Size kimse inanmaz..
Bunlar bu kafa ile nasıl darbe yapmışlar bugüne kadar..
Doğrusu acınacak haldeler..
Ben Gürsel’in de, Korutürk’ün de, Evren’in de çok zeki adamlar olmadığını biliyorum..
Silahları ve ihtirasları, beyinlerinden daha büyük..
Çevik Bir’i de gördük..
TSK’yı kim nasıl emanet etti bunlara..
Bunların siyasette, bürokrasi, yargı ve media, bilim içinde kullandıkları adamlar da bunlardan daha zeki olmasa gerek.. Bunlar ya tehid ve şantajla, ya da çıkarları için bu silahlı gücü arkalarına almak için onlara yakın duruyor olmalılar..
Bu sürteçte elde edilen en önemli kazanımların başında bir de bu geliyor..
Görüntüleri kadar akıllı olmadıkları gibi, dürüst de değiller.. Cesaret dedikleri şey de ellerindeki silahtan kaynaklanan bir illizyon..
Bunlar “ulusalcı” filan değiller. Kimi ABD ile, kimi İngilizler ile, kimi Almanlarla, kimi Fransızlarla, kimi Ruslarla, kimi İsraille, kimi İtalyan mafiası ile iş tutuluyor.. Deşifre olan bir ajanla kimse iş tutmak istemez.. Hatta bundan sonra fazla ortalıkta dolaşıp başlarına iş açmasınlar diye, eski ortakları tarafından ipleri pazara çıkartılır.. Ya da, ille de efendilerine sığınmaktan başka bir çareleri yoksa, çök mübtezel işlere sokulup, tüketilebilirler..
Bana kalırsa Ergenekon’da böyle yeni bir süreç başlıyor.. Kimse bu adamları daha fazla sırtında taşımak ve bundan sonra bunlarla muhatap olmak istemeyecektir.. Bu çevrelerin vefaları, dostlukları yoktur. Sadece çıkarları vardır.. Bir arkadaşın deyimi ile güvendikleri dağlara kar yağdı ve “düveli muazzama bunların üzerini çizdi”..
“Yeni dünya düzeni” isimli filmde bunlara rol yok.. Figüranlık da yok.. Bunların asıl sorunları, kendilerinin dışlanmaları kadar, yerlerine gelenleri kıskanmaları ile ilgili psikolojik bir durum.. Her şey Türk filmindeki gibi.. “İnek Şaban” sonunda mafianın oyununu bozacak..
Bunlar panikleyince, ne yapacaklarını şaşırdılar.. Öfkeleri sanki akıllarını zail etmiş gibi. Gerçekleri kabullenmek istemiyorlar.. Her şey avuçlarından, ayaklarının altından kayıp gidiyor..
Sadece para değil, statü ve saygınlıklarını da kaybediyorlar. Daha da vahim olanı, geçmişteki günahlarının ortaya çıkmasından ve kendilerinden hesap sorulmasından korkuyorlar..
Öfkeleri, korkuları kadar büyük.. Onların yaptıkları hakkında artık biz de bazı şeyleri biliyoruz ama, kendileri daha fazlasını biliyorlar.. Daha da can sıkıcı olanı, onlar için, gelen günlerin giden günleri aratması.. Dün kendilerine ulaşmak için başkalarını araya koyanlar, artık erişilmez, ulaşılmaz oldular. Güvendikleri kimseler, “kendileri himmete muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmet ede” durumuna düştüler..
Daha da önemlisi, “büyü bozuldu”. Erişilmez, dokunulmaz, hesap sorulamaz, “la yüs’el” sanılıyorlardı, ama artık dokunuluyor.. “Kralın çıplak olduğu” anlaşıldı..
Çok yükseklerden, çok aşağılara düşüyorlar.. Eleştirilemezken, şimdi “şamar oğlanı” durumuna doğru sürüklendiklerini düşünüyorlar..
Bir de her işin altından çıkıyorlar.. Dün kime dokunsalar ihya ederken, şimdi kimi arasalar adamın kariyeri riske giriyor.. Başbakanlara, Bakanlara kaş çattıklarında yer yerinden oynarken, şimdi cevap verenler var. Toplum susmuyor.. Artık diyet ödemekten, boyun eğmekten, aşağılanmaktan bıkan bir halk var..
Her “şecaat arz etmek için” hamle yaptıklarında, “suçüstü” oluyorlar.. Her çıkışları daha artık toplumsal bir öfkeye dönüşüyor. Silahları geri tepiyor.. İnandırıcılıklarını, ciddiyetlerini kaybettiler.
Ortaya çıkan gerçekler ışığında yakın çalışma arkadaşları bile olanlar karşısında kendilerini terkediyorlar. Yakında eşleri, kardeşleri, anne-baba, amca-dayı, hala-teyze, çocukları bile terkedecek bunları..
Bazıları için kendiler bile, bir süre sonra nasıl böyle bir şeytani oyuna bu kadar boylu boyunca daldıklarını anlamakta güçlük çekecekler.. Şimdi gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyorlar. Bütün bu olanlara inanamıyorlar. Bir anlam da veremiyorlar..
Bunlarda, oyun bittikten sonra bile, oyunun cazibesine kapılıp oyunu sürdürmek isteyen oyuncuların sahneden ayrılmak istememesi gibi bir durum söz konusu. Oysa oyun bitti.. Ama oyunun izleyicilerinden bazıları da, figüranlar da, hâlâ bu gerçeğin farkında değiller. Bana göre, bu arada aslında yeni bir oyun sahnelenmeye hazırlanıyor.. Aslında oyun bitti diyoruz da, hayat devam ettiğine göre, oyun da devam ediyor. Sonuçta herkes kendi rolünü oynuyor.
Zaten hayat tam da işte böyle bir şeydir..
Anayasa değişikliği tartışmaları, terör, Ergenekon davası, hepsi, aslında Türkiye’nin neden böyle olduğuna ilişkin derin sorunun ipuçlarını yakalamamız için tarihi bir fırsat oluşturuyor.. Bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerek..
Bu acılardan kurtulmanın mutluluğu, acıların derinliği kadar büyük olacak.. Selam ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT