1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Siyonistlerin "terör" bahanesiyle inşa ettikleri ekonomik imparatorluk
Siyonistlerin "terör" bahanesiyle inşa ettikleri ekonomik imparatorluk

Siyonistlerin "terör" bahanesiyle inşa ettikleri ekonomik imparatorluk

Antony Loewenstein, işgal rejiminin "terör" argümanına sığınarak silah ihracatı üzerinden kazandığı milyonları analiz ediyor.

02 Aralık 2023 Cumartesi 15:00A+A-

Antony Loewenstein / Fikir Turu

İsrail öncülüğünde “terörle savaş” varsa parayı takip edin

İsrail’in Gazze’ye ve Filistinlilere yönelik giriştiği acımasız ve savaş hukukunu ayaklar altına alan harekâtın arkasında dev bir silah endüstrisi de var.

Araştırmacı gazeteci Antony Loewenstein, Al Jazeera internet sitesinde bu silah endüstrisinin nasıl kullanıldığını ve neden ABD’nin onayını aldığını anlatan yazısına, ABD’nin iki yüzlülük yaptığını anlatarak başlıyor.

“ABD’li yetkililerin “insani ara verilmesi” ve İsrail’in Gazze’ye yönelik bombardımanında sivil kayıpların azaltılması için destek toplama vaatleri dikkatinizi kolayca dağıtabilir.

Fakat asıl önemli olan, Biden yönetiminin yapıp ettikleridir, içi boş, beylik lafları değil.

Kasım ayı başında ABD Dışişleri Bakanlığı, Gazze’deki hedefleri daha isabetli vurmasında İsrail’e yardımcı olacağı belirtilen 320 milyon dolar değerinde güdümlü bomba kitlerinin satışını onayladı.

New York Times’a göre, “Modern ordular genellikle güdüm sistemlerini sivil kayıpları asgariye indirmek amacıyla kendi bombalarına ekliyor ama buna rağmen hasar yıkıcı boyutlara varabiliyor, özellikle de kentsel alanlarda.”

Birleşmiş Milletler ve dünyadaki büyük insan hakları gruplarının her biri, Hamas’ın 7 Ekim’deki barbarlığının yanı sıra İsrail’in Gazze’deki eylemlerini mutat biçimde kınıyor ve İsrail ordusunu muhtemel savaş suçları işlemekle itham ediyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, haklı olarak, İsrail’e ve Hamas’a yapılmakta olan tüm silah transferlerinin askıya alınması çağrısında bulunuyor.

11 Eylül’ün hayaleti

11 Eylül hayaletinin ve ABD’nin 22 yıl önce o vahim eylül gününden sonra verdiği felaket yüklü karşılığın gölgesi, İsrail’in son bir ayda gerçekleştirdiği eylemlerin üzerinde dolaşıyor.

ABD Başkanı Joe Biden 18 Ekim’de İsrail’de yaptığı açıklamada, “11 Eylül’den sonra ABD’de öfkeliydik. Dahası, adalet ararken ve adaleti sağlarken bazı hatalar da yaptık,” dedi.

ABD’nin 11 Eylül’den sonraki bazı eylemlerinden söz ederken “hata” kelimesini kullanmak hükmedici kibrin doruk noktasıdır.

Dünya, Bush yönetimi sırasında ve sonrasında, 21. yüzyılın tartışmasız en yıkıcı ABD başkanlığı döneminde, yeryüzünün dört bir yanında yürütülen bir işkence harekatına, Guantanamo Körfezi’nde bir gözaltı merkezinin kurulup genişletilmesine, Irak’ın yasadışı işgaline, olağandışı hükümlerin icrası için kara merkezlerin kullanılmasına ve Brown Üniversitesi’nin Costs of War Project (Savaş Maliyeti Projesi) programına göre yaklaşık 5 milyon insanın ölümüne sahne oldu.

Bugün de İsrail öfke ve intikam hisleriyle dolu ve Filistinli sivillerin ölmesini zerre kadar önemsemiyor. Netanyahu idaresindeki hükümette yer alan birçok isim, tüm Filistin nüfusuna yönelik soykırım niyetlerini dillendiriyor. İsrail ordusunun ve İsrail kamuoyunun çoğu, Filistinlilere uygulanan fiziksel şiddeti kutluyor. İsrail’in “terörle savaşı”, 11 Eylül sonrası ABD’de oluşan atmosfere son derece benzer bir ortamda ete kemiğe bürünüyor.

ABD hava harekâtlarının yansıması

Genel kamunun güçlü onayını arkasına alan İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne sistematik bir halı bombardımanına girişti ve bu bölgeye bir ay içinde iki nükleer bombaya eşdeğer 25 bin tondan fazla patlayıcı bıraktı. Bu küçük toprak parçasının bombalanması, Irak ve Afganistan’da 20 yıldan fazla sürede olağanüstü miktarda askeri teçhizatın kullanıldığı ve arkasında devasa bir yıkım bırakan ABD hava harekâtlarının bir yansımasını oluşturuyor.

İsrail’in tutuklulara işkence kullanımını artırdığına dair raporlar gelmeye başladı bile. İsrailli kuvvetler işgal altındaki Batı Şeria’da 7 Ekim’den bu yana aralarında çocukların da bulunduğu binlerce Filistinliyi toplayıp götürdü. Birçoğu kendilerine ciddi boyutta fiziksel şiddet uygulandığını ve keyfi olarak gözaltında tutulduklarını iddia ediyor. İsrail’de çalışmış Gazzeli Filistinliler de tutuklandılar, işkence gördüler, sonra da Gazze’ye geri bırakıldılar.

İşgal altındaki Batı Şeria’da İsrailli yerleşimcilerin ve askerlerin uyguladığı şiddet de artış gösteriyor. Dünyanın gözlerini Gazze’ye çevirmesini fırsat bilen aşırı sağcı İsrailli yerleşimciler Filistinli nüfusa karşı terör estirdi, 200’den fazla Filistinli öldürüldü ve bu insanların birçoğu gerçek mühimmat yüzünden hayatlarını kaybetti.

İsrail hükümeti yerleşimcilere şimdiye kadar binlerce silah dağıttı ki daha fazlası da muhtemelen yolda; bu durum Filistinlileri ölümcül şiddete daha da açık hale getirdi ve bu insanların kendilerini koruyabilecek hiçbir meşru otoriteleri yok.

İsrail, ABD’nin 11 Eylül’den sonra sözde hedefli öldürme kampanyasını çağrıştıracak bir şekilde, önümüzdeki aylarda ve yıllarda muhtemelen küresel bir suikast girişimi başlatarak Hamas liderlerinin ve Hamas’ın başlıca destekçilerinin izlerini sürecek, onları hedef alacak ve öldürecektir. Dünya çapında bu kaçınılmaz intikam planı İsrail istihbaratının eski başkanı Amos Yadlin tarafından doğrulandı.

Ne var ki İsrail’in “terörle savaşı” yalnızca intikamla sınırlı kalmayacak, tıpkı ABD’nin “terörle savaşının” intikamla sınırlı kalmadığı gibi.

12,5 milyar dolarlık silah endüstrisi

İsrail silah endüstrisi son yıllarda iyice gelişti ve 2022’de 12,5 milyar dolarlık rekor satışla 10 yıl önceki rakamı ikiye katladı.

Geçen yıl satılan silahların yüzde 24’ü Bahreyn, Fas ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de aralarında bulunduğu Arap ülkelerine gitti. İsrail Savunma Bakanlığı’nın kendi rakamlarına göre, İsrail yapımı insansız hava araçlarını alan ülke sayısı son üç yılda yüzde 40 artış gösterdi, 2022’de mühimmat yüzde 45 artarken casus yazılımların yanı sıra ilgili siber ekipmanları alan ülke sayısı da 67’den 83’e fırladı.

The Palestine Laboratory (Filistin Laboratuvarı) adlı kitabımda da belirttiğim gibi; İsrail hem Gazze kuşatmasını hem de Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki sonu gelmez işgali, sürekli gelişen yeni baskı ve gözetleme biçimlerini “savaşta test etmek” için kullanıyor. Daha sonra bu savaş araçları gezegendeki ulusların çoğuna pazarlanıp satılıyor.

Bu bağlamda bakacak olursak Gazze’deki son savaş kesinlikle iş yapacaktır. İsrail ordusunun sosyal medya ekibi, Hamas’ın roket ateşleme sahalarını vurmak için tasarlanmış Elbit yapımı Iron Sting (Demir İğne) adlı havan topunun savaşta ilk kez kullanılmasını çoktan iftiharla duyurdu. Bu, yerel ve küresel kamuoyunun yanı sıra cephanelerini geliştirmek isteyen olası yabancı alıcılara yönelik de bir savaş.

İsrail büyük ihtimalle yüksek teknolojili askerî ve istihbarı araçlarının satışını genişletmeyi de umuyor. Hatta yıllardır başını skandallardan kaldıramayan İsrailli casus yazılım firması NSO Group bile kendisini Washington’a bu yeni “terörle savaşın” önemli bir parçası gibi sunarak nemalanmaya çalışıyor.

İsrail ordusunun yapay zekâ iftiharı

İsrail ordusu, Gazze’ye yönelik saldırılarında, “hızlı ve isabetli biçimde güvenilir hedefler üretmek” için savaşta yapay zekâ (AI) kullanmakla övünüyor.

İsrail yıllardır yapay zekâ destekli savaşta öncü olduğunu savunur savunmasına da bu teknolojiyi kullanırken sivil kayıpları azalttığına dair ortada tek kanıt bile yoktur. Gazze’de 12 bini aşan -büyük çoğunluğu sivil- can kaybı da bu iddiayı katiyen doğrulamıyor.

İşgal altındaki Batı Şeria’da yapay zekâ, Filistinlilerin bütünüyle gözetlenmesi ve kontrol edilmesi uygulamasını derinleştirmekte kullanılıyor. Bu, Filistin’de özgürleştirici bir teknoloji falan değil. Hatta, tam tersi.

İsrail’in etnik milliyetçi bir gündem peşinde koşması, gerek Filistinlileri gerekse ülke içindeki ve dünyanın dört bir yanındaki eleştirel Yahudileri tehlikeye atıyor. İsrail göçe, çok kültürlülüğe ve insan hakları kaidelerine uymaya karşı çıkan uluslardan oluşan küresel bir koalisyon inşa etme konusunda, Hindistan’dan Macaristan’a kadar küresel sağın ve aşırı sağın büyük kısımları için ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

İsrail’in sözde Batılı değerler ile “barbarlık” arasında verilen bir savaşı yürüttüğünü öne sürmesiyle birlikte, Gazze’deki Filistinlilerin hayatlarının ve geçim kaynaklarının önemli ölçüde yok edilmesi İsrail devletinin gitgide daha dengesiz ve daha vahşi bir hal aldığının alametidir. Dahası, İsrail karanlık ve kanlı bir “terörle savaşa” girişirken, bu yolda attığı her adımda Batı dünyası tarafından destekleniyor.”

HABERE YORUM KAT