Siyasi iktidar neden saklanıyor?
Ergenekon Türkiye'nin geleneksel hüküm verme biçimi, “suç ve kimlik” ya da “suçsuzluk ve kimlik” doğru orantıları mantığı acımasızca çalışıyor, zihinleri kuşatıyor.
Dar alana hapsolmuş zihin, kimi insanları kimlikleriden dolayı olağan şüpheli, hatta suçlu görürken, kimilerini aynı nedenle suçlamaktan, şüphe sandalyesine oturtmaktan kaçınıyor.
Bu çifte standart Türkan Saylan'ın evinin aranmasına itiraz etmeyenleri suçlayan, bu suçlama üzerinden Ergenekon soruşturmasını yeniden hafife alan, yeniden efsane ilan eden garip tutumun da temelinde yatıyor.
Kabul etmek gerekir ki, bu koşullarda Türkiye keskinleşiyor ve kutuplaşıyor.
21 Nisan tarihli “Son durum analizi: Ergenekon, Türkan Hanım ve asker” başlıklı bir analiz denemesinde bu keskinleşme ve kutuplaşmanın nedenlerini anlatmaya çalışmıştık…
Tekrar altını çizmek gerekiyor, seçim sonuçlarının AK Parti'yi suskunluğa ve başarısız bir siyasi parti ruh haline sokması, sonuçların toplum tarafında da böyle algılanması bu keskinleşmede tayin edici bir faktör olmaya başladı.
İki nedenle…
Zira siyasi iktidar siyasi oyuna, kafa karışıklığına, keskinleşmeye karşı ağırlığını koymuyor ya da koyamıyor.
Zira “Ergenekon davasında ray ve yörünge, bizce, hiç bir şekilde değişmese de”, darbe soruşturmasının “seçim öncesi iklimi ve sağladığı psikolojik üstünlük, seçim sonuçlarından, 12. Operasyon'dan hareketle tersine dönmeye yüz tutmuş” görünüyor.
Askerin konumunu ve kamuoyuna yönelik politikalarını bu iki faktörden bağımsız düşünmek yanlış olur.
Evet, asker imajını tazeleme çabasında iktidarla sıcak çatışmadan uzak duruyor, evet, Ergenekon meselesine en azından şu ana kadar doğrudan karışmıyor.
Ancak biliniyor ki, özellikle Ergenekon soruşturması ve iktidarın bu soruşturmaya verdiği destek, asker-sivil geriliminin merkezini oluşturuyor.
Açık: Saylan üzerinden magazinleştirilen, daha doğrusu “magazin meşrep kalemler”in bir numaralı konusu ve malzemesi haline gelen Ergenekon davası, ardında çok daha ciddi gerilimler barındıyor.
Asker-sivil gerilimi kadar, devlet içindeki farklı eğilimlerin güç dengesi ve yarışması da git gide bu soruşturmaya endeksleniyor.
“Saylan'ın evi aranır mı aranmaz mı” ya da “aranırsa demokrat olmak için alınacak tavır ne olmaladır” testleri ve fallarını bir yana bırakmakta fayda var…
Daha dün, yeni bir dalgada, Ergenekon soruşturması kapsamında 4 ü muvazzaf subay 6 kişi gözaltına alındı.
İstek Vakfı'nın bir arazisinde silah tarlaları ortaya çıkarıldı.
Arazinin donanmanın kontrolu altında olduğu söyleniyor.
Dahası bu çerçevede emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş, Beykoz'daki evinde gözaltına alınmış bulunuyor.
Bunlar yeteri kadar somut ve açık değil mi?
Kimileri odağı kaydırmak istiyor sanki…
Odak şudur: Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) birlikte Ankara'da Ergenekon soruşturmasını protesto mitingi düzenlemeye hazırlanıyorlarmış…
Böylesi ilk defa olacak…
Bunlar şaşırtıcı değil, endişe verici de değil.
Endişe verici olan boşluk ve kutuplaşmadır…
Siyasi iktidarın görünmezliği, gündem belirlemedeki terdirginliği, Kürt sorunundan Ermenistan'la ilişkilere kadar kendisini ters akıntılara, günün sıcak siyasetine teslim eden görüntü vermesidir…
Bu havadan çıkmak gerek, hem de hızla…
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT