1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Siyonist çete yüzünü bile görmediği birinden korkuyor!
Siyonist çete yüzünü bile görmediği birinden korkuyor!

Siyonist çete yüzünü bile görmediği birinden korkuyor!

Gözde Çimen, Ebu Ubeyde'nin Müslümanlar ve zalimler için ne anlam ifade ettiğini inceliyor.

03 Mayıs 2024 Cuma 17:45A+A-

Gözde Çimen / İnsicam Dergisi

Ebu Ubeyde’nin işaret parmağı

7 Ekim’de başlayan Aksa Tufanı’nın üzerinden yüz günü geçti. Dünya Müslümanları ve geri kalan vicdan sahipleri için insanlık adına fazlasıyla zor bir yüz günden fazlası olsa da sahada mücahitler savaşmaya devam ediyor. İsrail tarafı bu savaşın daha uzun süreceğini söyleye dursun bu süreçte hepimizin hayatına “Ebu Ubeyde” adında biri girdi.  Hamas’ın hem saha görevlisi hem de sözcülüğünü üstlenen, bu yüzünü bile görmediğimiz savaşçı, İsrail’e karşı gösterilen direnişte psikolojik üstünlüğün baş aktörü bir fenomen. Kırmızı kefiyesi, yeşil parkasıyla İsrail’e tehditler savurduğu işaret parmağı ise bu sürecin sembol görüntülerinden biri haline geldi. Dünya’da bir mit gibi dolaşan Yahudi parmağı fenomeni dışında artık Ebu Ubeyde’nin meydan okuduğu işaret parmağı diye bir gerçeğimiz var. Hakkında doğal olarak çok az şey bildiğimiz bu özgüven abidesi genç mücahid yüksek lisansını Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam Dininde Kutsal Topraklar üzerine yapmış. 2005 yılından beri de Hamas’ın sözcülüğünü üstleniyor. Bu kahraman ne Amerika’nın sinema sektörü ile yarattığı “Rambo’ya” ne de diğer filmlerde gördüğümüz “propagandist kahramanlara” benziyor. Her seslenişinde farklı ayetler okuyarak başladığı konuşmasına, önce Arapları sonra Müslümanları ve dünyanın diğer özgür insanları diye nitelendirdiği halkları selamlayarak başladığı konuşmasına, işaret parmağını kaldırarak İsrail’e tehditler üstüne tehditler yağdırarak bu savaşın psikolojik galibi olmaya devam ediyor. İşaret parmağı havadayken konuşmanın içerikleri çok fazla yörüngelere sahip olsa da olayın sıcaklığı ile şu an bu konuşmaları derinlemesine analiz yapamıyoruz. Ancak dinlerken dikkatimi çeken bir husus oluştu. Ebu Ubeyde İsrail tarafını bazen korkak ve suçlu domuz bazen kibirli ve ezik düşman olarak anıp dalga geçse de çoğunlukla konuşmalarında çok stratejik bir şekilde dünyaya daima İsrail’i “Nazi-Siyonist” “Barbar Nazi saldırganlığı” “Nazi düşman” olarak tanımlaması düşünülmesi gereken bir konu. Burada kalmak istiyorum çünkü bir savaşı veya saldırıyı soykırım yapan durumlar vardır. Hatta komutan Ebu Ubeyde bir konuşmasında bu konuya da değinerek bilgilendirme yapmaktan geri durmuyor.

“Kendi başarısızlığına tepki olarak rastgele uygulayarak, çocuk kanı üzerinden utancın yenilgisini gidermeye çalışan ordu binlerce masum kadın çocuk, hastane okullar camiler kiliseler evleri bombalayan Nazi işgalcilerin korkunç suçları silinmeyecek. “Nazi düşman İsrail” başarısızlık, hayal kırıklığı, kafa karışıklığı yaşamaya devam edecek. (Direnişçilere yönelik) Dünyanın en büyük zorba ve azgın Nazi kuvvetine kafa tuttunuz. Bölgedeki en güçlü gücü korkutarak ve dehşete düşürerek eşsiz bir direniş, ağır bedeller ödettiniz.”

Soykırım söylemi (ki bu söylem oluşturmak için oluşturulmuş bir olgu değil) rastgele gelişigüzel bir durum değildir. Bu bir soykırımdır çünkü; İsrail’in bizatihi bu savaşı uzatmada duyduyu güven soykırımdır, toplu cezalandırma ve katliamlardır. Başından beri saldırıları bugünü ve geleceği hedef almak için kadınlara ve çocuklara yönelik gerçekleştirmesinin sebebi budur. İsrail’in gerçek somut bir askeri hedefi yok. En az iki yüz kez dokuz yüz kiloluk bombaların atıldığı bir vasatta, savaşı sadece soykırım yaparsa kazanabileceğini düşünüyor.

Soykırım çünkü; İsrail Gazze’deki kara sularında, kara geçişlerinde, su -elektromanyetik alanlarda ve sivil alt yapının yanı sıra kilit hükümet işlevleri üzerinde kontrol sahibi olmaya devam ediyor. Tüm bu kontroller Gazze’ye kara ve hava yolundan girişleri engelleyerek geçiş noktalarının da İsrail tarafından daha rahat kontrol altına alınmasını sağlayan faktörler. Kuşatma, kasabaları yıkma, yeterli yardımı ulaştırmanın imkansızlığı, giden yardımların da bombalanması hatta çoğu zaman bombardıman altında yardımların dağıtılması, açlık, susuzluk, salgın hastalığın artması, acil ölüm risklerinin artması, bugüne kadar öldürdüğü %70’i kadın ve çocuğu öldürmeye devam etmek için birer imkân olarak, yöntem olarak kullanılıyor. Evlerinde öldürüldüler, sığındıkları sözde güvenli alanlarda öldürüldüler, hastanelerde, camilerde, okullarda ailesi için birazcık yemek ve su bulmak için yollarda öldürüldüler, İsrail’in ilan ettiği güvenli yollardan geçmeye çalışırken bir kez daha orada öldürüldüler. Yedi binden fazla kayıp, Gazze’de gözleri bağlanarak zorla soyulmuş bilinmeyen yerlere zorla götürülenler, %85’i göçe zorlanıp gidecek yeri olmayanlar… Evlerden zorla tahliye de bu büyük yıkımın bir parçası. Yarım milyon insanın geri dönecek bir evi de kalmadı. Son rakamlar 355 bin evin tamamen yok olduğunu raporluyor. Dile kolay 355 bin ev, aile… Yaşamın temelleri yok olurken İsrail askerleri sokakları neşeyle patlatıp dans ediyor, enkazları üzerine ancak enkaz olmaya layık bayraklarını asıyor hayatlar yok olurken filme almakla meşgul oluyorlar.

Soykırım çünkü; İsrail yaygın açlık ve susuzluğu açlıktan ölmeye neden olacak şekilde kasıtlı olarak hesaplıyor. Son zamanlarda okuduğum bir BM raporunda Gazze’de açlık ve susuzluktan ölen insanların sayısının “bombardımandan ölenlerden daha fazla” olabileceğine dair yürüttükleri tahmin üzerine incelemeyi içeriyordu. Böylelikle İsrail, soykırım stratejisi olarak bomba atmadan, mühimmatını harcamadan daha az maliyetli bir yöntem bulmuş oldu. Yeterli barınak, giysi, sağlık hizmetinin verilmemesi koşulları kasten yaratılıyor. Dünya Sağlık Örgütü bölgede salgın hastalığın arttığını belirtirken ölüm döngüsü kendisine yeni alanlar açmaya devam ediyor. En nihayetinde BM Sağlık Hakkı Özel Raportörü 7 Aralık’ta Gazze’de sağlık alt yapısının tamamen çöktüğünü ilan etti. Günde 180 doğumun gerçekleşerek direnişin devam ettiği koşullar altında yeterli hizmeti vermemek için dünyanın gözü önünde direnen İsrail soykırımı niyeti olan hesaplanmış davranış kalıplarıdır.

Soykırım çünkü; bu büyük insanlık suçunu işleyen örgüt devletin temsilcileri niyetlerini sarih bir şekilde ortaya koymaktan çekinmiyorlar. İsrail’in siyasi liderleri askeri komutanları resmî görevlileri sistematik bir şekilde yaptıkları açıklamalar ile soykırım niyetlerini dünyaya ilan etmekten geri durmuyorlar. Bu süreçte örgüt devlet görevlileri tarafından sıklıkla duyduğumuz “Amalekliler” göndermeleri şunu ifade ediyor. “Öldürün erkekler ve kadınlar çocuklar ve bebekler, sığırlar, koyunlar, develer ve eşekleri” Knesset’in Başkan Yardımcısı’nın Gazze’nin yeryüzünden silinmesi çağrısı yaptıktan sonra “Her şey kapatılacak. İsrail insan hayvanlarla savaşıyor” bu süreçte kulaklarımıza epey bir çalındı.  Enerji ve Altyapı bakanının su verilmemesi ve var olan kısıtlı suyun da kesilmesi çağrısı yukarıda belirtilen soykırım stratejisinin ilanı. Amalikenin tohumlarını temizlemek için bir emre itaat ettiğini belirtenMiras Bakanı Amihoi Eliyahu, İsrail Gazze’den ölümden daha acı verici yollar bulmalı çağrısı bu meseleyi henüz gündemine bile almayanlara bir ses verir mi bilemem.

Bildiğim bir şey var ki Ebu Ubeyde’nin işaret parmağını kaldırarak aleme nizam verdiği konuşmalarda, bitirirken hep söylediği “bu bir zafer ve şehadet cihadıdır” inanışı dünyayı bir daha 7 Ekim öncesi haline getirmeyeceğidir. Hem bir hatırlatma olarak dikkat çekmek isterim ki;

İsrail yüzünü bile görmediği birinden korkuyor!

HABERE YORUM KAT

2 Yorum