Sırp Entite Meclisinde alınan kararlara tepkiler sürüyor
Sırp Cumhuriyeti Entite Meclisinde yapılan oturumda Bosna Hersek devletine ait Silahlı Kuvvetler, vergi idaresi ve adli sistem kurumları gibi ortak kurumların yetkilerinin entite kurumlarına devredilmesine dair alınan kararlara tepkiler sürüyor.
Bosna Hersek Zenitsa Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesörü Sedad Dediç, Saraybosna'da AA muhabirlerine Bosna Hersek'te son dönemde yaşanan gelişmeler ve Sırp Cumhuriyeti Entite Meclisinde alınan kararlarla ilgili değerlendirmede bulundu.
Dediç, durumun tedirgin edici olduğunu belirterek "Dayton Barış Anlaşması'ndan sonra Bosna Hersek Cumhuriyeti'nin ismi, Bosna Hersek olarak değiştirildi. Anlaşma kapsamında, Bosna Hersek uluslararası toplumda tanınan bir ülke statüsü elde etti. Dayton Anlaşması, ülkeye "barış" getirse de 'Dayton'un özüne dönülmeli' bahanesini ortaya çıkardı. Bu bahaneyi ortaya koyan aşırı sağcı Sırp lider Milorad Dodik'in ve Bosna Hersek'teki Sırplara ait Bağımsız Sosyal Demokratlar İttifakının (SNSD) bazı devlet kurumlarının çalışmasını bloke etmesinin yolu açıldı." dedi.
Bosna Hersek'te yaşananlar için "Ülkemiz medeniyet değerlerinin, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının ve demokratik değerlerin korunması sınavından geçmektedir." ifadesini kullanan Dediç, Bosnalı Sırpların, Bosna Hersek Anayasası'nın ve Yüksek Temsilcinin aldığı "soykırımı inkar edenlere" ve "savaş suçlularına" yönelik kararlardan rahatsız olduğunu, en büyük Hırvat siyasi partisi Hırvat Demokrat Birliğinin (HDZ) de son seçim sonuçlarını beğenmeyerek Bosna Hersek Federasyonu'nda hükümetin kurulmasına engel olduğunu söyledi.
Bosna-Hersek'te nüfusun yüzde 50'den fazlasını oluşturan Boşnakların, Dayton Anlaşması'na saygı gösterdiğini ve Sırplar ile Hırvatların tüm yetkilere sahip olmasını sorun haline getirmediğini belirten Dediç, "Bosna Hersek Anayasası hiçbir entiteye 'yetkilerini değiştirme' hakkı vermiyor. Sadece Bosna Hersek Meclisi, Temsilciler Meclisi ve Ulusal Mecliste yeterli oy çoğunluğuyla alınan kararlar yasaldır. Sırp Entite Meclisi, devlet kurumlarının yetkilerini devretme hakkına sahip değildir." sözleriyle Sırp Cumhuriyeti Entite Meclisinde alınan kararlara tepkisini dile getirdi.
Sedad Dediç, "Sırp Entite Meclisi tarafından alındığı öne sürülen kararlar, Bosna Hersek kanunlarına aykırıdır. Bu kararlar paralel bir devlet kurma girişimidir. Bu girişim anayasaya aykırı ve yasa dışıdır." diyerek Bosna Hersek adli mercilerini acilen gereken önlemleri almaya davet etti.
Dediç, "Soykırımlar, etnik temizlik, toplama kampları, sistematik tecavüzlerin yaşandığı savaşın ardından 30 yıl geçti. Yüksek Temsilcilik Ofisinin (OHR) öncülüğünde uluslararası toplum tekrar bir sınav içerisindedir. 90'lı yılların aksine, bugün Bosna Hersek'te barışı sağlamakla zorunlu bir anlaşma mevcuttur. Bu anlaşma ile uluslararası toplum, barışı korumalıdır. Gerekirse yasal ve hatta askeri yaptırımlar yapmakla yükümlüdür. OHR, acilen tepkisini ortaya koymalıdır. Barış anlaşmasını tüm maddeleriyle korumalıdır." ifadesini kullandı.
Bosna Hersek Anayasa Mahkemesini de alınan yasa dışı kararları iptal etmeye çağıran Dediç, "Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri ve vatansever bütün yurttaşlar ülkeyi koruyacak diğer faktörlerdir." diye konuştu.
Ortak kurumların yetkilerinin devri tartışması
Bosna Hersek Meclisi uluslararası toplumun da baskısıyla 2005 yılında bir reform paketini onaylamak için toplanmıştı.
Devlet kurumlarının güçlendirilmesini hedefleyen pakete, o dönemde Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik ve partisi de destek vermişti. Ordunun birleştirilmesi, istihbarat kurumu, ortak vergilendirme sistemi, hakimler ve savcılar konseyi gibi bazı kurumları kapsayan paket, bu kurumların yetkilerinin entitelerden alınıp devlet seviyesine taşınmasını öngörüyordu.
Bu yetkilerin Sırp Cumhuriyeti Entitesine devredilmesi için Bosna Hersek Meclisinde oy çoğunluğuyla karar alınması gerekirken, Dodik'in çağrıda bulunması üzerine Sırp Cumhuriyeti Entite Meclisi, 11 Aralık'ta olağanüstü oturum kararı almıştı.
Oturumda Bosna Hersek devletine ait Silahlı Kuvvetler, vergi idaresi ve adli sistem kurumları gibi ortak kurumların yetkilerinin entite kurumlarına devredilmesine yönelik tasarı tartışılmıştı.
Dodik, oturumda "İçinde bulunduğumuz zor durumları aşamazsak Bosna Hersek'in parçalanması ve Sırp Cumhuriyeti'nin ülkeden ayrılması kaçınılmaz." ifadesini kullanmıştı.
Sırp lider Dodik öncülüğünde toplanan Meclis, sunulan tasarıları kabul etmişti.
ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya'nın Bosna Hersek büyükelçilikleri ve Avrupa Birliği delegasyonu, Sırp Entite Meclisinde onaylanan "devlet kurumlarının yetkilerinin entite kurumlarına devredilmesi" kanununu sert bir dille eleştirmiş ve Meclisi bu karardan vazgeçmeye çağırmıştı.
Dayton Anlaşması
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'daki en büyük katliamların yaşandığı Bosna Savaşı, Dayton Barış Antlaşması ile sona erdi.
ABD'de günler süren müzakerelerin ardından 21 Kasım 1995'te paraf edilen antlaşma, 14 Aralık 1995'te ise Fransa'da Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman tarafından resmen imzalandı.
Antlaşma ile Boşnak, Hırvat ve Sırplar "ülkenin kurucu halkları" kabul edildi.
Dayton'a göre Bosna Hersek ülkesi, nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvat ve Boşnakların oluşturduğu Bosna Hersek Federasyonu (FBIH) ile Sırp nüfusun yoğun olduğu RS entitelerinden ve özel bir statüye sahip Brcko Bölgesi'nden, FBIH entitesi de her birinin kendi hükümeti ve meclisi bulunan 10 kantondan oluşuyor.
Devletin en üst makamı olarak da Boşnak, Sırp ve Hırvat üç üyeden oluşan Devlet Başkanlığı Konseyi belirlendi. Dört yıllığına halk tarafından seçilen konsey üyeleri, dönüşümlü olarak sekiz aylığına "konsey başkanlığı" yapıyor. Konseyin Hırvat ve Boşnak üyeleri, FBIH'de yaşayanlar, Sırp üye ise RS'de yaşayanlar tarafından seçiliyor.
Dayton'un getirdiği sistem gereği ülkede bir de "Yüksek Temsilci" bulunuyor. Geniş yetkilerle donatılmış yabancı bir diplomat olan bu kişi, Devlet Başkanlığı Konseyinin üyeleri dahil olmak üzere ülkedeki tüm diğer devlet yetkililerini görevden alma ve yasalarda değişiklikler yapma hakkına dahi sahip.
Anlaşmanın getirdiği karmaşık yapıda, kanton, entite ve devlet düzeyinde beş başkan (üçü konsey üyeleri), 13 başbakan ve 130'dan fazla bakan bulunuyor. Bu karmaşıklık, birçok kez hükümetler arasında yetki kargaşasına neden oluyor, karar alınmasını zorlaştırıyor.
HABERE YORUM KAT