1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Siyonizm Bir İnsanlık Suçudur!
Siyonizm Bir İnsanlık Suçudur!

Siyonizm Bir İnsanlık Suçudur!

Selahaddin E. Çakırgil; Siyonizm tartışmalarını ve Türkiye-ABD ilişkilerini analiz ediyor:

05 Mart 2013 Salı 06:05A+A-

Selahaddin E. Çakırgil

Siyonizmin, bir ’insanlık suçu’na dönüştüğü, görmezlikten gelinebilir mi?

Tayyîb Erdoğan’ın Viyana’da, 27 Şubat günü ‘Medeniyetler İttifakı Forumu’nda yaptığı konuşmada ’Tıpkı sionizm gibi, tıpkı anti-semitizm gibi, tıpkı faşizm gibi, İslamofobinin de bir insanlık suçu olarak görülmesi kaçınılmaz hal almıştır’ şeklinde bir ifade kullanması, dünyada derin tartışmaları beraberinde getirdi.. Bu da tabiî idi..

Çünkü,  sionizm, 1975’de BM. Genel Kurulu’nda insanlık suçu ve ırkçılık olarak nitelenmişken, 1985’de Amerikan baskısı altında yapılan bir diğer oylama ile, bu nitelemeden temize çıkarıldı ve böylece, uluslararası hukuk açısından, bir suç olarak görülmesi imkanı ortadan kaldırıldı. Buna rağmen, Erdoğan ise, sionizmi, insanlık suçu olarak, ırkçılık olarak değerlendirdiğini belirtmiş oldu. Bu da, hem sionizm ideolojisi temelleri üzerinde vücud bulan İsrail rejimini,  hem de Amerikan emperyalizmi başta olmak üzere, İsrail rejiminin bütün koruyucularını küplere bindirdi. Zira, onlar da biliyorlar ki, uluslararaası hukukun kaynaklarından birisi olan BM. kararları, siyasî liderlerin mesajlarının, fikirlerinin dünya kamuoyunda meydana getirdiği etkiye göre şekillenmekte ve Erdoğan’ın bu görüşünün dünya kamuoyunda, -resmî ifadelerde olmasa bile- hele de müslüman halk kitleleri arasında azımsanmıyacak bir destek bulacağından korkmaktadırlar. Esasen, Erdoğan’ın söz ve hareketlerinin, hele de böyle çıkışlara susamış olan arab toplumlarında daha bir derin etkiler meydana getirdiği bilindiğinden duyulan tedirginlik de daha bir artmakta..

Nitekim, sionist İsrail rejimi başbakanı Binyamin Netanyahu, Erdoğan’ın bu  sözlerine sert tepki göstererek, ’Benzerlerinin dünyadan silindiğini düşündüğümüz karanlık ve hakaretâmiz bir ifadeolarak nitelendirmiş ve ’Türkiye Başbakanı'nın Sionizm'le Nazizm arasında yaptığı kıyaslamayı kınıyorumdemiş.. 

Euronews'a röportaj veren İsrail rejimi C. Başkanı Şimon Peres ise, Erdoğan’ın açıklamaları konusunda, ’Esefle karşılıyorum. Cehaletten kaynaklanıyor. Nefret alevlerini harlayan, tamamen gereksiz ve temelsiz bir açıklama..’ diye konuşmuş..

Erdoğan'ın sözleri, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry tarafından da eleştiriliyordu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un ofisinden yapılan açıklamada, Genel Sekreter'in Erdoğan'ın konuşmasını, ’sorumlu liderlik başlığı altında yapılan bir toplantıda böylesine yaralayıcı ve ayrıştırıcı yorumlar yapılmasını talihsizlik olarak nitelediği’  belirtiliyordu.

Moskova Başhahamı ve Avrupa Hahamlar Kongresi Başkanı Pinchas Goldschmidt ise, ’Erdoğan’ın sionizm eleştirisinin anti-semitizm boyutlarına vardığını, yahudi halkına ve özünde barış olan bir harekete yapılmış cahilce ve nefret dolu bir saldırı olduğunu, bu sözlerin Başbakan Erdoğan’ı, Mahmud Ahmedînejad ve Sovyet liderleri seviyesine indirdiğini’  söylüyordu.

Amerikan Dışbakanı John Kerry, Ankara’ya yaptığı son gezide, Erdoğan’ın siyonizmi insanlık suçu olarak değerlendirmesinden rahatsızlığını açıkça dile getirmiş ve 2 Mart tarihli medyada yer alan haber-yorumlara göre, ’siyonizm’e yönelik sözleri dolayısiyle kendisine Amerikan makamlarınca yapılan eleştiri ve açıklamaları hatırlatıp, ’bu açıklamaların iki müttefikin stratejik işbirliğine ve model ortaklığına yakışmadığını’ söyleyerek, ’Siz, 31 Mayıs 2010'da uluslararası sularda mâsum 9 sivil vatandaşımız öldürüldüğünde bile bu kadar sert açıklama yapmamıştınız.. Ki, ölenlerden biri ABD vatandaşı idi ve o saldırıyı kınamadınız’  demiştir.

Buna mukabil, Kerry'nin ise Ortadoğu Barışı için Obama yönetiminin aktif rol oynamakta kararlı olduğunu belirterek, ’yeni bir inisiyatif başlatırken bu açıklamalar bizim elimizi zayıflatıyor. Türkiye ve İsrail'in ilişkilerinin bozuk olması bu süreci zorlaştırıyor. Bunun normalleşmesi bizim Ortadoğu barışı için inisiyatiflerimizde gücümüzü artırır’  mesajı verdiği bildiriliyor. Hatırlanacağı üzere, Erdoğan’ın sionizm hakkındaki sözleri üzerine,

Beyaz Saray Sözcüsü Tommy Vietor tarafından yapılan açıklamada ’Başbakan Erdoğan’ın sionizmin bir insanlık suçu olduğu yorumunu reddediyoruz. Bu yorum saldırgan ve hatalıdır..’ denilmişti.

*

Sionizm, bilindiği üzere, yahudilerin de dünya üzerinde bir devletlerinin olması gerektiği şeklindeki bir ideolojinin adı olup, bu ismi, Kudüs’deki Sion dağından almış ve yahudilerin (kendi tarihlerinde isimle, exodus dedikleri) ve 2000 yıl öncelerde çıkarıldıkları, sürüldükleri topraklara yeniden döndürülecekleri, o toprakların kendilerine (arz-ı mev’ûd/ va’dedilmiş toprak) olarak verileceği inancı üzerine bina edilmişti. Ancak, asırlar boyu gerçekleşmemiş olan bu inancın, çabucak gerçekleşeceği gibi bir beklenti bizzat yahudilerde de yoktu.

Ama, bugün anlaşılan şekliyle, ilk kez 1890’larda Theodor Herzl’in ’Der Judenstaadt /Yahudi Devleti’  isimli kitabıyla şekillenmeye başlamış ve 1897’de İsviçre-Basel’de toplanan ilk Sionizm Kongresi’nde bir yahudi devletinin kurulmasının kaçınılmaz olduğu şeklinde genel çerçevesi oluşturulan sionizm ideolojisi, 1914-45 arasında yaşanan iki Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı konjonktürel değişimlerin de etkisiyle tasavvur planından çıkıp bir fiilî vakıa haline gelivermişti. Bu sonucun ortaya çıkmasındaki en büyük etken de, muhakkak ki, Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden çekilmesi, topraklarının parça parça edilmesi ve devletsiz ve korumasız kalan müslüman halkların yaşadığı perişanlık süreciydi..

Dahası, Mayıs-1948’de İsrail adıyla bir devletin varlığını dünyaya ilan eden David ben Gurion da, eski bir Osmanlı vatandaşı idi ve dünyadaki emperyalist güçlerin desteğiyle ve siyonist silahlı haydut örgütlerince oluşturulan bu yeni  devlet, tabiatiyle, Filistin’in müslüman halkından onbinlercesinin katliâm olunması, milyonların korkutulup ve yerlerinden-yurtlarından kovulması veya esir edilmesi sûretiyle kendisine bir lebensraum/ hayat alanı, açıyordu.  

Sionist İsrail rejimi, kendisine hayat veren bu işgal, gasb ve zorbalık siyasetini, -binlerce yıllık vatansız kalmanın acılarını tekrar yaşamamak adına-, 65 yıldır sürdürüyor ve kendisine yapılan itirazlara, ’binlerce yıldır vatansız yaşamanın felaket ve acılarını başkaları değil biz yaşadık..’ diye karşılık veriyor. Halbuki, onların böylesine bir acılı hayat yaşamasında, müslümanların bir dahli yoktu ve tam tersine, hristiyanların inanç gereği düşmanlık beslemek durumunda kaldıkları yahudilere kol-kanat gerenler de sadece müslümanlar oluyordu, asırlardır.. Ama, yahudilere asırlarca en korkunç zulümleri uygulamış olan hristiyan dünyanın büyük devletleri ve güç merkezleri, o, asırlar süren zulümlerini unutturmak adına, İsrail adındaki bu yeni rejimi, müslüman coğrafyalarının en kalbî noktasına bir hançer gibi saplamaya özel bir destek vermişlerdi ve bugün de veriyorlar. O kadar ki, İsrail rejimi, BM. Genel Kurulu’nun aldığı ve kendisinin beğenmediği hiç bir kararı kabul etmiyeceğini taa baştan beri olduğu gibi, bugün de açıkça ifade etmekte, dünya kamuoyuna meydan okumakta ve bütün bunlardan sonra da, kendisinin hâmisi olan -Amerikan emperyalizmi başta olmak üzere- maddî ve askerî açıdan güçlü bütün ülkeler veya güç merkezleri onu yine de sempati ile karşılamakta, onun her türlü hukuk ve sınır tanımazlığına, İsrail’in yaşama hakkı adına, alkış tutmaktadırlar. Hattâ o kadar ki, İran gibi ülkelerin nükleer teknoloji alanındaki çalışmalarına bile, nükleer silah yapabilecekleri endişesiyle paranoya derecesinde korkularla yaklaşanlar, İsrail rejiminin sahib olduğu artık kesinlik kazanan nükleer silahları konusunda en küçük bir uluslararası kontrol mekanizmasını bile harekete geçirtmemek için direnmekteler.. nitekim, Amerikan Başkanı Barack Obama da Milliyet'in Washington temsilcisi’ne verdiği ve 10 Şubat 2013 günü yayınlanan röportajda ’nükleer silahı olan bir İran’ın ağır bedel ödeyeceğini’ söylüyordu. Ama, İsrail’in nükleer silahları sözkonusu olunca, aynı çevrelerin 40 yıldır nasıl direndikleri ve İsrail’in yaşama hakkının vazgeçilmezliğini tekrarladıkları ap-açık ortada..

Yazının Devamı…

HABERE YORUM KAT