Siyonistlerin "güvenli bölge" vaadi baştan sona yalan!
Ahmet Varol, "güvenli" olduğu iddia edilen bölgelerin Siyonistler tarafından düzenli bir şekilde saldırıya maruz kalmasının işgal rejiminin bir başka yüzü olduğunu vurguluyor.
Ahmet Varol / Yeni Akit
Güvenli yerlerin vurulması
Siyonist işgal güçlerinin, BM’ye bağlı UNRWA tarafından güvenli yerler olarak ilan ettiği bölgelere yönelik saldırıları ne yazık ki şimdiye kadar hiç sorgulanmadı ve işgal rejimine bu yüzden baskı yapılmadı. İşgal güçleri sadece BM’nin değil bizzat kendilerinin “güvenli alan” ilan ettikleri yerlere de kasıtlı saldırılar düzenliyorlar. Bazen bir bölgeyi ateş çemberine alacakları gerekçesiyle o bölgede ikamet edenlerden, “güvenli” ilan ettikleri birtakım merkezlere geçmelerini istiyor, sonra oralara da saldırı düzenliyorlar.
Bu türden saldırıların en iğrenç ve vahşice olanlarından birini geçtiğimiz pazar akşamından itibaren, Gazze bölgesinin güney kısmında yer alan Han Yunus şehrinin çevresinde gerçekleştirdiler. İşgal güçlerinin bu bölgedeki saldırılarını yönetenler daha önce bazı yerlerdeki ahaliden bulundukları alanları boşaltıp şehrin batı kısmında bulunan belli merkezlere geçmelerini istemiş ve buraların güvenli bölgeler olduğunu, buralara saldırı düzenlenmeyeceğini duyurmuşlardı.
Saldırı ve ateş çemberine alma tehditleri yüzünden ahali de şehrin batısında üniversite kampüsünde, sanayi sitesinde ve bazıları UNRWA’ya bağlı okullarda oluşturulan sığınma merkezlerine taşınmıştı.
Siyonist işgal güçleri geçtiğimiz pazar akşamından itibaren farklı yolları kullanarak ve etrafa ateş ederek Han Yunus’un batısına doğru ilerlediler. Gece saatlerinden itibaren güvenli olduğu ilan edilen ve içlerinde toplamda 30 binden fazla sığınmacının barındığı, tümü sivillerden, çoğunluğu da çocuk ve kadınlardan oluşan 5 sığınma merkezine hem havadan uçak ve dronlarla hem de karadan tanklarla saldırdılar.
İşgalciler büyük bir katliam gerçekleştirerek çok sayıda insanı öldürdü, pek çok insanı da yaraladılar. Üstelik sağlık ekiplerinin alana girmelerine engel olarak yaralıların ve öldürülenlerin cesetlerinin toplanmasına engel oldular. Saldırı ertesi sabah da devam etti ve saldırıya maruz kalan merkezlerin yakınındaki Nasır Hastanesi’nin yetkilileri saldırı sonrasında hastaneye 40 cenaze ulaştırıldığını, ancak saldırıya maruz kalan merkezlerde ve yollarda henüz toplanamamış durumda çok sayıda ceset bulunduğunu duyurdular. Ayrıca onlarca da yaralı vardı ve işgal güçlerinin engellemeleri, sağlık ekiplerine ve ambülanslara saldırmaları sebebiyle yaralıların hastanelere nakledilmesi de mümkün olamıyordu.
Bazı insan hakları kuruluşları bu saldırıyla ilgili açıklamalarında bunun soykırımın zirvesi olduğuna dikkat çektiler. Evet bu soykırımın zirvesi ama aynı zamanda korkunç bir vahşet ve iğrençliktir.
Önce belli yerleri güvenli alan ilan edecek ve insanların oralara toplanmasını isteyeceksin sonra da oralara toplandıklarında saldırıda bulunup katliam yapacaksın. Bunun iki anlamı olabilir.
Birincisi, insanları toplu halde kolayca öldürebilmek için şartları oluşturmak amacıyla tuzak kurmak. Onların evlerini basıp teker teker öldürmekle uğraşmak yerine hepsini birden topluca katletmek için bir yere toplanmalarını sağlamak.
İkincisi de bölge ahalisine, “Sizin için buralarda hiçbir şekilde güvenli yer yoktur. Eğer buraları terk etmezseniz hepinizi öldüreceğiz!” mesajı vermek suretiyle onları göçe zorlamak, tehcir politikası uygulamak.
Siyonist işgal güçlerinin sözünü ettiğimiz saldırısında bu iki amacın her ikisi de vardı. İşgalci, attığı mermilerin ve bombaların boşa gitmemesi, onların azami düzeyde zarar vermesi için özellikle toplu katliamlara öncelik vermeyi ve bu amaçla da sivil kalabalıkların toplandığı belli merkezleri hedef almayı tercih ediyor. Bazen de böyle bir ortam oluşturmak için “güvenli alan” hilesine başvuruyor. Ama insanlar savaş ortamında, tehditlerden korktukları için can havliyle mecburen bir yerlere geçme ihtiyacı duyuyorlar.
İşgalci, Gazze ahalisini sürgün etme planından hâlâ vazgeçmemiştir ve bunun için de bölgeyi hiçbir şekilde can güvenliğinin olmadığı, tamamen yaşanmaz hale getirme politikasında ısrarlıdır.
Bugün yeryüzünde siyonizm adında bir vahşetin varlığını sürdürüyor olması bütün insanlığın ayıbıdır.
HABERE YORUM KAT