Sizin favori şehidiniz hangisi?
Kusura bakmayın ama bu soruyu size sormak zorunda bıraktınız beni
Sizin favori şehidiniz hangisi?
30 ağustosta Şemdinli’de PKK’nın attığı bombalarla öldürülen Mehmet Güçlü, Sadık Yenieker, Abdullah Erkmen, Aydın Güleken mi?
Yoksa 17 ağustosta teğmen Mehmet Tümer’in verdiği bombayla öldürülen İbrahim Yaman, İbrahim Öztürk, Ali Osman Altın, Mesut Bulut mu?
Peki, 27 mayısta Çukurca’da mayına basarak ölen Özkan Dumlu, Ziya Bener, Cafer Çelik, Adil Yıldız, Kemal Özevin Deniz Demirci için ne düşünüyorsunuz?
20 hazirana kadar “Kürt sorunu diyen vatan hainlerinden cesaret alan kalleş PKK’lıların katlettiği ölümsüz şehitler” diyordunuz biliyoruz.
Peki 20 haziranda internete düşen iki komutanın “mayın bizimdi” konuşmalarından sonra onlar için ne diyorsunuz?
“Orduyu yıpratmamak mı lazım.”
Siz, manyak bir teğmeni, “Elazığ Koçyiğitler’de nöbetçi asker uyurken PKK saldırsaydı ne olurdu? Nöbette uyurken el bombasını çaldıran askere dünyanın diğer ordularında nasıl bir ceza veriliyor? “Bak bi daha olmasın” mı deniyor” diye savunacak kadar şirazesini kaybetmiş Soner Yalçınlar;
Siz, arkalarından “hiç unutmayacağız” diye yazılar yazdığınız, haberler yaptığınız Çukurca’daki altı şehidi, onları öldüren mayınları askerlerin döşediği iddiaları ortaya çıkınca bir anda unutuveren, ailelerini tanımazlıktan gelen Yılmaz Özdiller, Bekir Çoşkunlar, Fatih Altaylılar, Ali Kırcalar, Uğur Dündarlar;
Siz, cenazelerinde “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diye bağıran ama onları öldürenin “en büyük asker bizim asker” olduğu ortaya çıkınca arka sokaklara dağılan ülkücüler, vatanını en çok sevenler, Alperenler, söz konusu vatansa gerisi teferruatçılar, peygamber ocakçılar, göz bebeği ordu olanlar.
Şimdi Şemdinli’de şehit düşen dört asker için yine çıkacaksınız meydana. Kaleminizin ucunu açıyor, bayraklarınızı hazırlıyor, sloganlarınızı belirliyorsunuz.
O şehitleri alıp Kürt açılımına vuracaksınız. Annelerin gözyaşlarını Beşir Atalay’ın sözleri üzerine montajlayacaksınız. Sizin için cenazeler miting, musalla taşında yatan tabutlar birer siyasi kaldıraç.
Nereden mi biliyoruz. Çukurca şehitleri için yaptıklarınızdan. Ölüm nedenleri henüz bilinmezken Elazığ şehitleri için yaptıklarınızdan.
Onları da çok sevmiş. Onları da çok el üstünde tutmuş. Onları da hiç unutmayacağınızı söylemiştiniz.
Siz o çocukları sadece şehit tabutunda yatarken seviyorsunuz. Cephede kestirirken değil.
Siz onların fotoğraflarını üzerlerinde bayraklar sallandırılıp, sloganlar atılırken yakışıklı buluyorsunuz. Taraf gazetesi sayfalarında hakkını ararken değil.
Siz onların annelerinin babalarının ellerini “vatan sağolsun”, “bir çocuğum da olsa onu da gönderirim” derken öpüyorsunuz. “Benim çocuğum nasıl öldü” diye mahkemelere giderken değil.
Siz, onlar için ağlamadan önce “seni kimin mayını, kimin bombası öldürdü” diye soruyorsunuz.
Sizden cesaret alanlar dün 33 köylüyü öldürdüğü için hapse atılan Mustafa Muğlalı’nın adını o köylülerin yaşadığı yerdeki bir kışlaya verdi. Siz “orduyu yıpratmamak” adına şehitler arasında böyle ayrım yapmaya devam ederseniz yarın da birileri dört askeri öldürüp hapse atılan Mehmet Tümer’in adını Elazığ da görev yaptığı kışlaya verir.
Siz aylardır internette dolaşan Çukurca şehitlerini askerî mayınların öldürdüğünü itiraf eden komutanların konuşmalarını görmezlikten geliyorsunuz. Onlar için Genelkurmay’dan bir yalanlama istemeyi bile “orduyu yıpratmak” olarak görüyorsunuz.
O halde son Şemdinli saldırısından sonra da Kürtler PKK’ya “niye yaptın bunu” diye hesap sorup, PKK’yı yıpratmasın.
Bırakın anneler, babalar, eşler, çocuklar, barış ve demokrasi yıpransın. Ama ne olur katiller yıpranmasın.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT