Siyonist çete işgal için bahane bulmakta zorlanmaz!
Abdullah Muradoğlu, Siyonist çetenin Lübnan'ı işgal etmek için ileri sürdüğü yalanları inceliyor.
Abdullah Muradoğlu / Yeni Şafak
İsrail kandırmaya devam ediyor..
İsrail Güney Lübnan’da konuşlu “BM Barış Gücü” askerlerine saldırmış, sonra da bu saldırının ‘kazara’ gerçekleştiğini iddia etmişti. Ardından İsrail tankları Barış Gücü mevzilerine girerek çok sayıda askerin yaralanmasına sebebiyet verdi. Binyamin Netanyahu Barış Gücü askerlerinin bölgeden çekilmesini isterken, İsrail Ordusu yaralı askerleri tahliye etmeye çalışan İsrail tankının BM mıntıkasına birkaç metre girmek zorunda kaldığını ve düşman ateşi durduğunda olay yerinden ayrıldığını açıkladı. İsrail’in yalanlarının da bir sınırı bulunmuyor.
İsrail Ordusu sadece Güney Lübnan işgal etmek istemiyor. Bu da bir yalan. İsrail Lübnan’ı işgal etmek ve ülkenin siyasi gerçekliğini askerî güç kullanmak suretiyle değiştirmeyi istiyor. Netanyahu İsrail’in güdümünde bir Lübnan yönetimi tesis edebileceğini hâyâl ediyor.
İsrail 1982’de Güney Lübnan’ı işgal ettiğinde de yine aynı şekilde davranmıştı. O dönemde İsrail’in hedefinde “Filistin Kurtuluş Örgütü(FKÖ)” vardı. Sözüm ona İsrail Güney Lübnan’ı işgalinin amacını İsrail’in kuzeyini Filistinlilerin roketlerinden korumak olarak ilan etmişti. Buna göre İsrail sınırının kuzeyindeki kırk kilometrelik bir alan ‘güvenlik bölgesi’ olacaktı.
Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand Mart 1982’de İsrail’i ziyaret etmişti. İsrail Başbakanı Menahem Begin Lübnan’a girmeyeceklerine dair Mitterend’a güvence vermişti. Ziyaretinin verimli geçtiğini zanneden Mitterrand yakın çevresine “Begin’in yanında, İsrail ordusunun Lübnan’a girmemesi için ısrar ettim. Onu ikna ettiğimi sanıyorum. Oraya girerlerse, bu sadece birkaç kilometre için olacaktır” demişti. Paris’e dönen Mitterrand Bakanlar Kurulu’nu toplamış, “Yolculuğum, Lübnan’da acıklı bir macerayı önledi” demişti. İsrail’in amaçları hakkında son derece bilgili olan Mitterrand aslında kendini ikna etmişti.
Menahem Begin daha sonra hem Mitterrand’a, hem de dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan’a İsrail’in Lübnan’da gerçekleştireceği askeri harekâtın amacının FKÖ gerillalarını 40 kilometre kuzeye çekilmeye zorlamak olduğuna dair teminat vermişti. Mitterrand İsrail’in amacına ulaştıktan sonra askerlerini geri çekmesi koşuluyla bu teminatı kabul etmişti. İsrail Ordusu 6 Haziran’da Güney Lübnan’a girdiğinde Mitterrand kısık sesli bir tepki göstermişti.
Ne ki İsrail’in 6 Haziran’da başlattığı işgal Güney Lübnan’la sınırlı kalmamıştı. 12 Haziran’da Doğu Beyrut’u işgal eden İsrail Batı Beyrut’u da kuşatma altına almıştı. Kapalı kapılar ardında infiale kapılan Mitterrand ise, “Begin bana yalan söyledi” diyerek kandırıldığını itiraf etmişti. Bu anekdotlar, Mitterrand’ın 1982’de diplomatik başdanışmanı olan, daha sonra Dış İşleri Bakanlığı da yapmış bulunan Hubert Vedrine’nin 1996’da yayınlanan anılarında yer alıyor.
Yaser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü ve gerillaları 1982’de Lübnan’dan ayrılmış ise de İsrail 1985’e kadar Beyrut’u işgal altında tutmaya devam etmişti. FKÖ Lübnan’dan tasfiye edilmiş, yeriniyse yeni bir hareket olan “Hizbullah” almıştı. “İsrail-FKÖ çatışması”, “İsrail-Hizbullah savaşı” olarak yer değiştirmişti. İsrail’in Güney Lübnan’dan çıkmasıysa 2000 yılında gerçekleşmişti. İsrail’in sözde kısa, hedefli ve sınırlı işgali 18 yıl kadar sürmüştü.
18 yıllık İsrail işgali Lübnan’ı mahvetmekle kalmadı, bir iç savaş sarmalına da soktu. Lübnan hâlâ İsrail işgalinin yol açtığı siyasal ve ekonomik sonuçlarla boğuşuyor. “Yaşlı köpeklere yeni numara öğretemezsiniz” diye bir söz var. İsrail aynı oyunu şimdi tekrar oynuyor. Yine Lübnan siyasetini bombardımanlar yaparak, Lübnan’ı işgal etmeye yeltenerek değiştirmek peşinde. İsrail yine yalan söylemeye, kandırmaya devam ediyor. Güyâ Hizbullah’ın askerî alt yapısını ortadan kaldırmak adına Lübnan’ın sivil demografik alt yapısını bombalayarak tahrip ediyor.
ABD ve sıkı İsrail yanlısı Batı’lı rejimler İsrail’in soykırım ve katliamlarının silah tedarikçisi olarak bütün suçlarına ortaklar. Her zaman olduğu gibi İsrail tarafından ‘kandırılmaya’ pek istekliler. Aslında ne yaptıklarının bilincinde olarak, hem kendi kamuoylarını, hem dünya kamuoyunu kandırmaya çalışıyorlar. Gazze’de, Batı Şeria’da, Lübnan’da doğal afetten bahsediyormuş gibi bir “insani kriz’den söz eden ana akım Batı medyasıysa “soykırım”ın üzerini örtmek suretiyle bu pis kandırmaca oyununda hâlâ mide bulandırıcı bir rol oynuyor.
HABERE YORUM KAT