Siyaset boşluğu ve Kürt Aleviler
Dersim tartışmalarıyla başlayan süreç özellikle Kürt Alevileri tanımadıkları bir belirsizliğin eşiğine getirmiş durumda. Bu belirsizlik öteden bu yana oy verdikleri CHP'yle ilişkilerinin sarsılmasından kaynaklanıyor.
Dersim katliamı üzerinden yapılan tartışmalar Kürt Alevileri tanımadıkları bir eşikte tutuyor. Artık CHP'yi beğenip beğenmemek ya da lideri beğenip beğenmemek değil sorun. Daha yapısal bir itiraz var. Siyasette belirleyici olan 'beni ifade ediyor mu?' tartışması şu günlerde 'varlığıma karşı mı, değil mi?' sorusuna dönüşmüş durumda.
Soru böyle, cevap da CHP'nin geçmişi ve bugünkü pozisyonu olunca Kürt Aleviler açısından net bir sorgulama yaşanıyor. Kanımca siyasetin fay hattındaki Kürt-Alevilerin zihnindeki bu sorular Türkiye siyasetinin geleceği hakkında da ciddi fikir verebilir.
Bu yapısal sorgulama ve pozisyon belirleme ihtiyacına eşlik eden sorular tahmin edileceği üzere Ergenekon soruşturmasıyla başlıyor. Ergenekon kapsamında gözaltına alınanlardan, açılımın samimiyetine, dış güçlerin planından şeriat korkusuna, zihinleri meşgul eden pek çok konu var. Kafalar sahiden karışmış durumda ve bu karışıklıkta verilemeyen her cevap siyaset açısından ciddi bir potansiyel anlamına da geliyor.
Açılımın şimdilik en somut sonucu, uzun yıllara yayılan önyargıları sarsmış olması. Bilinen ezberler yerinden oynamış. Bozulan ezberler, klişe refleksleri daha mütereddit kılmış.
İlk bakışta göze çarpan karmaşa şu; demokratikleşmeye yönelik pek çok tartışmada Aleviler mevcut anti-demokratik yapıların sarsılması gerektiğini savunuyorlar. Ama bu teorinin pratik uygulaması olan Ergenekon soruşturmasında ciddi bir kafa karışıklığı yaşıyorlar. Teorik olarak yaşanan tartışmalar onları ortak akılda birleştiriyor. Ama pratikte uygulamaların nereye tekabül ettiğine karar veremiyorlar.
Bunun neden böyle yaşandığı, üzerinde durulması gereken bir konu. Ezberler değişse de, bilinen aktörlerin yerine ikame edilecek anlam dünyasının üretilememesi belki de sebep. Bu da bir tür karamsarlık yaratıyor. Bu karamsarlığı belirleyen dip akıntıların siyasete fazlasıyla etki edeceği açık.
Görünen, Kürt Alevilerin CHP ile köprüleri attığı. Sadece Dersim Katliamı ile ilgili yapılan tartışmaları değil, CHP'nin Kürt açılımı vesilesiyle bir kez daha gündeme gelen Kürt politikaları da Kürt Alevi seçmeni küstürmüş durumda. Ama CHP dışında yönelecekleri sabit bir adres de belirlemiş değiller.
'Bugün seçim olsa kime oy verirsiniz?' sorusunun cevabı çoğunlukla ya bir sitem yahut yazıklanma. Nihayetinde 'oy kullanmayacağım' nihilizmine düşen pek çok insanla karşılaşıyorsunuz.
Sahiden memleketin var olan sabitlerini yerinden oynatan ve vicdanlara hitap eden konuşmalarıyla görünen bir etki yaratan Başbakan neden bu kitle için hâlâ bir adres olamıyor? Galiba Başbakan'ın ve AK Parti'nin sorması gereken soru bu.
Kürt Aleviler bu durumun en uç örneği olduğu için önemli. Yoksa memleketin ortasında, batısında buna benzer bir karmaşayı hisseden, kararsız ve tedirgin çok insan var.
Bu tedirginliğin nedeni, pek çok insanın siyasi fikirlerini üstüne inşa ettiği zeminin değişmeye başlamış olması. Mesela demokratikleşmeyle ilgili bir tartışma laiklik hassasiyetinin ördüğü duvara çarpabiliyor. Türkiye'nin sivilleşmesine yönelik bir talebi olan pek çok kişi Ergenekon soruşturmasına kuşkuyla bakabiliyor. Darbeyi savunmadığı halde darbecilerle aynı safa savrulabiliyor.
Gelecekteki siyasetin konusu bu boşlukların ve geçişlerin doğru tanımlanması ve biçimlenmesi. Bu belirsizliğe doğru tanımı getiren her kim olursa, gelecek siyasetini de o belirleyecektir.
Her şeyin yerinden oynadığı böylesi bir manzarayı biçimlendirmeye, yönlendirmeye talip olanlar için kilit kavram herhalde samimiyettir. Samimiyete eşlik edecek kararlılık ayrıca önemli.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT