1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Siyonistlerin cürümlerini hafızamıza kazımalıyız!
Siyonistlerin cürümlerini hafızamıza kazımalıyız!

Siyonistlerin cürümlerini hafızamıza kazımalıyız!

Turgay Yerlikaya, Siyonistleri işlediği cinayetlerin tekrarlanmaması için yapılması gereken çalışmalara değiniyor.

11 Aralık 2023 Pazartesi 09:30A+A-

Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak

İsrail terörü “kayıt altında”

1948’e kadar devlet dışı aktörler 1948 sonrasında da doğrudan devlet aygıtı eliyle yürütülen politikaların Filistin topraklarında ne tür maliyetler ürettiği ortada. İsrail Devletinin kurulmasının ardından sistematik ve bilinçli bir hal alan Filistin’i yok etme projesi, bugün bütün çıplaklığıyla devam etmektedir. 7 Ekim sonrasında İsrail’in hemen hiçbir kural ve kaideyi dikkate almaksızın yaptığı saldırılarla ortaya çıkan ağır bilanço, yok etme projesinin en şiddetli aşamalarından birisi olarak dikkat çekmektedir. O tarihten bu yana ortaya çıkan bilançoya bakıldığında, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 15 binin üzerinde insanın katledildiği bilinmektedir. Öyle ki savaşın ortasında kalan Birleşmiş Milletler personelleri, sivil toplum gönüllüleri ve gazeteciler de İsrail’in doğrudan hedefi olmakta ve katliamlardan paylarını almaktadırlar. Yerel otorite ve sivil toplum kaynaklarının aktardığı bilgilere bakıldığında, 7 Ekim’den bu yana yetmişten fazla gazetecinin öldürüldüğü ifade edilmektedir.

İsrail’i ne durdurur

Uluslararası birçok çağrıya rağmen bu tutumundan geri adım atmayan İsrail, ABD’nin de desteğiyle soykırıma devam etmektedir. İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere birçok ülkeden yapılan ateşkes çağrılarını da dikkate almayan İsrail devletinin nasıl durdurulacağı önemli bir soru işareti. Birkaç gün önce BM Genel Sekreteri Guterres, BM Şartı’nın 99. maddesini işleterek Güvenlik Konseyine mektup göndermiş ve ateşkes talebinde bulunmuştur. 2017’de göreve başlamasının ardından ilk kez bu yetkisini kullanan Guterres’in çağrısı, BM Güvenlik Konseyinde tartışılmış ve ABD’nin vetosuyla reddedilmiştir. Hiç kuşkusuz, gücün hukukuyla uluslararası ilkeleri yok sayan İsrail’in ABD ve İngiltere tarafından destekleniyor olması, BM’nin etki gücü ve varlığını da sorunsallaştırmaktadır.

Tüm bu girişimlere rağmen İsrail’in söz konusu terör ve tedhiş politikalarının nasıl durdurulacağı önemli bir konu. Cari durumda, İsrail’i durdurabilecek bir ülke ya da kurumun söz konusu olmaması, daha gerçekçi gündemlerin konu edilmesini beraberinde getirmektedir. O sebeple ki saldırılardan bu yana dünyanın hemen her yerinde protestoların yapılması birtakım kazanımlara da vesile olmuştur. Birinci ve en önemli kazanım, günümüze kadar bölgesel ve dini motivasyonlar üzerinden sahiplenilen Filistin davası, bugün dünyanın ortak bir meselesi olmuş ve küresel bir sorun olarak kabul edilmiştir. İkinci konu ise kurumsal akla karşı ortaya çıkan protestolar sonucunda örgütlenen bilinçli kitlelerin boykot duyarlılığıdır. Neo-liberal piyasa aklının egemen olduğu günümüz dünyasında ekonomik araçların öneminin farkında olmak ve bunlar üzerinden bir karşı kamuoyu yaratmak, hiç kuşkusuz önemli sonuçlar doğuracaktır.

Kayıt altında

7 Ekim’den bu yana ortaya çıkan duyarlılığın en önemli veçhelerinden biri de İsrail’in devlet eliyle ortaya koyduğu bu terörün birtakım kurumsal ve sivil inisiyatifler aracılığıyla dünyaya daha iyi aktarılmasını hedefleyen proje ve işbirlikleridir. 9 Aralık Cumartesi günü Rami Kütüphanesinde yapılan toplantı ile kamuoyuna tanıtılan “İnsanlık için Kayıt Altında” projesi de bu inisiyatiflerden bir tanesi. İhsan Aktaş’ın koordinatörlüğünde hayata geçen ve benim de akademik masa ile katkıda bulunduğum bu proje, İsrail terörünün bütün yönleriyle kayıt altına alınmasını amaçlamaktadır. Dünyanın muhtelif yerlerinden akademisyen, araştırmacı, sanatçı, ressam ve gazetecilerin bulunduğu bir topluluk olan bu inisiyatif, Gazze’deki masum insanların, kadın ve çocukların yaşama hakkına vurgu yapmakta ve bu hakkın İsrail tarafından nasıl gasp edildiğini kayıt altına almaktadır.

İsrail devletinin Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarındaki bu tavrını bütün boyutlarıyla kayıt altına alacak olan bu proje, on yıllar sonra hatırlanacak bir dijital belleği de oluşturacak. Resim, illüstrasyon ve karikatür gibi araçların da kullanılacağı bu proje, İsrail terörünü unutturmayacak bir görsel hafıza da üretecektir. Her masanın kendi içerisinde işbölümüne gittiği bu çalışmada, akademi masasında bizler konuya ilişkin entelektüel çıktıları derlerken hukuk masası İsrail’in temel hak ve özgürlükler alanındaki ihlallerini raporlayacak. Diğer yandan İsrail terörü ile derli toplu bir görsel hafıza oluşturan görsel kayıtlar da fotoğraf masası aracılığıyla kayıt altına alınacaktır. Çok boyutlu bir perspektiften konuya yaklaşan bu proje, bir yandan İsrail’in medya aracılığıyla yaptığı kara propagandayı takip edecek ve konuyla ilgili dezenformasyonları kayıt altına alacak diğer yandan da konunun gelecek nesillere intikalini kolaylaştıracak sözlü kültürü öyküler üzerinden ortaya koyacak.

Güçlü işbirlikleri ve hafıza oluşumu

Hem görsel hem de yazılı kültürün bütün unsurlarını kullanacak olan bu çalışmada Türkiye’nin önemli kurumlarının paydaş olması, inisiyatifin ne denli güçlü olduğunu da göstermektedir. Hem kurumsal hem de sivil düzlemde önemli bir farkındalık yaratan bu çalışmanın üreteceği kamusal farkındalık ulusal ve uluslararası gündem açısından önemli çıktılar üretecektir. Bir ay boyunca Rami Kütüphanesinde kamuoyuna açık olan bu çalışmaya katkı vermek isteyenler çalışmayı yerinde görebilir ve 60 saniyelik bir mesaj ile İsrail terörünün ürettiği acı gerçeklere dair şahsi bir video kaydı oluşturabilir. Söz konusu çalışmanın sonucunda ortaya çıkan birikim, bir internet sitesi ile kamuoyunun erişimine açılacak ve konu ile hem yazılı ve görsel hem de dijital bir hafıza oluşturulacaktır. Umulur ki İsrail devletinin ürettiği terörün bir gün hukuk karşısında yargılanması mümkün olur ve bu belleğin işlevi burada anlaşılır.

HABERE YORUM KAT