1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Sisi İntihara Doğru Gidiyor"
"Sisi İntihara Doğru Gidiyor"

"Sisi İntihara Doğru Gidiyor"

Al Jazeera, Devrimin Yarını Partisi'nin kurucusu Mısırlı Eymen Nur ile bir röportaj gerçekleştirdi. Nur, Sisi'nin usûlsüz ve zalimane hamleleri yüzünden intihara doğru gittiğini söylüyor.

15 Temmuz 2015 Çarşamba 17:41A+A-

Mısır'ın en eski liberal muhaliflerinden Yarın Partisi ve daha sonra Devrimin Yarını Partisi'nin kurucusu Eymen Nur, 'geçici olarak' Türkiye'ye ikamet amaçlı yerleşti. Darbeden bu yana çalışmalarını sürdürdüğü Lübnan'dan ayrılmak zorunda kaldığını söyleyen Nur, belli hukukî süreçler sonuçlanıncaya kadar Türkiye'de kalacağını belirtiyor.

Mısır'da darbenin tüm hızıyla intihara doğru ilerlediğini söyleyen Eymen Nur, Sisi'nin sorumsuz hamleleriyle önce kendini sonra da tüm ülkeyi ateşe verdiğini savunuyor.

Eymen Nur mensup olduğu liberal akımın 'en az Müslüman Kardeşler kadar darbe rejiminin zulmüne maruz kaldığı’nı söyledi. Zira Nur'a göre, Sisi darbeden sonra meşruiyetini bu akımdan alacağı destekle sağlayacağını düşünüyordu, planları istediği gibi gitmeyince tüm öfkesini liberallere yağdırdı.

Nur bölgenin etkin aktörlerine, özellikle de Suudi Arabistan'a seslenerek Mısır için bir çıkış yolunun ele alınması çağrısında bulundu.

Lübnan’dan neden ayrıldınız? Lübnan yetkililerinin suikast düzenlenebileceği konusunda sizi uyardığı yönünde haberler var, bu ne kadar doğru? Kim size suikast düzenlemek istiyor olabilir?

Mısır’da iki yıl önce gerçekleşen askerî darbeden bu yana Lübnan’da ikamet ediyordum. Bunun nedeni de darbeden kısa bir süre sonra, Mısırlı bir üst düzey yetkilinin beni arayarak, darbeye destek vermemi istemesiydi. Bu noktada Mısır’da 30 yıl boyunca alıştığım gibi düşüncelerimi artık özgürce savunamayacağımı anladım. Çünkü Sisi görüş sözcüğünün anlamını bile bilmiyor. İnsanları iki sınıfa sığdırıyor, ya kelimenin tüm anlamıyla destekçisi ya da hasmı. Ben ise daha eski cumhurbaşkanı Enver Sedat döneminden beri muhaliftim, Hüsnü Mübarek döneminde de öyleydim. Her iki cumhurbaşkanı döneminde tutuklanmıştım. 2005 yılında Mısır’da düzenlenen ilk cumhurbaşkanı seçiminde Mübarek’le yarışmıştım. Bir muhalif olarak kendimle barışıktım. Ancak sorun Sisi’de çünkü o 'farklı görüş' ya da 'muhalefet' kavramlarını bilmeyen biri.

Lübnan’da yaklaşık iki yıl kaldım. Bu süreç zarfında hiçbir sorunla karşılaşmamıştım ta ki bir ay önceye, Sisi benim pasaportumu yenilemeyi kabul etmeyene kadar. Hem bana yeni pasaport vermeyi kabul etmedi, hem de Lübnan yetkililerine baskı uygulamaya başladı. Dokuz gün önce Lübnan Dağ Bölgesi İstihbarat Komutanı Josef Gantus benimle görüşme talebinde bulunmuştu ve iftar vaktinde gerçekleştirdiğimiz o görüşmede, ellerinde hayatımın tehlikede olduğu ve benimle ilgili suikast planlarının bulunduğu yönünde kesin bilgilerin olduğunu ifade etmişti. İstihbarat yetkilisinden bu planların arkasındaki tarafla ilgili izahat istediğimde bir üst komutanıyla irtibata geçerek bana iki kelimelik bir cevapla döndü: “Sen biliyorsun.”. Ben liberal bir muhalifim ve her zaman şiddete karşı tavrımı ortay koymuş, siyasî çözümlerden yana olduğunu ifade etmiş bir insanım. Hemen hemen de, en sağcıdan en solcu siyasî aktöre kadar irtibatı olan tek kişiyim. Sisi’nin destekçileriyle bile sürekli irtibat halindeydik.

Lübnan yetkilileri ülkeden ayrılmanızı mı talep etti?

