Solun resmi tarihi
Devletlerin resmi tarihiyle hesaplaşmanın ne kadar sancılı, ne büyük cesaret gerektiren bir iş olduğunu hepimiz yakından biliyoruz.
Düşünsenize, "1915 soykırım mıydı" ya da "Dersim katliam mıydı" sorularını yüksek sesle sorabilmek için kaç on yıl beklemek gerekti!
Solun devlet olmuş partilerinin resmi tarihlerini o günün siyasi ihtiyaçlarına göre nasıl anbean güncelledikleri ya da yeniden yazdıkları; bu resmi tarihi koruma uğruna nice cana kıydıkları da malumumuz... Sovyetler Birliği Komünist Partisi tarihinde, parti içi her iktidar değişikliğinde eski merkez komite üyelerinden kimilerinin resimlerinin yok edilişi; onların partiye yaptıkları hizmetlerin anlatıldığı bölümlerin buharlaşışı karikatürlere konu olmuştur. Çin Komünist Partisi'nin iki numaralı adamı Lin Piao'nun 1972'de bir uçak kazasında öldüğünün açıklanışıyla birlikte (aslında bir yıl önce öldürülmüştü) birdenbire "Zaten emperyalizmin ajanıydı; kapitalist yolcuydu; sınıf düşmanıydı" diye karalanışı ve benim bu 180 derecelik dönüş karşısında duyduğum şaşkınlık bugün gibi aklımda.
Sadece iktidar olabilenler değil
Sanılmasın ki resmi tarih oluşturma ve onu tehditle, cebirle dokunulmaz kılma uygulaması sadece iktidarı ele geçirebilen sol partilere has bir durum...
Hayır; dünyadaki ve Türkiye'deki bütün sol grupların, en küçüğünden en büyüğüne bütün sol hareketlerin, partilerin, grupların bir resmi tarihi vardır ve o kolektif yapının içinde kalabilmenin en önemli şartı bu resmi tarihe dokunmamak; oyunbozanlık yapmamaktır. Tam tersine, bu tarihe ne kadar "yaratıcı" katkılarda bulunursanız o kadar makbul bir solcu olursunuz.
Evet, oyunbozanlık diyorum. Çünkü bu, sol grubun en tepesi tarafından kurgulanan ve tabandaki en sıradan militana kadar herkesin katkısıyla zenginleştirilerek sahneye konan bir oyundur. Geçmişte sol hareketin önemli figürlerinden biri olan Müfit Özdeş'in Küyerel'de yazdığı bir yazıda ifade ettiği gibi, "kolektif belleğin birbirinden etkilenerek menkıbeler üretmesi, belleğimizdeki genel kurguda zamanın akışı içinde süslemeler yapması, o genel kurguya uymayan pürüzleri ayıklayıp unutulmaya terk etmesi" gibi süreçler içinde gelişen bir resmi tarihten söz ediyoruz.
İşin en ilginç noktalarından biri de, birbirine düşman grupların bile bu menkıbeleri koruma noktasında sağladıkları sessiz konsensüstür. Birbirlerini kırar geçirirler; öldürürler ama sıra yaratılan efsanelerin korunmasına geldi mi, tam bir dayanışma sergilerler. Mesela, hepsi de "68 kuşağı" der başka bir şey demez. Ama bütün bir kuşağa mal ettikleri o olaylara o zamanki üniversite gençliğinin ancak yüzde birinin katıldığını; zaten üniversite boykot ve işgallerinin öğrenci kitlesinin büyük çoğunluğu sindirilip korkutularak yapıldığını; geniş kitlenin bu işgal ve boykotlardan yaka silktiğini; sözde oylamalarda hayır diyenlere nasıl baskılar yapıldığını, öğrenci derneği seçimlerinde kaybedileceği anlaşılınca nasıl silahla sandık basıldığını; mitingi basılıp sosyal demokrat dövüldüğünü; "devrimci" öğrencilerin hocaların odasını basıp masalarına silah koyarak geçer not istediğini ve daha nice rezilliği söz birliği ederek saklarlar. Zira karşılarında ortak bir tehlike vardır; ortak ve yaşamsal bir tehlike: Gerçeklerin açığa çıkması tehlikesi... Bugün bir grubun resmi tarihinin yıkılmasına göz yumarlarsa, yarın da başkaları onların uydurdukları resmi tarihe çomak sokacaktır!
Mesele 1 Mayıs değil
İşte Halil Berktay'ın 1 Mayıs 1977 çıkışına karşı verilen inanılmaz tepkinin sebebi budur. Bu sözler karşısında geçmişte can düşmanı olan bütün sol grup kalıntılarının yan yana saf tutup Berktay'ı yaylım ateşine tutmasının sebebi budur. Taraf Gazetesi'nin iki yazarının Taraf'ın bu yayınını protesto ederek istifa etmesinin sebebi de budur. Çünkü Taraf, en büyük yasağı çiğnemiş, solun resmi tarihini sorgulayan yazılara sayfalarını açmıştır.
Kavganın 1 Mayıs 1977'de olup bitenlerle ilgili olduğunu sananlar yanılıyor. Kavga, lanet olası "kol kırılır yen içinde..." geleneğini korumaya çalışanlarla yok etmeye çalışanlar arasında yaşanıyor.
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT