1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. “Sivil dikta” mı?
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

“Sivil dikta” mı?

26 Ocak 2010 Salı 07:06A+A-

Şu sivil-siyasal ayırımını bir türlü öğrenemedik gitti..

Birileri asker olmayan herkesi “sivil” sanıyor.. Bir daha söyleyelim: Sivil, “siyasal olmayan”, “resmi olmayan” demektir..
Sivil anayasa olmaz.. Çünkü Anayasa dediğiniz şey resmi ve siyasi bir belgedir.. “Bu deyim çağdaş bir “galatı meşhur”a dönüştü.. Tıpkı “izinsiz gösteri” gibi. Toplum bu işi öyle içselleştirdi ki, kimse “izinli toplantı mı olurmuş” diye sormuyor.. Zihnimiz bile kelepçelenmiş!
“Sivil dikta” diye bir şey olmaz. Zaten aslolan milletin iktidar üzerinde belirleyici olmasıdır. Siyaset ise bunun aracıdır. Hatta iktidarı ele geçirenler halkın üzerinde baskı kurmasınlar, bütün yetkiler tek elde toplanmasın diye, devlet, yasama, yürütme, yargı diye üçe bölünmüştür.. Ademi merkeziyetçi sistemlerde eyaletlere, ayrı meclisler kurma yetkisi tanınmıştır.. Polis teşkilatı merkezi hükümetten yerel yönetimlere devredilmiştir.. Bizde coğrafya kitaplarında ülke 7 coğrafi bölge olarak tanımlandığı için “ülke bölünmek isteniyor” diye yaygara kopartılmıştı..
Aslında bu darbe planı ile ilk kez tanışmıyoruz.. Onlara göre, Hilmi Özkök direnmese imiş, bu iş o zaman bitirilecekmiş!.. Görünen o ki, 2000’lerin başında orduda disiplin, hiyerarşi, gizlilik dibe vurmuş.. 1. Ordu komutanı Genelkurmay’ı baskı altına alıyor.. Bir darbe için her şey hazırlanmış.. İktidar üzerinde caydırıcı bir baskı için her yol denenmiş.. General Çetin Doğan’a kalsa o günlerde bu iş bitirilecekmiş.. Ergenekon sanığı emekli Albay Levent Göktaş'ta bulunan 51 No'lu DVD'de bu iddiaların önemli bir kısmı yer alıyor..
Ses kayıtlarına göre, kendilerinden çok eminler.. İktidara gözdağı verme konusunda çok fütursuzlar.. Bu işlerin bir ölçüde duyulmasının birileri için caydırıcı olacağını düşünüyorlar.. Bu konuyu kendi aralarında konuşurken çok rahatlar. Kararlı, kendilerinden emin, rutin bir iş yapar gibi asıp kesiyorlar..
Bu planın ortaya çıkmasına verdikleri tepkiye bakılırsa paniklemiş durumdalar.. Kararlılık gösteremiyorlar.. Hele o “dost kuvvetler” deşifre olduktan sonra, artık bir daha zor toplanırlar.. Siyasetteki, Bürokrasideki, STK’lardaki uyuyan işbirlikçiler için zor bir dönem başlıyor.. “Sivil dikta” diye bir oluşumdan söz edilecekse, işte bu sivil görünümlü cuntacılardan söz etmek gerek..
Bu iddiaların sahiplerinin ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor galiba. Böyle ulu orta “tek parti”den söz ederken bunların ağızlarının yanması gerek.. Hele hele darbecilerin, darbe karşıtlarını diktatörlükle suçlaması haline diyecek yok! “Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde” diye bir söz var ya, hani şu “kendi gözündeki merteği görmez, başkasının gözünde çöp arar” hikayesine benziyor bu iş..
Bakıyorum da, “bunların arasında aklıbaşında kimse yok mu?” diye düşünmeden edemiyorum.. Öfke ve ihtiras gözlerini bürümüş olmalı ki, milletin gözünde ne duruma düştüklerinin farkında bile değiller.. “Kibriti gözlerine çok yaklaştırınca arkasında bir ormanı kaybediyorlar” gibi.. Darbe yapacaklar, ülkeyi ve milleti kurtaracaklar, herkes de kendilerini alkışlayacak.. Bildik “Halaskar zabitan” tavırları.. Böyle yaparak Cumhuriyeti koruyup kolladıklarını düşünüyorlar sanki.. Kendi uydurdukları yalanlara önce kendileri inanıyorlar. Ya da inanıyormuş gibi yapıyorlar.. Oysa devlete de, millete de zarar verdikleri ortada. Ulusalcı filan değil bunlar.. Şahsi menfaatleri ve siyasi ihtirasları uğruna milli menfaatleri yabancı ülkelerin çıkarlarına feda ediyorlar.. Kan ve gözyaşı üzerine, çalınan alınterleri üzerine, başkalarının acıları üzerine kendilerine servet ve iktidar üretmeye çalışan zavallılar bunlar.. İlk günlerdeki meydan okuma tavırlarının yerini şimdi derin bir sükût almaya başladı. Çünki mızrak çuvala sığmıyor. Halkın bu yalanlara karnı tok.. Biz bu filmi daha önce görmüştük aslında.. İlk kez yaşamıyoruz bunları..
Son olaylar ışığında, Yargıdaki, Üniversitelerdeki, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK’lar, Odalardaki, Mediadaki işbirlikçilerinin listesi elden ele dolaşıyor.. Artık inandırıcılıklarını kaybettiler.. Şimdi onlar için köşelerine çekilip unutulmayı beklemek en iyi seçenek gibi gözüküyor.. Çoğu sıranın kendine geleceği günün tedirginliği içinde olsa gerek.. Eski günler ve eski yolsuzlukların ortaya çıkmasını önlemek için belgeleri imha etmek, tanıkları ile pazarlık yapmak üzere kollarını sıvayacaklardır. Bazısı hemen ihtida ederek (!) iktidara yanaşmaya çalışacaktır.. Onlar için güç, iktidar ve para önemlidir.. Birileri bugüne kadar darbecilerin yanında durduysa, ya onlardan korktukları, ya da onlardan bir menfaat umdukları içindir.. Güçlüden yana olmak için onların yanına gitmişlerdir. Hatırlasanıza 28 Şubat sonrası hemen her holdingin, her bankanın yönetimine bir emekli paşa alınmıştı. Kamu kaynaklarını soyanlar ve milleti dolandıranlar, yanlarına emekli paşaları alarak kendilerini dokunulmaz kılıyorlardı bir bakıma..
Kural şu: Ayakta iseniz elinizi öperler, yorgunluk gösterip oturduğunuzda ya sizden uzaklaşır ya da saldırmaya başlarlar. Düştüğünüzde ise vururlar.. Siyaset dünyasında vefa yoktur.. Şimdi darbeciler bunun ne demek olduğunu görecekler..
Aslında yaşanan bu süreç, Anayasa, yargı ve kapsamlı bir hukuk reformu için tarihi bir fırsat oluşturuyor.. AYM’nin yapısının yeniden düzenlenmesi de şart oldu artık.. Ve tabii şu referandum konusunun da bir an önce çözülmesi gerek. Bu olaylar değişimin önemini, yolunu ve yönünü gösteriyor.. “Türkiye neden böyle” sorusunun cevabını şimdi daha kolay bulabiliyoruz..
Birilerinin “Kurumlararası uyum yok, çatışma var” ya da “devleti ele geçirmeye çalışıyorlar, devlet içinde kadrolaşıyorlar” vaveylasının sebebini şimdi daha iyi anlıyoruz.. Devlet dedikleri kendi cuntaları, darbeci bir avuç insan.. Türkiye’yi, rejimi koruma ve kollama adına savaşa sokma planları yapan, memleketi temerküz kampına çevirip dipçikle, yasaklarla, dayakla milleti adam etmeyi, yeniden fikri suç, kitabı suç aleti, düşünen adamı potansiyel suçlu ilan etmeyi planlayan bir çete.. Milleti birbirine kırdıracaklar ve bu şekilde toplumu kontrol edecekler.. “Tek Bayrak, Üniter devlet” sloganının arkasına saklanarak tek parti, resmi tarih, resmi din, resmi kültür, resmi ideoloji dayatması” yapmak.. 19. YY sonunda oluşan, Hitler Almanyası, Musolini İtalyası ve Stalin Rusyasından iktibas edilen, bugün artık iflas eden kavram ve kurumlarla Türkiye’yi 21. YY’da yönetme iddiası.. Daha durun, deşifre edilecek son darbe, son çete planı bu değil.. Darbeciler direndikçe yeni bir bilgi, yeni bir belge, yeni bir dosya, yeni bir ses kaydı, yeni bir tanık ortaya çıkacak. Öyle Askeri Mahkeme, Adli yargı oyunları ile kurtulamazlar..
Daha durun Mumcu, İpekçi, Aksoy, Üçok, Hablemitoğlu, Ersever, Bitlis dosyaları, Faili Meçhul cinayetler, Maraş, Çorum, Sıvas, Başbağlar aydınlatılmadı. Kürt Ergenekonu bile deşifre edilmedi daha.. Henüz izledikleriniz bu filmin fragmanı bile değil..
İktidar verdiği sözde durmalı: Durmak yok, yola devam! Kaybedilecek zaman, bu işin zaman ve siyasi maliyetini artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.. Selâm ve dua ile..
ÖNEMLİ NOT: Mumcu suikastının ardından 17 yıl geçti.. Baykal, “Mumcu’nun katillerini biliyoruz” dedi. Bildiğini tahmin ediyorum. Bana göre, Mumcu cinayetinin failinin adı Kozmik odada gizli. Baykal haklı, katilin izini sürmek için söylediklerine bakın dedi.. Mumcu, 12 Eylül anayasasının değiştirilmesini istedikten sonra, PKK, Terör, Silah kaçakçılığı, Uyuşturucu işini araştırıyordu. Orada bilmemesi gereken bir gerçeğe ulaştı.. Ve susturuldu.. Bu gerçeği Baykal da biliyor, Büyükanıt da.. Ama gerçeği saptırmak istiyorlar.. Baykal’ı protesto ediyor, ayıplıyorum. Vicdanı el veriyorsa hadi şimdi bir de Doğan cuntasının avukatlığına soyunsun.. Kan, gözyaşı, ölüm üzerinden siyasi mücadele yapılmaz!.. Birileri bulundukları yerden çekilirse, arkasında gizlenen faili göreceğiz!.. Aslında gölge etmeseler kendilerinden başka bir ihsan istediğimiz yok!
Ha! Sahi, Demokrasi aşkına(!), Baykal bu kadar darbe yapmış, hakkında iddialar bulunan bir kurum hakkındaki güven ve avukatlığının binde birini, milletin bu ölçüde güvenine mazhar olmuş iktidar partisi için de gösteremez mi! Baykal’ın bilgiden daha köklü kanaatleri var. Tam da Mumcu’nun şikâyet ettiği gibi, bilgi sahibi olmadan sahip olduğu kanaatler cinsinden. Çünkü öyle “yetiştirldi!”. Küçük bir not daha, bir gün bir şekilde avukatlığını yaptığı çevreler iktidara gelirse, kendisine Erdoğan kadar saygı ve tahammül göstermeyeceğini bilmelidir.. Çok yıprandı ve deşifre oldu.. Ve iyi bir politikacı da değil..

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT