Siyasetsizlik
AK Parti ve Erdoğan’ın seçim yenilgisinin nedenleri çok yönlü analizlerle ele alınırken, sıralanacak pek çok sorunun temelini oluşturacak “Kök neden”e değinmekte fayda var.
AK Parti 22 yıllık iktidarları döneminde elde ettiği başarılarının tamamını, siyasetin alanının genişletmesine borçludur.
Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada, bir başarısızlıktan söz ediyorsak bunun da “Kök neden”i siyasetsizliktir.
-2017 yılında yapılan referandum ile birlikte, Türkiye, yeni yönetim mimarilerine imkan verecek bir değişim gerçekleştirdi.
-Bu, siyasi istikrarın, demokratik temsiliyetin üzerine yük olmaktan çıkarılıp, temsilde adalet ile siyasal istikrarın eş zamanlı gerçekleşebileceği anlamına gelen bir reformdu.
-Bu değişim ile, siyasal istikrarı koruma adına, sadakatin, liyakata öncelenme gerekliliği ortadan kalkmış olacak, siyasal istikrarı tehdit edebilecek herhangi bir görünmez etken söz konusu olmayacaktı.
-Siyasetin alanının, yeni yönetim mimarileri, kurgulayabilecek ölçekte genişletilmiş olmasına karşın, bu alanı değerlendirmesi beklenen siyasi yapıların, halen 12 Eylül darbecilerinin oluşturduğu kanunlara tabi olması büyük çelişkiydi. Meclis iç tüzüğü de 12 Eylül’ün izlerini taşımaktaydı.
-Yeni süreçte, siyaset üretiminde en fazla beklentilerin teksif edildiği, mesleki örgütlenmeler, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelere gelince, ironik denilebilecek ölçüde siyasi iktidarın vesayet girdabına girerek hayalete dönüştüler.
-Erdoğan, kendisiyle çelişir bir biçimde, bakanlıkları, vizyoner siyasetçiler yerine, talimatla hareket etmeye alışkın, bürokratlara teslim etti. En prestijli belediye başkanlığına düşünülen ismin dahi, bürokrat kökenli bir figür oluşu dikkat çekiciydi.
-Toplumsal talepleri, beklentileri ve şikayetleri, siyaset kurumuna taşıması beklenen aydınlar, kanaat önderleri, ana akım medyadan uzak tutulmuş, bu alan halktan ve hakikatten kopuk, holigan düzeyinde müstahdem yorumculara terkedilmiştir.
-İdealleri olan, vizyon sahibi, anlam ve adalet arayışına dönük gündemleri olan gençler yetiştirmek üzere teşkilatların oluşturulması ihmal edilmiş, gençlik önemli ölçüde sosyal medya canavarının kollarına itilmiştir.
-Dünyanın da içerisine sürüklendiği, ”değersizleşme” ve “siyasetsizlik” sorunlarına karşı, var olan potansiyel ve enerji, islamofobik arka planla köpürtülen arap, afrikalı, afgan, vs. karşıtlığına dönüştürülen şovenizmle bezenmiş, ”yerli” ve “milli” jargonuyla yeni bir uluslaşma ve sekülerleşme süreçleriyle heba edilmiştir.
YAZIYA YORUM KAT