Lübnan yetkilileri benim ülkeden ayrılmamı hiçbir şekilde istememişti. Sadece çok sıkı güvenlik önlemleri almam, örneğin otomobilimin zırhlıya dönüştürülmesi, sürekli kurşun geçirmez yelekle dolaşmam tarzında kendimce kaldıramayacağım uygulamalar ve cumhurbaşkanı adayıyken bile yüz binlerce insanın katıldığı mitinglerde almadığım önlemleri bana dayatmaya kalkıştılar. Bu talepleri yerine getiremeyeceğimi ifade ettim ve Lübnan’dan ayrılmam için 72 saatlik bir süre tanınmasını istedim. Öyle de oldu.

İlk kararım Mısır’a geri dönmekten yanaydı. Benim hakkımda Mısır’da bir dava ya da suç duyurusu bile yok. Dolayısıyla Mısır’a geri dönüşümü engelleyecek herhangi bir neden yok. Pasaport sorunum hariç tabî. Sisi’nin destekçisi olan bazı bağlantılarımla irtibata geçtim ve Mısır’a geri dönmek istediğimi ifade ettim. Hepsinin de bu kararımdan mutluluk duyduğunu söyleyerek, bana bu konuda dönüş yapacaklarını belirttiler. Ancak hepsi aynı cevapla geri döndü: “Şimdi uygun bir zaman değil.” O zaman anladım ki geri dönüşüme müsaade yok ve ilk olarak Avrupa’ya gitmeyi düşündüm. Sonra da prosedürlerin zorluklarından dolayı şimdilik İstanbul’a gelmeye karar verdim.

Şimdilik pasaportumla ilgili sorunu yargıya taşıdım. Mısır’da Dışişleri Bakanı ve iki ay önce pasaport için başvurduğum İstanbul’daki Mısır Konsolosluğu hakkında dava açtım. Mahkemenin kararı 23 Temmuz’da açıklanması bekleniyor. Bu tarihe kadar pasaportumu burada bekleyeceğim. Elime ulaştıktan sonra burada kalma ya da Avrupa'ya gitme konusunda son kararımı vereceğim.

Türkiye'ye gelme konusunda resmî davet aldınız mı?

Türkiye’den bana bir davet iletilmedi. Doğrusu Türkiyeli yetkililerle hiçbir irtibatım olmadı, onların da benimle irtibatları olmadı. Türkiye’de darbe karşıtı Mısır muhalefetinin geniş tabanı bulunuyor. İhtiyaç duyduğumda Mısır’dan geleceklerle görüşmelerimi Avrupa’da yaparım. Bu bir ihtimal.

Burada kalmayı düşünüyor musunuz?

Son kararımı pasaportumu alınca vereceğim. Ancak şimdilik ülkeme geri dönünceye kadar bir süre burada kalmayı düşünüyorum. Avrupa’ya gitmem gerekebilir zira benim ana görevim tüm Mısırlı tarafların arasında bir bağlantı kurmak ve Mısır’da ortaklık zeminini genişleterek demokrasiyi yeniden yaşatmak. Mısır'daki diğer akımların figürleriyle bazen görüşmem gerekebilir. Bu da Mısır’ın kendi vatandaşlarına Türkiye’ye gelişiyle ilgili getirdiği zor prosedürlerden dolayı çok kolay olmayacak. Zira Mısır, vatandaşlarına Türkiye’ye gidebilmesi için bir güvenlik izni alma zorunluluğu getirmişti ki bu, insanın seyahat özgürlüğü hakkını bir ihlal. Aynı zamanda bu Türkiye’ye has bir uygulama.

Muhalif İslâmî siyasetçilerin, İhvan'ın Mısır'da yaşadıkları sıkıntılar biliniyor. Liberal muhaliflerin Mısır’daki durumu ne?

Mısır’daki kriz asla bir “İslâmî siyaset akımı” ile “liberaller” arasında değil. Bu çok yanlış bir algı. Bazı İslâmcılar Selefî Nur Partisi gibi Mısır’da Sisi’ye destek vermeye devam ediyor. Bazı liberaller ise, benim partim gibi, Sisi’ye ve darbeye karşı mücadelelerini sürdürüyor. Mısır’daki krizin doğru tanısı, demokrasi ile demokrasi karşıtı iki saf. Devrim ile devrim karşıtı iki cephe. Bu çekişmedeki despot taraf için kendisine karşı olan kişinin liberal, İslâmcı ya da solcu olmasının hiçbir önemi yok. Madem sen onunla değilsin, demek ki sen onun karşıtısın. Rejim şu an dökülüyor. Uluslararası ve bölgesel ittifakları yıkılıyor. Kendi destekçilerini bile tüketiyor. Şu an hapiste olan birçok muhalif 30 Haziran’ı desteklemişti. Ancak bu onları yine kurtarmadı. Biz liberaller olarak Sisi’nin zulmüne en az Müslüman Kardeşler kadar maruz kalıyoruz. Çünkü Sisi meşruiyetini kazanmak için bizimle ittifak kurmaya bel bağlıyordu. Ancak bu olmayınca düşmanlığı bize karşı hiç farklı olmadı.

Mısır içinde ve dışında muhalif siyaset yapanların karşılaştığı zorluklar neler?

Bir şey söyleyeyim size: Mısır’da artık siyaset yapmak diye bir şey kalmadı. Sisi siyaseti öldürdü. Sisi vatanı kendi şahsıyla özetledi. Siyasî ve sosyal hayatı kendine özgün kıldı. Ülkenin kaynaklarına el koydu. Mısır’ı kendi görüşüyle yönetmek konusunda ısrarlı olan Sisi’nin bir görüşü bulunmadığından dolayı Mısır şu an siyasî bir boşluk içerisinde. Mısır’da tüm sesler susturuluyor. Benim 15 yaşından beri belli çalışmalarım oldu. Enver Sedat döneminde o yaştayken öğrenci birliği başkanlığını yapmıştım ve tutuklanmıştım. Şimdikinden çok daha az faşist rejimlerin döneminde bile susmadığım için hayatım boyunca beş kez tutuklanmıştım. Cumhurbaşkanı adayıyken ve daha sonra cumhurbaşkanı yardımcısıyken bile tutuklanmıştım. Bugün ben 50 yaşındayım ve parmaklıkların arkasında olmamın, benim mücadelemi sürdürmek ve davama hizmet etmek konusunda bir yararı olmayacak. “Düşmanına kafanı bir altın tabak üstünde vermek cesaret değil” diye bir söz var. Gençliği, delikanlılık sürecini çoktan aştım. Hapiste ya da zorunlu ev hapsinde olmamın bana bir faydası olmayacak. Yurtdışından çalışmak herkes tarafından kabul görecek bir şey değil ve bu durum, rejim medyasının ajanlık iddialarını pekiştirecek yalan haber üretmesini kolaylaştırıyor. Bu asılsız iddialar yine de bazı insanlarda yankı bulabiliyor. Ayrıca yurtdışında bulunmak muhalifin etkenliğini düşürüyor ancak benim Mısır’da aktif bir partim olmasından ve 30 yıllık bir geçmişimden dolayı bu sorunu aşmış durumdayım. O yüzden yurtdışında bulunmanın hapiste bulunmaktan daha iyi olacağını düşünüyorum.

3 Temmuz Darbesi'nin üstünden iki yıl geçti. Mısır’ın şimdiki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Mısır’da yakında bir ulusal uzlaşı görüyor musunuz?

Darbe iki yıllık aradan sonra intihara doğru büyük bir hızla ilerliyor. Çünkü yapılabilecek tüm aptallıklar yapılıyor ve darbe 30 Haziran’da belli kesimlerden, bölgesel ve uluslararası aktörlerden aldığı desteği yitirmek için tüm nedenleri oluşturuyor. İki yıl sonra darbe, artık darbenin en büyük rakibi oldu ve darbe lideri darbeye en ağır darbeleri indiren kişi oldu. Sisi önce kendini ateşe verdi, sonra da tüm ülkeyi. Ben şahsen ulusal uzlaşı ve barıştan başka bir çözüm olmadığına inanıyorum. Aynı zamanda devrimle paralel olarak siyasî çözümün de olması gerektiğini düşünüyorum. Bu ikilinin alternatifleri yok. Ancak benim söz ettiğim ulusal barış kapsamlı olmak zorunda. Tüm milletimizin bileşenlerini kucaklaması gerekiyor. Sisi bu uzlaşının bir parçası olamaz çünkü krizin nedeni o ve çözümün bir parçası olamayacak. Dolayısıyla uzlaşıdan söz ederken devrim ile devlet arasında bir uzlaşıdan bahsediyorum. Bir şey belirtmek isterim: Ordu demek Sisi demek değil, yargı organı da Adalet Bakanı olan Ahmet Zind’den ibaret değil. el-Ezher demek Ezher’in hocası demek değil, Kilise demek de, Kilise'nin papazı değil. Bu kurumlar bir kişiden ibaret olmaktan daha derin ve önemli. Biz orduyla ya da yargı ile uzlaşmaya karşı değiliz. Ancak bunun gerçekleşmesi için bazı figürlerin sahneden inmesi gerekiyor. Buna rağmen uzlaşının yakın olduğuna inanıyorum ve burada tüm bölgenin önemli aktörlerine seslenerek Mısır’ın krizden çıkış yollarını ele almalarını talep ediyorum. Özellikle Suudi Arabistan’da meydana gelen köklü değişimler, onun Türkiye ile Katar ilişkisindeki iyileşme, Körfez bölgesindeki önemli rolü, Sisi ve rejimle ilişkisi nedeniyle Mısır’da bir uzlaşmaya örtü teşkil edebileceğini düşünüyorum.

