1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Siyonist terör nasıl normalleştiriliyor?
Siyonist terör nasıl normalleştiriliyor?

Siyonist terör nasıl normalleştiriliyor?

Muhammed Ersin Toy, Filistin'de yaşanan zulmün egemen araçlar vasıtasıyla gündelik bir şey haline getirilmeye çalışıldığına dikkat çekiyor.

11 Ocak 2024 Perşembe 12:30A+A-

Muhammed Ersin Toy / Düşünce Günlüğü

Kötülüğün sıradanlığından Filistin soykırımına: İsrail terörünün normalleştirilmesi

İsrail’in Filistin’de yaşattığı saf kötülük ve soykırım süreci için 7 Ekim 2023 tarihi sürekli gözler önüne getiriliyor. 7 Ekim 2023 tarihi itibariyle İsrail Terör Devleti, Filistin’de çocukları, kadınları, sivilleri katlettiği gibi mekânı ve yaşam içerisindeki her şeyi yok etmeyi amaçlamıştır ve buna bugün itibariyle de devam etmektedir. Bir nevi Filistin’de “insani” yaşamı durdurmak istemektedir!  Bu saldırılar ve katliamlar 1917 Balfour Deklarasyonundan itibaren sürmekte ise de ana noktasını 1948 yılında İsrail Terör Devletinin resmi işgal süreciyle başlamıştır. Yaklaşık 75 yıldır süren bu katliam ve soykırım sürecini 7 Ekim 2023’de başlayan diğer katliamlar ve kaostan ayıran nedir? İsrail 75 yıldır, Filistin’de katliamlar ve saldırılar düzenliyor. Bugün yaşanılan sürecin bu kadar korkunç olmasının ve acilen insanlığın bir şeyler yapmasının ana saikı, sebebi ne olmalıdır? Neden bugün tüm insanlık, İsrail’in karşısında durmalıdır? Yoksa İsrail’in işlediği bu soykırımdan tüm insanlık mı suçludur? Bu sorular bugün bütün insanlığın muhatabı durumundadır… Adorno’nun, “Auschwitz’den Sonra Şiir,” yazılamaz cümlesini, bugün “Gazze’de yaşananlardan sonra hayat normal bir şekilde devam edemez” şeklinde dile getirebiliriz. Adorno, Auschwitz’de Yahudi toplama kampında yaşanan acı ve trajedinin, şiir ile bir tüketim nesnesine dönüşmesin diye şiir yazılamaz demişti. Bugün sosyal medya ve teknolojik gelişmelerle İsrail yaşattığı soykırımı ve katliamları sıradanlaştırarak -bir soykırım filmi gibi sunduğu için -hayatın bütün alanlarında dünyaya bu soykırımı resmettiği için günde 200 üzerinde çocuk katledip, Filistin halkının “insani” kişiliğini birer rakama dönüştürmeye çalıştığı için- Gazze’de yaşananlardan sonra hayat normal akışında devam edemez! Etmemeli! İsrail’in soykırımı bir sosyal medya içeriği gibi sıradan bir paylaşım olarak sunması, insanoğlunun düştüğü acziyeti ve çaresizliği de göstermektedir! ,

Bugün, tüm dünyanın gözlerinin önünde İsrail’in soykırım yapmasına, batı dünyasının “İslam düşmanlığı ve oryantalist” gelenek ile bu soykırımı, vahşeti, barbarlığı, saf kötülüğü ve insan dışılığı meşrulaştırma ve sıradanlaşma çabaları, ülkemizde de “Arap ırkçılığı” ve “Ortadoğu” karşıtlığı üzerinden etki ajanları ve kurulu düzenin Siyonist yanlıları tarafından yapılmaktadır.. İsrail, bebek katlederken, ama onlar da “Müslüman”dı diyenler ile İsrail bir ülkeyi toptan yok etmek istediğinde ama onlar “arap”tı diyenleri tüm vicdanları ve kalpleri kararmamış insanlar da zaten tarihin çöplüğüne atarak o ebleh ve müptezel gurubu yargılayacaktır. Dünya’nın iyi insanları, bu saf kötülüğü yapanları ve onları destekleyenleri asla unutmayacaktır. İsrail, saf kötülük iken bugün onun karşısında duran herkes “saf iyiliği ve insanlığı” temsil etmektedir.!

Neden bugün tüm insanlık, İsrail’in karşısında durmalıdır?

Bu soruya, saf kötülüğün ve soykırım sürecinin artık sıradanlaşması ve normalleştirilmesi olarak cevap verebiliriz. İsrail Terör Devleti, bugün Batı dünyasının yönetici sınıfını da yanına alarak uyguladığı soykırımı, saf kötülüğü “normal” sıradan ve meşru olarak göstermeye çalışmakta bunun içinde var olan bütün diplomatik, teknolojik, ekonomik ve araçsal gereçleri bu amaç doğrultusunda kullanmaktadır.  Bugün Filistin’de soykırıma uğrayan sadece “bir Filistinli bebek” değildir. Tüm insanlığın değerleri ve binlerce yıldır inşa ettiği “medeniyet” ve “hukukun” insan onurunun da kendisidir.  Bu soykırımın ötesi, saf bir kötülük halidir.  Bu soykırım aslında “insanlığın” bütün insani değer ve haysiyetine yönelik bir intihar girişimidir.  İsrail Terör Devleti, soykırıma ve katliamlarına devam ettikçe ne yazık ki her saniye insanlığa bir intihar girişiminde bulunmaktadır! Öldürülen Filistin halkının bedeni değil, insanlığın ruhudur! Bugün Filistin’de “tüm insanlığın” ortaklaşa kurduğu “insani değerler ve ilmi tekâmülün içine İsrail bomba atmaktadır! Bu, insanlık tarihindeki sayısız felaketlerin içerisinde “en tehlikelisini” ve bir kara deliğini oluşturmaktadır. Bu kara delik, İsrail’in kendisidir. Ve insanlığın “zihinsel ve değerler sistemi” olarak yok edilmesi ile karşı karşıya kalma sürecinin tam olarak adıdır. Bundan dolayı, tüm dünya bu soykırımdan mesuldür. Soykırıma uğrayan “insani değerler ve insan haysiyetinin” kendisinden başkası değildir. Çünkü insan kutsaldır. İsrail, Siyonist bir zihniyetle “insanın” kendisine savaş açmıştır. Bu soykırımın muhatabı, Hazreti İnsandan başkası değildir! İsrail, bu Siyonist zihniyeti bilinçli ve iradeli bir şekilde yönetici sınıfının alt katmanlarına da yayarak soykırımı gerçekleştirmektedir. Emir komuta zinciri dâhilinde değil, İsrail terör devletinin erklerinin bir vücut olarak kötülüğe bulanması ve ne yaptığını tüm hücrelerine kadar farkında olması bu soykırımı, tarihteki diğer kötülüklerden farklı kılıyor. Bugün İsrail, insanoğlunun kendisine savaş açmıştır.

“Nazilerin Totaliter Rejimi, Yahudileri “sıradan bir eylem” gibi katlediyordu... Bugün, İsrail Terör Devleti, Sıradan bir eylem gibi değil “kasıtlı bilinçli bir şekilde soykırım yapmakta! Bugün, İsrail Terör Devleti, saf ve radikal kötülüğün kendisi olmuştur.”

“Kötülüğün sıradanlaşması” kavramı, Nazilerin uyguladığı iddia edilen “Soykırım” sürecinde aktif görev alan ve savaş sonrası Arjantin’e kaçan buradan da İsrail ajanlarınca Kudüs’e kaçırılıp yargılanan eski Nazi subayı Yarbay Adolf Eichmann’ın (1906-1962) hikâyesi, yargılanma ve savunması üzerine Hannah Arendt isimli Yahudi kökenli bir Alman yurttaşı tarafından kurgulanmıştır. Nazilerin, uyguladığı iddia edilen katliamları “kötülüğün sıradan” bir eylemi olarak anlatan Hannah Arendt, Nazilerin, Yahudilere uyguladığı soykırım amaçlı toplama kamplarında da bulunmuştur. Bu kampların en yoğun ve en çok ses getireni dolayısıyla da Nazi katliamlarının ve bu anlamda kötülüğün sembolü Auschwitz idi. Öyle ki “kötülük” bile terim anlamı itibariyle Auschwitz ve diğer toplama kamplarında gerçekleştirilenleri ifade etmede kifayetsiz kalmış, bütün bu vahşet holokost (holocaust) kavramı ile dile getirilmiştir. Arendt’e göre, Naziler sadece Yahudilere değil bütün insanlığa karşı suç işlemiştir. Bu ise ahlaki manada kötülüğün tam olarak kendisidir. Kötülüğün nedenini açığa çıkarmaya çalışan Arendt, Nazilerin işlediği cürümlerin bilinen kötülükten farklı olduğunu ve insanca anlaşılabilir sebeplerle açıklanamayacağı sonucuna varmış, bu yeni suç türünü “radikal kötülük” olarak isimlendirmiştir.  Ancak işin ilginç yanı Yahudilerin fiziksel imhasını amaçlayan soykırım sürecinde aktif rol alan Nazi kolluk kuvvetlerinin ve dolayısıyla Eichmann’ın da bu işi alelade, sıradan bir görev olarak görmeleri ve yerine getirmeleriydi.

