“Siyasal-Sosyal Meselelere Yaklaşımda Usul”
Özgür-Der Bartın Temsilciliğinde, Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer’in katılımıyla “Siyasal-Sosyal Meselelere Yaklaşımda Usul” başlıklı program gerçekleştirildi.
Musa Üzer konuşmasına usul konusunu konuşmanın niçin önemli olduğuna değinerek başladı. Müslümanların modern dönem ile birlikte içerisine girdikleri krizi aşmak ve kendi varoluşsal kimliklerini bulabilmek için geliştirmek zorunda oldukları imkânları izah etmesi açısından usul sahibi olmanın gerekliliğini vurgulandı. “Tarihsel süreç içerisinde Müslümanlar, Allah Resulü(s.)’nün risaletinden itibaren hayatı, olayları yorumlarken kendilerince bir örneklik bir usul ortaya koymuşlardır. Örneğin Kitabı Kerimi değerlendirmek için bir tefsir usulü, Hz. Peygamber (s) nasihatlerini, sözlerini ele almak için hadis usulünü geliştirmişlerdir. Bunların hepsi inanılmaz bir çaba ve birikimin neticesinde ortaya çıkmıştır. Ancak muasır döneme geldiğimizde başka bir dünya ile karşılaştık. Modern dünya olarak isimlendirilen bu yeni durum her yönü ile Müslümanların tarih boyunca karşılaştıkları problemlerden farklıydı. Modern dünya her anlamıyla Müslümanları kuşatan bir hegemonya oluşturdu. O güne kadar kendilerine ait bir dünya algısı ile yaşayan Müslümanlar artık modern dünyanın kalıplarına göre yaşamak zorunda bırakıldılar. Bu durum aslında sadece Müslümanları kapsamıyordu. Bu yaşanan değişim sadece kılık-kıyafet üzerinden anlaşılmamalıdır. Aynı zamanda zihnimizin, düşünüş biçimimizin, siyasetimizin, kültürümüzün bu yeni hegemonya etrafında yeniden düzenlenmesidir. İşte bu noktada büyük bir kırılma yaşandı ki bugüne kadar etkilerini bizler de hissetmekteyiz. Müslümanlar var olan sıkıntılı durum içerisinde az evvel değinilen değişimi anlayıp buna göre bir usul geliştiremediler.”
Dünyanın var olan problemlerini aşmak adına İslam’ın ortaya yeterli imkânı koyduğunu, bu durumun farkına vararak modernizmin belirleyiciliğinden kurtulmamız gerektiğini aktaran Musa Üzer, bir takım polemik ve sığ tartışmaların Müslümanların ufkunu daralttığını bunun ise asıl odaklanmamız gereken hususlardan bizleri uzaklaştırdığını vurguladı. “ Siyasal-sosyal gelişmelerin ele alınış biçiminin bizim Müslümanlık, kulluk bilincimizle, şahitlik görevimizle uyumlu bir içerik taşıması gerekiyor. Usulün yokluğu ise bunu engelliyor. Bunun sebepleri üzerine düşünürsek, Türkiye’de ki eğitim sisteminin insanın düşünme ve akletme melekeleri üzerine engeller koyan tahakkümcü yapısının oldukça etkili olduğunu söyleyebiliriz. İnsanın etrafında olup biten olayları temel mantıki çıkarımlar ile değerlendirmesini sağlayacak bir perspektif ve akıl yürütme metodu bizim okullarımızda öğretilmiyor. Aksine Kemalizmin dar ideolojik kalıpları ile insanımız robotlaştırılıyor. Bu bağlamda Klasik dönem medrese eğitimine bakarsak mantık öğreniminin çok temel bir yerde durduğunu görürüz. Rahmetli İmam Gazali’nin ‘mantık bilmeyenin ilmine güvenilmez’ sözü bu açıdan bakıldığında gayet önemlidir. Ancak bu perspektifi kaybettik ve nasıl düşünmemiz gerektiği noktasında ciddi bir problem yaşıyoruz. Bu problemli durumun yansımalarını ise muhafazakâr-dindar insanımızın yaklaşım tarzında kolaylıkla görebiliriz. Örneğin komploculuk bu durumun en belirgin tutumlarından birisidir. Usul noktasında ki eksikliğimiz düşünme biçimimizin bir fotoğrafını veriyor bunun göstergeleri ise özellikle üslup noktasında ortaya çıkıyor. Yaygın bir hastalık şeklinde her şeye yansıyan bu eksiklikler bizleri çok zor durumlarda bırakıyor. Öncelikli olarak akaid usulünde uyguladığımız delalet-i kat’i, subuti kat’i kriterlerini siyasal-sosyal meselelere ilişki yaklaşımlarımızda uygularsak daha berrak ve mantıklı neticeler elde edeceğimiz kanaatini taşıyorum. Aynı şekilde hadis usulündeki senet ve metin tenkidi kriterlerini de bu şizofrenik, problemli yaklaşımlarımızı ortadan kaldırmak için tekrardan işlevsel hale getirirsek önemli bir mesafe alacağımızı düşünüyorum Allah’ın izniyle.“
“İçinde yaşanılan modern dünyayı tahlil edecek, çözümleyecek, kritik edecek, karşı koyacak bir usulün yokluğu ise tüm bunları yapabilmek için modern dünyanın ortaya koymuş olduğu usullerin alınıp çoğaltılmasına sebep oldu. Siyasal alanı düşünecek konuşursak, modernizm, liberal veya sosyalist perspektifle yaşanılan dünyanın yorumlanmasını istedi hatta izin verdi. Milliyetçilik ise modern dünyanın dayattığı üçüncü bir siyasal-sosyal perspektif olarak daha eklektik bir konumlanışa sahiptir. Müslümanlar olarak bizler bu şartlarda 150-200 yıldır tabiri caize onların gözleriyle dünyaya bakıyoruz. Bu basit bir problem değildir. İnsanlığın umudu olması gereken Müslümanların, niçin sinik ve müdahaneci bir tavır alış gösterdiğini ortaya koyan sebeplerin başında bu problem gelmektedir. Yeryüzünün her tarafından sorumlu olmak gibi bir göreve sahip olan Müslümanların bugün yaşanan durumda içlerine kapandıklarını ve onlardan beklenilen dikkati, rikkati göstermediklerine şahit oluyoruz. Silkinip canlanmak ve tekrardan üzerimize farz kılınan sorumluluklarımızı hatırlamak zorundayız. Din insanı karanlıktan aydınlığa çıkarır. Bu anlamıyla Müslüman kendisiyle ve çevresiyle uyum, selamet içinde olandır. Çünkü o varlık âlemiyle kavgalı olamaz. Varlık âleminin bir parçası olduğunun bilincindedir. Dünya hayatının geçici olduğunu da bilir. Ancak bugün Müslümanlar bu mutmainlik halinden uzaktırlar. Bunun sebebi ise zaaflı yaklaşımlarımız ve kendi bilincimizden yoksun olmamızdır.” Müslüman dünyanın yaşanan büyük kopuş karşısında tavır geliştirmek adına ortaya bazı örneklikler koyduğuna değinen Üzer, bunların önemsiz sayılamayacağını ancak problemleri aşabilmek adına özeleştirinin şart olduğunu belirtti.
Program soru-cevap faslının ardından sona erdi.
HABERE YORUM KAT