Sizi Gidi Yandaşlar Sizi
Resmî olarak sol partilerin vekillerine danışmanlık yapan üstelik de bunu gizleme ihtiyacı dahi duymayan gazeteciler, utanmadan bağımsızlıktan bahsedebiliyor.
Melih Altınok, bugünkü yazısında “yandaş” ifadesinin kullanımıyla ilgili bir değerlendirme yaptı. “Kimi gazeteciler bir muhafazakâr partinin ne üyesi ne de seçmeni oldukları halde sadece o partinin bazı politikalarını onayladıkları için yandaş sayılacak; buna karşın sol partilerle organik ilişkisini gizleme ihtiyacı duymayan meslektaşları tarafsızlık timsali olarak caka satacak.” diyen Altınok, sol bir siyasi partinin yönetiminde de yer alan gazetecilerin “tarafsızlığından” sual edilemediğini belirtiyor.
***
Sizi Gidi Yandaşlar Sizi
Melih Altınok / Türkiye
Sözlükler, yandaşı “Birinden yana olan veya bir düşünceye, bir isteğe katılan onu destekleyen kimse” olarak tanımlıyor.
Ancak Türkiye’de bu tanım, ilginç bir şekilde sadece muhafazakâr partilerin politikalarını destekleyenleri nitelemek için kullanılıyor ve aşağılayıcı bir içeriğe sahip.
Oysa bir gazeteci olarak sol ya da seküler bir partiyi desteklemeniz, hatta o parti için açıkça oy istemeniz hâlinde bile asla yandaş olarak nitelendirilmiyorsunuz. Görüyorsunuz işte, köşeler CHP’ye, BDP’ye, HDP’ye, TKP’ye vs. oy isteyen “analizlerden” geçilmiyor.
Hatta kendisini “anarşist” olarak tanımlayanlar bile, o meşhur karikatürdeki karakter gibi, okurlarından “yerelde” CHP’ye oy” isteyebiliyor.
Ama her nasılsa, sol bir siyasi partinin yönetiminde de yer alan gazetecilerin “tarafsızlığından” sual bile edilemiyor. İsimleri bu partilerin belediye başkanı ya da milletvekili adayı olarak geçen köşe yazarları, birazcık bile mahcubiyet duymadan, onu bunu yandaş ilan ediyor.
Resmî olarak sol partilerin vekillerine danışmanlık yapan üstelik de bunu gizleme ihtiyacı dahi duymayan gazeteciler, utanmadan bağımsızlıktan bahsedebiliyor.
Oh ne ala iş, ne korunaklı bir pozisyon değil mi?
Kimi gazeteciler bir muhafazakâr partinin ne üyesi ne de seçmeni oldukları halde sadece o partinin bazı politikalarını onayladıkları için yandaş sayılacak; buna karşın sol partilerle organik ilişkisini gizleme ihtiyacı duymayan meslektaşları tarafsızlık timsali olarak caka satacak.
Bir gazeteci olarak Meclis’in basın locasından AK Parti gruplarını izlemeniz yandaş sayılmanız için yeter koşulken, örneğin BDP toplantılarını protokolden takip edip eş başkana alkış tutmanız problemden bile sayılmayacak.
Üzerinden epeyce süre geçti ama twitter’da bu gariplikten yakındığım mesajım üzerine, sıfatı gereği ciddiye almamız gereken bir köşe yazarı, tartışmada iktidar-muhalefet ayrımı yapılmasının gerektiğini söylemişti.
Özetle şöyle söylüyordu: İktidarın (hükümeti kastediyor) politikalarını destekliyorsan yandaşsındır. Zira hükümet güçlü olandır ve paylaşacak “nimetleri” vardır. Ama aynı durum muhalefetin yanında konumlanan bir gazeteci için geçerli değildir.
Korkmayın "siyaset bilimine giriş"ten başlayıp sizi bunaltmayacağım. Ama Foucault’un iktidarla muktediri ayrıştırma, bu iki kavramı örtüştürmeme konusundaki temel uyarısını hatırlatıp, hükümetinki iktidar da muhalefetin alanındaki iktidarı patlıcan mı demekle yetineceğim.
Üstelik bahsettiğimiz alan, daima sol-seküler kesimlerin hâkimiyetinde olan medya; müteahhitlik sektörünün hükümetlerle olan ilişkisinden bahsetmiyoruz yani. Bu alanın “merkezinde” iktidarında yer bulmanın ve tutunmanın muhalefetle olan ilişkisi yadsınabilir mi? Bu konuda Tirajlara ve reklam pastasında alınan paylara bakmanız yeterli.
Üstelik yandaş tanımı sadece hükümette olan muhafazakâr partileri destekleyen gazetecileri eleştirmek de sınırlı bir kullanıma sahip değil. Bu tanım, söz konusu partilere oy veren seçmenler için bile tedavülde. Şaka yapmıyorum koca koca insanların dilinden, kaleminden, dökülen “yandaş seçmenler” gibi garabetleri okumuyor musunuz işte.
Kaldı ki iktidarda olmasalar da, cemaate ya da muhalefetteki muhafazakâr partilere yakın duran gazetecileri de yandaş olarak yaftaladığınızı herhalde sizler de kabul edersiniz değil mi yandaş meslektaşlarım benim?
HABERE YORUM KAT