Arendt, tam olarak bu sebepten ötürü, ölen Yahudi değil insanlık demişti... İnsan katletm işi o kadar basitleştirilmiş ve sıradanlaştırılmıştı ki; “En ağır cezalardan birini alan cani, fırsat buldukça çocuklara sosis dağıtıyor; on binleri ölüme yollayan doktor, onunla aynı üniversitede okumuş bir kadını, ona gençliğini anımsattığı gerekçesiyle ölümden kurtarıyor; ertesi gün gaz odasına yollanacağı halde yeni doğurmuş bir anneye çikolata yollayabiliyordu”. Üstelik Alman halkının büyük bir kısmı da bu durumu olağanüstü bir normallikle karşılamıştı. Ayrıca her ne kadar sıradan bir suçlu olarak görülmese de söz konusu davanın sanığı olan Eichmann’ın duruşmalardaki davranış ve söylemlerinde de ilk bakışta fark edilir herhangi bir sıra dışılık yoktu. Tutumu normal bir suçtan yargılanan ve üzerine atılı suçu inkâr eden sıradan bir suçlununkinden farksızdı. Bu kadar kötülüğe karışmış, canavarca toplu katliamların organizesinde görev almış birisi nasıl bu kadar normal olabilirdi?  (Sayın, Zeynep, 1994)   Yani, Nazi ordusu için bir Yahudi katletmek sıradan bir emirden başka bir şey değil miydi? Bir çiçek sulamak gibi bir şey miydi bir bebeği katletmek? Ya da bir askerin görevde yükselmek için binlerce sivili gözünü kırpmada yok etme süreci miydi? Arendt bu soruya, aynen öyle cevabını veriyor. Naziler, o kadar normalleştirmişlerdi ki “öldürmeyi, katletmeyi” sıradan bir davranış şekline -bir emre- dönüştürmüşlerdi, yaptıkları cürümleri! Katlettikleri insanların “insanlıklarından” çıkartarak, şeyleştirerek katletmelerini sıradanlaştırmaları saf kötülüğün sıradan bir eylem haline gelmesi aşaması da diyebiliriz.  Arendt, Nazilerin, Yahudi holokostunu yapmasını “fikirsizlik” kavramıyla açıklamaya çalışmıştır. Yani, Nazileri düşünmeden, sorgulamadan, amaçsız bir robot olarak verilen görevi yerine getiren bir grup olarak görmüştür.  Arendt, Nazizmi ele alır ve özellikle Nazilerin organize ettiği toplama kamplarında yaşananları sorgular: Bu kampların ifade ettiği şey yalnızca halkı imha etmek ve insan onurunu kırmak değil, bunun yanı sıra, bilimsel olarak kontrol edilen şartlar altında, insan davranışının bir ifadesi olan kendiliğindenliği bizatihi ortadan kaldırmak ve insanları önemsiz bir şeye, hayvanların dahi olamadığı bir şeye dönüştürmek için dehşetli bir deneye hizmet etmektir; bildiğimiz gibi, aç olduğunda değil de bir zil çaldığında yiyecek yemek üzere eğitilen Pavlov’un köpeği sapkın bir hayvandı. Çünkü normal köpek, aç olduğunda yemek yer!  Naziler, Yahudilerin “insanlıklarını bedenlerinden çıkartarak katlediyordu. Onları birer “sapkın köpeğe” çeviriyordu (Bakır, Kemal, 2015) Naziler, Yahudileri, insanımsı hayvan gibi görerek katletmişlerdi… Bugün sadece Naziler değil tüm dünya devletlerini yanına alan İsrail Terör Devleti, Filistinlileri, insanımsı hayvan diyerek katlediyor.   İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın dediği gibi: "Gazze Şeridi'nin tamamen kuşatılması emrini verdim. Elektrik olmayacak, yiyecek olmayacak, yakıt olmayacak, her şey kapalı. İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre davranıyoruz." şeklinde açıklamasıyla ortaya koyuyor. Naziler, sıradan bir emir gibi Yahudileri katlederken bugün Yahudiler sıradan ve basit bir davranış gibi değil de kasıtlı ve bilinçli bir kötülükle Filistin halkı özelinde tüm insanlığın değerlerine savaş açmış durumda. Üstelik Naziler uyguladıkları soykırım sonrası hâlâ bedel öderken Yahudiler bedel ödemeyi geçin büyük devletlerin desteğiyle bu soykırıma devam etmekte… İşte bundan ötürü bu soykırım sonrası dünya eski dünya olmamalı! İsrail, Filistin halkının “insani bütün değerlerini” yok sayarak, katlederek onları insansızlaştırmaya çalışmaktadır. Bunu daha önce Naziler, Yahudiler üzerinde totaliter bir şekilde denemişti. Aynı yöntem ve soykırım planını izleyen İsrail, , yaptığı eylemleri normalleştirerek meşru müdafaa olarak dünyaya sunmakta ve böylece kötülüğün sıradanlığını kendi haklılığı olarak anlatmaktadır. Ne zamandan beri, tüm dünya insanları apaçık soykırımı ve katliamı normal bir olay görebildi ki? İsrail ancak kendini ve kendi ilişkileri sonrası ortaya çıkan hukuki ortaklığı bulunan devletlerin yöneticilerini kandırabilir ve aldatabilir. Peki ya insanlık? Bu soykırımın cezasını kesmeyecek mi? Kesinlikle bu ceza kesilecek! İsrail Terör Devleti yakın zamanda yargılanacak!

Bugün Nazilerin yerini Siyonistler aldı! Siyonistler, tüm dünyanın gözleri önünde soykırım yapıyor!

2024 yılının ilk ayından Gazze'deki hükümetin basın ofisinden yapılan açıklamada, İsrail Terör Devleti’nin Siyonist rejimi, Gazze'ye 90 gündür sürdürdüğü saldırılar ile 10 bin çocuk ile 7 bin masum kadını şehit etti. İsrail’in siyonist güçlerinin 99 sağlık çalışanı ve 10 gazeteciyi alıkoyduğu, 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi'nde 1,9 milyon kişinin yerinden edildiği vurgulandı. Yerinden edilen Filistinlilerin sığındığı kalabalık barınma merkezlerindeki gayriinsani duruma işaret edilerek, yerinden edilme sonucu 355 bin bulaşıcı hastalık vakasının tespit edildiği bilgisi verildi. İsrail Terör Devleti’nin Siyonist rejiminin saldırılarında 65 bin konutun tamamen yıkıldığı, toplamda ise 290 bin konutun zarar gördüğü bilgisi paylaşıldı. Gazze'de İsrail'in 150 sağlık kuruluşunu hedef aldığı, 53 sağlık merkezi ile 30 hastaneyi hizmet dışı bıraktığı ve 121 ambulansı kullanılmaz hale getirdiği belirtildi. İsrail'in Filistin'in kültürel mirasını da hedef aldığı, Gazze'de 200 tarihi ve kültürel varlığı yıktığı aktarıldı. Açıklamada ayrıca, İsrail Terör Devleti’nin Siyonist rejiminin 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye 65 bin tondan fazla patlayıcıyla saldırı düzenlediği vurgulandı.

7 Ekim 2023 tarihinden itibaren kötülük İsrail tarafından radikalleşerek sıradanlaştırılmaktadır! Radikal kötülüğün kaynağı: İsrail’dir!

İsrail Terör Devleti’nin Siyonist rejimi, Filistin’de yaşattıkları soykırım ve insan hakları suçlarından dolayı yargılanacağına ve bu katliamları yapanların, Nazilerin yargılandığı gibi yargılanacağından şüphemiz yok. Yahudi holokostunu yapan Yarbay Adolf Eichmann, II. Dünya Savaşı sırasında Yahudi halkına ve bu anlamda insanlığa karşı suç işlediği iddianamesiyle, 1950 tarihli “Nazi ve Nazi işbirlikçileri Yasası”na göre yargılandı. Yargılama sırasında Yahudileri kasıtsız bir şekilde görevde yükselmek ve verilen emir gereği katlettiğini söylerken oldukça gerçekçi ve samimiydi. Bu yüzden Hannah Arendt, Naziler için “fikirsiz” bir soykırım yaptıkları nedeniyle “kötülüğü sıradan” bir eylem olarak yaptıklarını vurguluyordu. Bugün, İsrail Terör Devletinin eylemlerine bakıldığında mümkün olduğunca fazla Filistinliyi yok etmeyi, olmuyorsa Gazze’den sürmeyi amaçladığını açıkça görüyoruz. Bunlar, uluslararası hukuk açısından tartışmasız bir şekilde soykırım ve etnik temizliktir. Bu sebeple İsrail yöneticilerinin ve askerlerinin bu suçlardan dolayı yargılanması ve cezalandırılması, uluslararası hukukun bir gereğidir (Cem Uzan Duran, Kritik Dergisi, 2023). Yargılanacakları bir başka şeyde “insan onuru ve haysiyetine” yönelik açtıkları savaş üzerinde olacaktır. Bugün, hastanelerde masum bebekleri katletmek sadece bir bebek katletmek değildir. Film izler gibi sosyal medya üzerinden paylaştıkları soykırım görüntüleri sadece bir soykırım değildir. İnsanoğlunun binlerce yıldır kurduğu ve inandığı değerleri de yok etmeyi amaçlamaktadır. Bu saldırı ve soykırımı yapan askerler, Eichmann yaptığı gibi basit bir emir gereği değil bilinçli ve istekli bir şekilde “Siyonist” amaçlar doğrultusunda saf kötülükle bu suça ortaktırlar.