Mursi hakkında verilen idam cezalarının uygulanacağını düşünüyor musunuz? Uygulandığı takdirde nasıl bir etkisi olabilir?

Rejim, Mısır’da geçtiğimiz ay konvoyuna düzenlenen bombalı saldırı sonucunda ölen Başsavcı Hişam Barakat’ın ölümünden bu anlamda kendine vazife çıkarmaya çalışmıştı. İlk andan itibaren suçu belli bir tarafa attı ve Mursi’nin idamının infazı için halkı hazırlamaya başlamıştı. Cumhurbaşkanı koltuğuna oturan Sisi'nin, saldırıdan birkaç saat sonra yaptığı intikam, kısas ve ceza kelimelerinin ağırlıkta olduğu konuşması bir devlet adamına yakışır bir tavır değildi.

Mursi’yi idam etmek kolay bir şey değil. Sisi bunun farkında. O Mısırlılara belki baskı uygulayabilir ancak tüm dünyayı siyasî nedenlerle bir cumhurbaşkanını idam etmek konusunda ikna edemez. Darbe sürecinde onunla ittifak içerisinde bulunan ülkeleri bile ikna edemez. O şimdi idamları gerçekleştirmek için uygun ortamı hazırlıyor ancak bunu başaracağını düşünmüyorum. Ama Sisi’nin aklıselimine güvenmiyorum ve böyle bir adım atmaya kalkışabileceğini düşünüyorum. Burada ben uyarıda bulunmak istiyorum. Böyle bir adım Mısır’ı ateşe verebilir. Siyasî hesaplaşmaların yargı üzerinden bağlanması büyük bir hata.

Siz bir avukatsınız ve eski milletvekilisiniz. Sisi’nin onaylamaya hazırlandığı yeni terör kanununu nasıl değerlendiriyorsunuz? İdam cezalarının uygulanmasının hızlandırılacağı ve gazetecilere yönelik ciddi kısıtlamalar getireceği söyleniyor. Bunlar doğruysa ne anlama gelebilir?

Sisi’nin Hişam Barakat’a yönelik saldırıdan bir gün sonra çıkıp Mısır'ın tarihinde en tehlikeli kanunlardan birini açıklamıştı. Ben bu kanunlardan utanıyorum. Bu kanun paketi yargı organının bağımsızlığını sona erdirmenin zirvesini teşkil ediyor. Bu kanunlar aylar süren çalışmanın sonucu. Bir günde çıkarılacak kanunlar değil. Dolayısıyla bu kanunlar Hişam Barakat suikastından çok daha önce hazırlanmıştı. Ancak burada soru şu: Bu kanunlar hazırlanıp uygun bir zamanda açıklanması mı bekleniyordu, yoksa kanunları açıklamak için uygun bir olay mı yaratıldı? Bu soruya bir cevabım yok.

Bu yeni kanunlar, özgürlük ve adaletin etini yemeye sabırsızlanan düzenlemeler. Ancak isteğine erişemeyecek ve sadece halkın daha çok özgürlük ve adalet istemesine neden olacak.

Mısır’da neden hâlâ parlamento seçimi düzenlenemedi? Seçim kanununa getirilecek değişiklikler neyi amaçlıyor?

Sisi seçim kelimesinin anlamını bile bilmeyen bir adam. Dünyada benzeri kalmayan despotların son türü olabilir. Bizçok özel bir durumun karşısındayız. Onun yetkisini elinden alacak parlamento mu yapacağını zannediyorsunuz? O, kanunları değiştirerek kendine yeni yetkiler arayışında.

Aylardır bekleniyor olmasına rağmen yeni seçim kanunu hâlâ hazır edilemedi. Oysa istediklerinde bir günde kanun paketlerini hazırlayabiliyorlar. Sisi’nin bu seçimi düzenlemeye gerçek bir arzusu yok. Sisi çok mecbur kalırsa parlamento seçimi düzenleyebilir ancak bu Mısır’ın tarihindeki en kötü parlamento seçimi olacak. Arap Baharı'nın önünü açan 2010 yılının kötü seçimleri gibi. Ben 30 yıldan beri siyasetle iştigal ediyorum. Bu süre zarfında Mısır’ın bu kadar uzun süre parlamentosuz kaldığını hiç hatırlayamıyorum. Mısır’da bazı parlamentolar göstermelikti, evet ama en azından parlamento vardı. Mısır iki yıldan beri parlamentosuz.

Kaynak: Al Jazeera

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT