Sizler Ancak Charlie’nin Kelekleri Olabilirsiniz
Müslüman Mahallesinde Salyangoz Satanlar
Paris’te yıllar önce peygamberimize hakaret içeren karikatürler yayınlamış olan Charlie Hebdo dergisine geçen hafta yapılan silahlı saldırı ve arkasında gelişen olaylar, bazı maskelerin bir kez daha düşmesine vesile oldu.
Bu saldırıya Fransızların ve bir blok olarak batılıların gösterdikleri tepki kendi zaviyelerinden anlaşılır bir durum. Ama ya Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya cüret eden içimizdeki Fransızdan daha Fransızlara ne demeli?
Hepsi Charlie Hebdo İmişler
İçimizdeki batı aşığı bu mankurt güruhu saldırıyı mal bulmuş mağribi gibi sevinçle karşılayıp ellerini ovuşturarak bir kez daha arzı endam ettiler, hepimiz Charlie Hebdo’yuz diyerek.
İslam’a ve Müslümanlara çakmak için böyle altın bir fırsat ortaya çıkartmış olması nedeniyle bu saldırıdan dolayı içten içe adeta sevindirik olurlarken, yüzlerini zoraki asarak ve batıya karşı her daim inik ve sinik olan kaşlarını çatarak, güya üzüntülerini ve tepkilerini ortaya koymak bahanesiyle İslam’a ve Müslümanlara olan kinlerini bir kez daha kustular meydanlarda, sahip oldukları basın yayın organları ve internet imkanlarını sonuna kadar kullanarak.
Hiç boşuna yırtınıp durmayın. Kendilerini efendi konunum da gören ve sizin de bilinçaltınıza işlenmiş bu konumları nedeniyle sizler asla batılı efendileriniz gibi Charlie Hebdo olamazsınız. Bir zamanlar Çarlinin Melekleri diye bir dizi vardı, pis işlerini kendisine hayran 3 bayan elemanına temizleten Çarli isimli gizemli patron ile elemanlarının maceralarını anlatan, sizler de ancak o elemanlar gibi olsa olsa Charlie’nin Kelekleri olabilirsiniz ve zaten öylesiniz.
Kendi Halkına Fransız, Fransızdan daha Fransız
Bu mankurtlar tam bir kara sevdayla tutuldukları batının pisliklerini bile seviyorken, bu karşılıksız aşkın oluşturduğu kompleksli kişilikleriyle kendi halklarının güzelliklerinden bile nefret ediyorlar.
Kelimenin tam anlamıyla kendi halklarına Fransız olan bu güruh, batının sahte değerlerini ve çıkarlarını savunma hususunda Fransızlardan bile daha Fransız. Efendisinin malını efendisinden daha kıskanç bir şekilde korumak için işçilere olmadık zulümleri eden uşak misali, efendilerinizin çıkarlarını korumak için paravan olarak kullandıkları sahte değerlerini korumak adına, kendi halkınıza olmadık zulümler ediyorsunuz.
Dedemde, Pardon Charlie’de Müftüydü
Bu güruhun İslam’a ve Müslümanlara hakaret etmeyi kendine temel şiar edinmiş Charlie Hebdo çizgisinde bir yayın organının son sayısının kapağında, olayı protesto babında bir fotoğraf yayınlandı.
Öldürülen Charlie Hebdo çizerlerinden birinin bir Türkiye ziyareti esnasında Eyüp Sultan Camiinin bahçesinde başında takkeli bir pozu. Bu pozla, öldürülen bu çizerin İslam’a olan saygısı vurgulamak istemişler.
Fransızlardan böyle tavırlar görmek bizi pek şaşırtmaz ama, acaba bu yerli! derginin çizerleri de bu Fransız çizer kadar İslam’a ve Müslümanlara sıcak ve saygıyla yaklaşabiliyorlar mı, bunu da açıklamalarını bekleriz.
İslamın Şiarlarına Atış Serbest Olsun Diyenler, Aynı Şeyi Aleviler İçinde Düşünür Ve Uygular mısınız
Charlie Hebdo dergisinin İslam’a ve Müslümanlara olan saldırı hususunda, bahsettiğimiz yerli mizah dergisinin (ve refiklerinin) eline su dökemeyeceği çok açık. Gel gör ki bu saldırıları fikir özgürlüğü adına savunan bu dergi ve bu dergi çizgisindeki Fransız güruh ile diğer basın - yayın organları, ne hikmetse sadece İslam’a ve Müslümanlara saldırıyı fikir özgürlüğü olarak görüyorlar.
Bu güruhun ne Hristiyanlığa, ne Yahudiliğe nede ayrı bir din olarak gördükleri Aleviliğe karşı en ufak bir dokundurmaları bile söz konusu değil. Bizler elbette bu güruhun bu kesimlere saldırı ve hakaret etmesini beklemiyor ve böyle yapmalarının doğru olduğunu söylemiyoruz.
Lakin bu kesimlere gösterdikleri tutumun onda birini de İslam’a ve Müslümanlara gösterseler, bu halkın en az % 80’inin kutsallarına ve değerlerine karşı tahkir ve tazyifte bulunmasalar ne olur?
Gel gör ki bu güruhun adeta varlık sebebi bu, ancak batıya sırnaşarak, batı adına İslam ve Müslümanlara saldırarak kendilerini var hissedebiliyor, batı karşısında her daim duydukları aşağılık kompleksinden kurtulmaya çalışıyorlar.
Gölge Etmeyin Başka İhsan İstemez
Sonuçta imtihan dünyasındayız ve elbette iman etmeyenler olacak, cehennemde de yer sıkıntısı da yok. Bizler ille de Charlie Hebdo çizerlerinin, Charlie Hebdo’nun yerli versiyonunun çizerlerinin ve refiklerinin Müslüman olmasını beklemediğimiz gibi, İslam’a ve Müslümanlara saygı duymalarını yada hoş görülü olmalarına da beklemiyoruz.
Zaten bizde onlara saygı duymuyor, hoş görmüyoruz, bilakis hor görüyoruz. Hatta İslam’la ve Müslümanlarla mücadele etmelerini de küfürlerinin bir gereği olarak normal karşılıyoruz. Bu güruhtan tek beklentimiz adam gibi mücadele etmeleri, bizim değerlerimizi tahkir ve tazyif, hakaret etmemeleri.
Bunu beklerken de 6.Enam Suresi 108. ayet gereğince kimsenin kutsallarına sövmemeyi, tahkir ve tazyif etmemeyi şiar edinerek, hakkaniyetli bir beklenti içindeyiz. Eğer muarızlarımız kendilerinin kutsallarına hakaret ettiğimizi düşünüyorlarsa, bunu açıkça ifade edip bizden bunu yapmamızı talep etmelidirler. Bizde bu durumda bu tutumdan vaz geçer, vaz geçmeyenleri de uyarırız.
Sizin Mezhebinizin Geniş Olması Bizimkinin de Geniş Olmasını Gerektirmiyor
Bir de şu argümanı kullanıyorlar kendilerini savunmak için. Kendileri fikir özgürlüğü adına her kutsala saldırabilirlermiş. Bunu diyenlerin batının değerleri olunca ve Yahudilik söz konusu olunca, en azından Türkiye’dekilerin bunu yapmadıklarını gayet iyi biliyoruz.
Nitekim geçmiş yıllarda Alevi kesime karşı bir sunucu tarafından yapılan ve asla tasvip etmediğimiz bir saygısızlığa gösterilen haklı tepkileri ve sunucunun başına gelenleri biliyoruz. Keza bu kesimin Yahudi ve Hristiyanlara karşı bir saldırısını da görmedik şimdiye kadar ve zaten görmekte istemiyoruz.
Lakin diyelim ki bu Fransız güruh dediklerini yapıyor ve hiçbir kutsal tanımıyorlar. İyi ama bizler bunu yutmak ve kabullenmek zorunda değiliz ki. Birilerinin kendi kutsallarına saldırıyı normal kabul etmesi, bizimde böyle kabul etmemizi niye gerektirsin ki?
Misalen, birileri hanımlarının ve kızlarının dekolte giymesinden rahatsız olmuyor ve hatta memnun oluyor diye, bizlerin hanımlarımız ve kızlarımıza da dekolte giyimi dayatmasını kabul etmemiz mi gerekiyor?
Defalarca Özür Dilemeli Ve Amasız Kınamalıymışız!
Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırı nedeniyle Fransızlardan daha şedid bir edayla bizim Fransızlar bizlerden durmaksızın özür dilememizi ve saldırıyı amasız kınamamızı talep ettikleri gibi, maalesef bizlerden birileri de daha onlar talep etmeden bu moda girmiş durumdalar.
İyi ama iki üç Müslüman gencin kendi tasarruflarıyla yaptıkları bir saldırıdan biz niye sorumlu olup özür dileyelim ve niye amasız kınayalım. Esed’in yaptıklarından tüm Nusayriler, İsrail’in Filistin’de yaptıklarından tüm Yahudiler ve Türkiye Yahudileri mi sorumlu, niye onlardan böyle bir şey beklenmiyor? Şimdi biz Esed’in zulümlerinden tüm Nusayrileri, İsrail’in zulümlerinden tüm Yahudileri ‘mi sorumlu tutacağız ve bunlardan durmaksızın amasız özür mü bekleyeceğiz?
Açık bir işgalci olan İsrail’in saldırılarını amalı bile kınamayan batılılar, bizden hangi yüzle amasız kınama istiyorlar? Hani suç kişiseldi, ailesini bile bağlamazdı. Nasıl oluyor da iki üç gencin bireysel tasarrufları birbuçuk milyar Müslümanı bağlıyor?
Zaman Günah Çıkarma Zamanı mı?
Saldırı vesilesiyle bizim mahalleden de yoğun bir günah çıkarma yarışına girenler de eksik olmuyor. Elbette ki İslam Allah’ın dini olarak hatasız olmakla beraber Müslümanların hataları ve günahları her zaman olacaktır.
Lakin hatalı ve günahkar olan sadece Müslümanlar mı? Batı 4 yüzyıldır başta Amerika, Afrika ve İslam coğrafyaları olmak üzere tüm dünya üzerindeki zulümlerinin, katliamlarının, sömürgelerinin üzerine sünger çekip her olay ve durumda zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkarken ve son gelişen olaylarda asıl suçlunun batı olduğu aşikarken, bizim mahalleden birilerinin Müslümanlar adına günah çıkartmaya soyunması; aslında batıyı temize çıkarmak, efendiliğini bir kez daha teyit etmek ve batıya ve batının sahte değerlerine biat tazelemekten, batı ve batıcılar karşısında komplekse kapılmaktan başka ne anlama gelebilir ki?
İran Rejimi Ve Nasrallahın Tiksindirici Tutumları
Saldırı nedeniyle düşen maskelerden birisi de İran rejimi ve Hizbullah lideri Nasrallahın tutum ve mesajları. Ne çabuk unuttular bunlar Humeyni’nin peygamberimizin hanımlarına hakaret eden Selman Rüşdi’nin katline dair fetvayı ki, bildiğimiz kadarıyla o fetva halen geçerli.
İran rejimi önce o fetvayı geri alsın ve bundan dolayı özür dilesin batıdan, sonra dergi saldırısını kınayıp, geçmiş yıllarda mezhebi çıkarları için tepe tepe kullanmaktan çekinmediği aynı zihniyete sahip kişi ve kesimleri, şimdi mezhebi çıkarlarına ters düşünce “tekfirci çakallar” diyerek ulusun dursun.
O fetvanın arkasında durmak adına kaç Sünni’nin öldüğünü, Sivas olaylarının o fetva vesilesiyle çıktığını henüz unutmadık biz ve hala o fetvanın arkasındayız. Mezheptaparlık nedeniyle mezhebi çıkarlarını peygamberimizin hürmetinin önüne geçirenler elbette hak ettikleri ilahi tokadı yiyeceklerdir, amma bu gün amma yarın.
İlle de Komplo Olsun
Saldırılara ilişkin bizim mahallede yine komplo damarları kabardı ve hemen komplo damgasını vurdular. Bu ve benzeri olaylar elbette komplo olabilir ama, olmayabilir de. Beraati zimmet esassa, komplo olduğuna dair muhkem deliller gerekmez mi?
Sadece sonuçlarının kime yaradığına bakarak komplo olduğuna nasıl hükmedilebilir? Bu mantığa göre, 28.Kasas Suresi 57. ayette işaret edildiği üzere peygamberimize, eğer sana uyarsak yurdumuzdan atılırız diyen Mekkelilerde peygamberimizi dış güçlerin komplosuna alet olmakla suçlayabilirlerdi ve mevcut komplo mantığına göre hiçte haksız sayılmazlardı.
Hiçbir Şey Allah Müstesna Hiç Kimsenin Mutlak Kontrolünde Değil
Önce şunu netleştirmek gerekiyor. Hiçbir şey Allah müstesna hiç kimsenin ve odağın mutlak denetiminde değil. Kendi hevasını kontrol edemeyen aciz insan, nasıl her şeyi kontrol altında tutabilir.
Eğer batılılar iddia edildiği gibi her şeyi kontrol edebilselerdi iki dünya savaşında birbirlerini yemezlerdi. Ne bu savaşı tetikleyen saldırıyı yapan Sırp gencin (ne de eğer varsa arkasındaki odakların) böyle bir savaş çıkarmak gibi bir amaçları yoktu.
Ama savaşa uygun bir ortam oluşmuştu ve sadece bir kıvılcım gerekiyordu ve o kurşunu atanın (ve attıranların) böyle bir amacı ve tahmini olmamasına rağmen, kıvılcım bütün önce bütün Avrupa, sonra tüm dünyayı saracak bir yangının çıkmasına sebep oldu.
Fe Eyne Tezhebun?
Bu arada, kendilerini Peygamberimizin en sadık takipçileri olarak görerek rüyada ve hatta spor salonlarında peygamberimizle görüştüklerini iddia edipte, son zamanlarda peygamberimize hakaret eden güruhlarla paralelleşenleri de akıl ve izana davet ediyor, gittikleri yolun yol olmadığını, dünyada zillete ahirette ateşe doğru giden bir yol olduğunu kardeşleri olarak bir kez daha hatırlatıyoruz.
Elbette AK Partiyi ve diğer cemaatleri beğenmeyebilir, onlarla mücadele edebilirsiniz ama bunlarla mücadele adına (kainatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığını iddia edecek kadar) çok sevdiğinizi iddia ettiğiniz peygamberimiz hakkında rezil karikatürler çizen ve yayınlayanlarla paraleleşmeniz Allah ve Rasulüne harb açmak anlamına gelmektedir. Bir zamanlar devletle paraleleşmeye çalışıyorken, şimdi her geçen gün biraz daha Allah ve Peygamber düşmanlarıyla paralelleşen bir yapı haline geliyorsunuz, bizden hatırlatması.
YAZIYA YORUM KAT