Sivil servis mi sivilleşme mi?
Türkiye’de ilginç tartışmalar yaşanıyor. Dağlıca baskınından sonra benzer biçimde Aktütün baskının gerçekleşmesi en azından medyanın belli kesimlerinin askerleri eleştirmesine yol açtı. En statükocu isimler bile askerin görevini yeterince yapıp yapmadığı, sorumlularına hesap vermesi gerektiği türünden “cesur eleştiriler” yaptılar.
Bu tür asker eleştirisinin, hele hele hesap sorulması gerektiğini ima eden tarzda aleni tartışmaların pek yaşanmadığı bir ülkede bu tür yayınlar kimilerince cesur çıkışlar olarak yorumlanmaya uygun bulundu. Kimileri bu durumdan çok mutlu görünüyordu. Sanki yepyeni bir Türkiye'ye uyanmıştık. Ne güzel! Askerlerin bile eleştirildiği bir ülkede yaşamaya başlamıştık. Eskiden olsa bu tür yazılar hayal bile edilemezdi. Her şey toplumun gözü önünde apaçık tartışılabildiği sabahlara uyanmıştık. Tıpkı Ergenekon hikayesinde olduğu gibi sivil iktidarlar askeri bürokrasiden öte gizli yapılanmaları deşifre etmeye başlamış, demokrasimiz emekli de olsa generalleri tutuklatacak olgunluğa ulaşmıştı. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. İhtilal mi dediniz? Bundan böyle bunu aklının köşesinden geçirenlerden düşüncesi daha kuvveden fiile geçmeden hesap sorulacaktı. Devlet içinde devlet olanların, ihtilalcilik oynamaya kalkan rütbelilerin ve onlara destek veren sivil görünümlü despotizm özlemlilerin siyasi sorumluluğu elinde tutan iktidarın bir işaretiyle derdest edilmeleri işten bile değildi. Ergenekon'u bu türden bir okumaya tabi tutanların Aktütün'de yaşananların hesabını sormaları kaçınılmazdı.
Ve birkaç “cesur kalemin” bu çıkışına bakıp nasıl bir Türkiye'ye uyandığımızı kavramakta zorlananlara tekrar tekrar anlatılmalıydı. Eskiden olsaydı… diye başlayan ne çok yazılar yazıldı…
Bedel ödemeye alışkın olmayan aydın-gazeteci kesimin bir yanılgısına daha mı tanık oluyorduk? Yanılgı olup olmadığına karar vermeden önce şunu hatırlatmakta yarar var. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir döneminde hiçbir hak bedel ödenmeden elde edilmemiştir. Eğer birkaç asker eleştirisi yazısından yola çıkarak Türkiye'de çok şeyin değiştiği söylemek isteniyorsa buna karşılık şu sorunun cevabı aranmalıdır: Nasıl bir bedel karşılığı elde edilmiştir bu yeni düzen? Bir anda, eleştirmekten, sorgulamaktan bile korktuğunuz elinde silahlı güç bulunduran bürokratlar nasıl oldu da bu “eleştirilemezlik zırhı”nı çıkarttılar dersiniz?
Gerçekten tüm bu olup bitenler, hiç kimsenin burnu kanamadan yaşanan değişimler Türkiye'de yapının sivilleşmekte olduğuna mı işarettir? Devlet bir anda tüm reflekslerini bir kenara bırakarak birkaç kalem erbabının yakışıklı eleştirilerine kulak vererek alışkanlıklarından, önceliklerinden ve hepsinden önemlisi ayrıcalıklarından bir gecede vazgeçmiş mi oldu? Ve medyada sivil devrim lideri pozlarında kalem sallayanlar geleceğin özgür toplumunu inşa eden özgürlük kahramanları mı? Eğer öyleyse kadir kıymet bilmez bir halk olduğumuz kesin.
Ergenekon davasında ortalıkta uçuşan belgelerde olduğu gibi, sivil eleştiriye açık olma olgunluğuna eriştiği düşünülen yapı (establishment) içindeki hesaplaşmaların/rekabetin medyaya yansıyan boyutuna bakarak sivilleştiğimizi düşünerek pek acele etmemeliyiz.
Evet, asker dahil devletin dokunulmaz sanılan kimi yönlerinin (şimdilik) eleştiriliyor olmasının gerçek bir dönüşüme işaret etmediği ortada. Bedel ödemeden, hiç toplumsal karşılığı olmadan- üstelik tam tersine bir toplumsal kışkırtma sözkonusu- bir anda sızdırılan birkaç belgenin yayınlanmasından cesaret alarak her şeyin kökten değiştiğini kimse bize anlatmaya kalkışmasın.
Evet, değişimler küçük adımlarla başlar ama hiçbir zaman küçük ve korkak adımlarla değişim nihayete ermez.
Ne demek istediğimizin daha iyi anlaşılması için şu soruları sormak durumundayız. Bu sivilleşme retoriği ne türden siyasetleri güçlendiriyor? Ve neyin yerine ikame edilen bir şeydir bu yeni siyaset?
Şunu unutmamak gerekir; sanılanın aksine belli temel konularda şu anki Genelkurmay Başkanı ile Başbakan arasında bir mutabakat olduğu anlaşılıyor. Muhtemel çatlakların bu mutabakatı bozmaya, zayıflatmaya yönelik 'içerden' itiraz olduğu ve bunlar tarafından “sivil servis”e sunulduğu sonucuna varabiliriz. Sivilleşme ile sivil servisleri birbirine karıştırmamak lazım.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT