Siz Emperyalizme Karşı Değilsiniz, Sadece ABD’ye Karşısınız!
Suriyeli kardeşlerimizi vahşice katleden Rusya’ya tavır alınmasını “domatesleri kime satacağız”, “turist de gelmeyecek”, “güvenliğimiz riske girecek” diyerek felaket senaryosuna dönüştürenlerin “NATO’dan çıkılsın”, “İncirlik kapatılsın” demeleri komik değil mi?
Türkiye kamuoyunda ABD karşıtı duyarlılık Gülenist cuntanın darbe kalkışmasının püskürtülmesinin ardından epeyce yükselmiş durumda. Bu kirli ve kanlı darbe girişiminin ardında ABD’nin yer aldığına ilişkin kuşku ve iddialar en üst düzeyden sıkça dillendirilirken, toplum nezdinde daha yoğun ve yaygın bir karşıtlık havası esmekte. ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin Türkiye’nin NATO üyeliğinin tartışmaya açılabileceğine dair örtülü tehditlerine karşılık, halk arasında zaten İncirlik’in kapatılmasına yönelik çağrılar yankı bulmakta.
Tüm bunlar güzel gelişmeler! Müslümanlar olarak desteklememiz, omuz vermemiz, öncülük etmemiz gereken talepler. Amerikan emperyalizminin on yıllardır İslam coğrafyasında gerek destek verdiği dikta rejimleri eliyle, gerek doğrudan sürdürdüğü işgaller marifetiyle yaşattığı dehşet doğal olarak ABD’den nefret etmemizi gerektiren cürümler. Bununla birlikte bu doğal ve gerekli konumlanma ABD özelinde anti-emperyalizm bayrağını yükseğe, daha yükseğe taşıma cehdi içindeki bazı çevrelerin ve bilhassa da kimi ‘İslamcılar’ın içine düştüğü garip ve çelişkili tutumu görmezden gelmeyi gerektirmiyor.
Kavramsal Bulanıklık ve Eylemsel Tutarsızlık
Gözüken o ki, aynen solcular ve ulusalcılar gibi, ‘İslami camia’ içinde addedilen kimilerinin zihninde de emperyalizm tanımı gayet seçici ve bütünlükten, tutarlılıktan uzak bir çerçeveye oturmakta. Bu tespiti açacak olursak; önce tutarlı, kapsamlı bir emperyalizm tanımı yapılıp ve buradan kalkarak ABD’nin eylemleri değerlendirilmek suretiyle bir tutum belirlenmiyor.
Ya ne yapılıyor? Emperyalizm ABD ile eşitleniyor, hatta özdeşleştiriliyor. Bu tutum da doğal olarak anti-emperyalizm denilen şeyin anti-Amerikancılıkla sınırlanmasını beraberinde getiriyor. Oysa yapılması gereken şey ise, öncelikle tutarlı bir emperyalizm tanımlaması yapmak ve buradan kalkarak elbette ABD başta olmak üzere, tüm sömürgeci, saldırgan güçlere karşı tavır almak olmalı!
ABD emperyalizmine karşı savaş açmış görünenlerin yanıbaşımızda topraklarımızı açıkça işgal eden, kardeşlerimizi vahşice bombalayan Rusya’nın varlığına ve işlediği suçlara kör kalması ve hatta bununla da yetinmeyip sistematik biçimde katliam işlediği ayan beyan ortada olan Rusya ile dostluk, ittifak çağrıları yapmaları tam bir sefalettir. Aynı çevrelerin aynı tutarsızlığı Çin konusunda da sergiledikleri görülebiliyor. Doğu Türkistan’ı işgal altında tutan emperyal bir güç olan Çin’e karşı da ne hikmetse gayet sessiz ve tavırsızlar!
İşin doğrusu, solcu ya da ulusalcı çevrelerin düştüğü tutarsızlık bataklığı bizi pek ilgilendirmiyor, istedikleri kadar batabilirler! Ama İslamilik iddiasındakilerin gayet net, açık olunması gereken bir hususta sergiledikleri bu tutarsız, adaletsiz hal yürek burkuyor. İnsana “Bu nasıl bir zalimlik ve de nifaktır?” dedirtiyor!
Sözü geçen tutum sahiplerinin çelişik yaklaşımlarının değişik sebepleri olabilir ama ortak paydalarına baktığımızda İran bağlılığının ya da sempatisinin belirleyici bir faktör olduğu görülebiliyor. İran Devrimi sonrası yükselen anti-Amerikan bilinç kadar, İran merkezli düşünme zaafının da bu tutuma yol açtığı söylenebilir.
Bari Amerikan Karşıtlığında Samimi ve Dürüst Olsalar!
Aslında bu çevrelerin Amerikan karşıtlığının da bir hayli çelişik ve içeriksiz olduğunu not etmek gerekli. Afganistan ve Irak’ta yaşananlar karşısında takındıkları tutum bu çevrelerin ABD karşıtlığının da oldukça şaibeli, inandırıcılıktan ve samimiyetten çok uzak olduğunu zaten ortaya koymamış mıydı?
Toparlayacak olursak, ABD karşıtlığı anti-emperyalizm demek değildir. Anti-emperyalizm sadece ABD’ye değil, ABD de dahil olmak üzere tüm emperyalist güçlere karşı çıkmayı gerektirir. Suriye’de işgal ve katliam suçlarının en korkunç örneklerini sergileyen Rusya’ya tavır almayanlar, işlediği suçları lanetlemeyenler ‘anti-emperyalist’ değil, ancak ‘emperyalizmin suç ortakları’ şeklinde vasfedilebilirler!
Türkiyeli Müslümanların geçmişinde sağcı-muhafazakar refleksler yüzünden Komünizm tehdidinin abartılması ve Batılı emperyalizmin teşkil ettiği tehlikenin görmezden gelinmesi gibi zaaflar mevcuttu. Süreç içinde Rabbimize hamd olsun ki, bu hastalık aşılmıştır. İran Devrimi’nin de bu sürece çok değerli bir katkı sağladığı açıktır.
Ne var ki, gelinen noktada bazıları açısından eski hastalığın farklı unsurlar öne çıkartılmak suretiyle aynen devam ettirilmekte olduğu görülmektedir. Dün komünizm tehdidini abartarak Amerikan emperyalizmini görmezden gelen tutum ne kadar adaletten ve ölçüden uzaksa, bugün de ABD kuşatmasını abartarak Rusya’yı dost ve müttefik olarak görmeye teşne yaklaşım tarzı da o oranda adaletsizlik ve ölçüsüzlükle maluldür.
Son olarak İran merkezli düşündükleri halde reel-politikçi yaklaşım tarzının argümanlarını öne çıkartanların çelişkilerine de kısaca değinelim. Bu çevreleri Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, askeri, bölgesel şartlar yüzünden Rusya ile ilişkilerini düzeltmesi, geliştirmesi gerektiğini savunurken görüyoruz. Özetle “Rusya’ya tavır alırsak kaybederiz” diyorlar.
Ne ilginçtir ki, aynı çevreler sonra da kalkıp ABD’ye rest çekelim, NATO’dan çıkalım, İncirlik’i kapatalım türünden bir dizi siyasi adım öneriyorlar. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Rusya karşısında adeta elpençe divan durmak gerektiğini vaz edenler, “özür dilemekten çekinilmesin”, “Suriye’de yaptıklarına karışılmasın” diyenler, ABD karşısında diklenmenin faturasını nedense pek hesaba katmıyorlar!
Bu netlik, bu gözü peklik Allah için olsaydı, başımız gözümüz üstüne derdik, kucaklardık, övünürdük! Ama bu keskin söylemler onca kirli hesapla, zalime meyletmekle, Ümmet’e düşmanlıkla birleşince sadece tiksinti duymamıza yol açıyor!
YAZIYA YORUM KAT