası Göç Örgütü'nün (IOM) verilerine göre, 2015 yılı içinde insan kaçakçılarının sıklıkla kullandığı, İtalya ile Libya arasında kalan Sicilya Kanalında bin 500'den fazla göçmen boğuldu. 2011 ve 2014 arasında ölen toplam mülteci sayısı 6 bin iken 4 aylık bir sürede bin 500'den fazla kişinin ölmesi vicdan sahiplerini kara kara düşündürüyor.
2015 rakamları 30 bini bulabilir
2014 yılında Avrupa'ya deniz yoluyla ulaşmaya çalışan en az 3 bin 500 mülteci ölmüştü, IOM, göçmen mezarlığına dönen Akdeniz'de bu yıl batan tekneler sonucu sayının 30 bine ulaşabileceğini duyurdu. Açıklamada, bu yıl Akdeniz'deki göçmen ölümlerinin, geçen yılın aynı dönemine göre 30 kat daha fazla olduğuna da dikkat çekildi.
100 milyar euroluk AB kurtarma çalışmalarını maliyetli buluyor
Diğer yandan ölümlere seyirci kalmakla suçlanan Avrupa Birliği, Ekim 2013'ten bu yana 'çok maliyetli' olduğu gerekçesiyle Akdeniz'deki ortak kurtarma operasyonlarını askıya almıştı. AB yönetimi, o tarihten bu yana ölen 6 bin göçmenin ölümüne ortak olmakla suçlanıyor. Bütçesi 100 milyar euro'nun üzerinde olan AB, İtalya'nın 'maliyetli' sahil arama kurtarma programı Mare Nostrum'a finansal destek vermeyi reddediyor. Mare Nostrum operasyonları ile 2013 - 2014 döneminde 140 bin kişi kurtarılırken İtalya bu yükü tek başına kaldıramayacağını vurguluyor. İngiltere gibi ülkeler ise daha fazla sayıda göçmeni bu tehlikeli yolculuklara özendireceğini öne sürerek arama ve kurtarma operasyonlarına katkıda bulunmayı reddediyor.
Akdeniz tarihindeki en büyük facialardan biri
Geçtiğimiz hafta Libya açıklarında batan ve 950 göçmenden sadece 28'inin kurtulduğu tahmin edilen Akdeniz tarihindeki en büyük facialardan biri olan son olaydan sonra bir açıklama yapan İtalya Başbakanı Matteo Renzi, “20 yıl önce Srebrenitsa'da yaşananlar karşısında gözlerimizi kapattık, ama bugün artık bu göçmen dramına karşı gözlerimizi kapatamayız" ifadelerini kullanmıştı. Malta Başbakanı Muscat ise, Akdeniz sularındaki en büyük göçmen trajedisi olarak nitelenen söz konusu olayda, insan tacirlerinin, 1 ila 5 milyon euro arasında kazanç sağladığının tahmin edildiğini ifade ederek olayın farklı bir boyutunu gündeme getirmişti.
Sömürü devam ettiği sürece ölüm yolculuğu bitmez
Konuyla ilgili olarak görüşüne başvurduğumuz Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Muaz Yanılmaz, Avrupa ülkelerinin iyi niyet simülasyonu yaptığını söylüyor. “Basının ve kamuoyunun önünde bir takım acılara dair açıklamalar yapılırken, bu açıklamaları yapan ülkeler hala Afrika'yı sömürmeye devam ediyor" diyen Yanılmaz, sömürü devam ettiği sürece ölüm yolculuklarının da bitmeyeceğini ifade ediyor.
Avrupalı liderlerin 'biz bu yükü taşımaya mecbur değiliz' açıklamaları yaptığını hatırlatan Muaz Yanılmaz, Hollanda'nın eskiden olduğu gibi yeniden sadece Avrupa'dan gelen mültecileri almak teklifinde bulunduğunu hatırlatıyor. “Avrupa insan haklarını temel kaideler olarak değil, konjonktürel kaideler olarak görüyor. Sınırlarının konforunu ve ekonomik rahatlığını insan haklarının önüne koyuyor. İnsan haklarıyla ilgili yasaları ilk kendilerinin koyduğuyla övünürken, bunu ihlal edenler yine kendileri oluyor."
Amaç kurtarmak değil geri göndermek
Kazaların neden yoğunlaştığı sorusunu kendisine yönelttiğimiz mülteciler konusunda çalışmalar yürüten Avukat Muaz Yanılmaz, ana sebebin İtalya'nın geniş çaplı kurtarma operasyonlarının son bulması ve Avrupa Birliği Sınır Güvenlik Teşkilatının kurtarma alanını 30 bin milden 30 mile düşürerek sadece gözetleme ve devriye görevi yapması olarak açıklıyor. Teşkilatın asıl amacı ise mültecileri kurtarmak değil, tekneleri geldikleri ülkelere geri göndermek. Avustralya'nın Kamboçya'da kendisine sığınmak isteyen mülteciler için adeta bir toplama kampı kurduğuna işaret eden Yanılmaz, Avrupalıların da mülteciler için çeşitli ülkelerde bu tarz toplama kampları kurulmasına sıcak baktığını ifade ediyor.
Tercih değil zorunluluk
Örnek olarak son faciada ölenlerin bir kısmının ait olduğu ülke olan Nijer'in Fransa tarafından bütünüyle sömürüldüğünü hatırlatan Yanılmaz, insanların ülkelerinde yaşanan olumsuzluklardan ötürü ölüm riskini göze almak zorunda kaldıklarını, bunun bir tercih değil zorunluluk olduğunu vurguluyor. Yanılmaz'a göre kalıcı çözüm için, mülteci doğuran topraklardaki krizlerin çözülmesi adına adım atılması gerekiyor.
Mülteciler insanlık dışı şartlarda yaptıkları bu yolculuk için 6 bin ila 12 bin euro arasında para ödüyor. Ve alabora olan tekneleri yola çıkaran kişiler hiçbir zaman teknede olmuyor, çoğunlukla yakalanamıyor, caydırıcı bir ceza almıyorlar..
HABERE YORUM KAT