İsrail Başbakanı Netanyahu, Tevrat’a atıf yaparak “Biz ışığın insanlarıyız, onlar da karanlığın insanları. Artık tek bir amaç için bir araya gelmenin zamanıdır. Zafere ulaşmak için hızla ilerlemeliyiz. Yahudi halkının ebediliğine olan derin inancımızla HAMAS’a karşı Yeşaya Kehaneti’ni göreceğiz” sözlerini kullanmıştı. Sonrasında ise “Tevrat bize Amalek’in sana yaptığını hatırla, der. Evet, biz de hatırlıyoruz ve savaşıyoruz” diyerek İsrail askerlerine 3 bin yıllık Yahudi savaş geleneğinin bir parçası olduklarını hatırlatmıştı.  İsrail Terör Devleti, Gazze’de Siyonist bir zihniyetle katliam ve soykırım yaparken bu yaptığı soykırımı “sıradan bir soykırıma” meşru bir katliama dönüştürmeye çalışmaktadır. Bu çabasının arkasında ise bugün batılı devletlerin yöneticileri durmaktadır!

Sonuç olarak;

Bugün, dünya halkları, İsrail Terör Devleti’nin uyguladığı soykırımın ve saf kötülüğün farkındadır. Vicdanı ve kalbi mühürlenmemiş olan herkes, Yahudiler dahil İsrail Terör Devleti’nin karşısındadır. İsrail, bugün Filistin’de insanoğlunun kendisine savaş açmıştır. İnsanoğlunun binlerce yıldır oluşturduğu bütün değer, inanç, örf ve ahlaki yapısı bir terör örgütü gibi davranan İsrail tarafından kaybedilecek durumda değildir. İsrail Terör Örgütü önümüzdeki günlerde mutlaka yargılanacak ve başarısızlığa mahkûm olacaktır. Nasıl ki; Naziler ve Nazi ideolojisinin bir parçası olarak Yahudi katleden Alman askerleri yargılandı ve cezalarını gördülerse, İsrail Terör Devleti de yargılanacaktır. Bugün, ekonomik, siyasi ve teknolojik araçları kullanarak uyguladıkları soykırımı sıradan bir kötülüğe çevirmeye bile güçleri yetmeyecektir. Çünkü bilerek, İsrail Terör Devleti isteyerek ve inanarak bu kötülüğe, bu radikal kötülüğe dönüşmüştür. İsrail Terör devleti artık, dünyanın nefret objesidir. Bunun değişmesi de asırlar alacaktır.  İsrail Terör Devletinin açtığı bu kötülüğü ancak insanoğlunun kendisi durduracaktır. Bugün dünya halklarının sokaklarda meydanlarda sosyal mecralarda yaptıkları söylemler, paylaşımlar, yürüyüşler ve protestolar insanoğlunun hâlâ kalbinin insanoğluna verdiği değeri ve hürmeti öldürmediğini kanıtlar niteliktedir. İnsanoğlu, ölmediği sürece İsrail Terör Devleti asla zafere ulaşamayacak… Yargılanacaktır. Bugün bize düşen, İsrail Terör Devleti yargılanırken insanlığımızı daha da perçinleyecek bir ruha ve zihniyete sahip olacağımız bir bedene kavuşma istenci olacaktır!

İsrail, bebek katlederken ama onlar “Arap”; İsrail, hastane vururken ama onlar “Müslüman”dı diyenleri ise tarih hiçbir zaman affetmeyecektir.! Bu savaş iyiler ve kötüler arasında gerçekleşmektedir. İyiler her zaman galip gelecektir. Tarih bize bunu söylüyor!


(Düşünce Günlüğü'nde yayımlanan bu yazının uzun versiyonu Haksöz Haber için düzenlenmiştir.)

HABERE YORUM KAT

1 Yorum