“Siyasi cinayetler kaygısı, suikast duyumları” hangi hedefe işaret ediyor?
Kenan Alpay, muhalefetin dillendirdiği gündemdeki “siyasi suikastler” meselesini değerlendirdiği yazısında, korku ikliminin oluşturulmaya çalışıldığına dikkati çekiyor.
Bir yandan “gerilim olmasın, kutuplaşma son bulsun” söylemlerini daha bir sıklaştırırken diğer yandan gerilimi yükselten, kutuplaşmayı tırmandıran önerme ve eylemlerin artışına şahit oluyorsak ya ortada siyasal bir şizofreni vardır ya da kara-propagandanın yıkıcı gücünden medet uman siyasi kadrolar çirkin bir takım hesaplara girişmiş demektir. Tastamam haliyle George Orwell’in 1984 distopyasındaki başkahramanı Büyük Birader’e söylettiği gibi korkunç bir çelişkiler yumağı dikilmiştir karşımıza. “Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cehalet güçtür!” Evet, toplumsal barışa çağrı yapan nutuklar atıp, sevgi dolu şiirler şarkılar söyleyip hiçbir özeleştiri yapmadan Kemalist ideoloji ve teamüllere sahip çıkarken bütün komşularla barışçıl bölge politikasını inşa etmek üzere hemen bütün askeri cuntaların taleplerini hayata geçirmek üzere seferber olan siyasal mantık maalesef hala böyle iş görmekte inat ediyor.
Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde siyasi cinayetlerin, faili meçhul suikastların ne türden büyük çalkalanışlara sebep olduğunu, askeri vesayeti nasıl tahkim ettiğini bizzat yaşayarak tecrübe ettik. Son birkaç gündür bu türden söylentiler acaba neden tekrar devreye sokuluyor? Hakikaten bu yönde bir dizi karanlık eylem planlayan devlet içinde yuvalanmış çeteler mi harekete geçti? Yoksa istihbarat örgütleri hesabına taşeron eylemler tertipleyen örgütlere hedef şaşırtmak üzere fason eylemler havale edildiği yönünde sağlam duyumlar mı alındı? Olayın istihbari boyutuyla değil ama bu söylemlerin gündeme getiriliş tarzı ve hedefleriyle ilgili açık kaynaklardan yola çıkarak bir dizi analiz yapabiliriz.
***