Sıradan insanların gözaltılarında ses çıkartmazsanız...
Son Ergenekon tutuklamaları nedeniyle yaşananları değerlendirirken biraz da geri çekilip bakmanın faydası var.
Yani heyecanı bir an için bırakıp “şekil” sandığımız şeyin içindeki “öz”e bakmaktan söz ediyorum.
Ülke ve birey olarak nerede kaybettiğimizi, neden bir türlü toparlanamadığımızı anlamak için...
Hani Ertuğrul Günay’a “bizim çocukluğumuz, gençliğimiz bu tartışmaları izlemekle, hayatımız bunun bedellerini ödemekle geçti, 2008’e geldik, hâlâ bunları konuşuyoruz, çok üzgünüm” dedirten şeyi anlamak için...
***
İşte o gözle baktığımızda ne görüyoruz?
Sinan Aygün’ün gözaltına alınmasına sert tepki gösteren Hisarcıklıoğlu’nun mesela sıradan insanların, kimselerin pek ismini bilmediği bir yayıncının, gençlik örgütü temsilcilerinin gözaltına alınışındaki tuhaflık ve kabalıkların çoğu zaman hiç farkında bile olmadığını görüyoruz.
Ne garip gözaltılar yaşanıyor on yıllardır bu ülkede!
Çıtı çıkmış mı TOBB Başkanı’nın?
Doğrudur; Hisarcıklıoğlu’nun dediği gibi, “Cumhuriyetimizin şerefi adaletidir.”
Ama adalet, Sinan Aygün’ü ayrı tutmadığınız; herkes için aynı hukuku, aynı hakları, aynı muameleyi talep edip savunduğunuz zaman gerçekten adalettir.
Burada TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu bir örnek tabii.
Hepimiz üç aşağı beş yukarı aynı tutum içindeyiz!
Her kurum kendi “yakın”ını; kendi cemaat veya kanaat bağını sahipleniyor; sıradan vatandaşın hakkına hukukuna kayıtsız kalıyor.
Sonrası...
Sonrası bu yaşadıklarımız işte...
***
Bir gün E-5’te giderken Merter yakınlarında aniden trafik tıkandı. Büyük ihtimalle birkaç yüz metre ilerimizde bir kaza olmuştu.
Çoğunluk arabalarında oturup trafiğin açılmasını beklerken yanımdaki arabayı tıka basa dolduran kişiler kendilerini dışarı attı.
İçlerinden biri ötekilere bağırdı: “Hadi gidip bakalım, belki hemşehrilerimiz falan vardır!”
İlk anda bu tepkinin içindeki olumlu yanı gördüm; “aferin” dedim içimden.
Ama sonra o hep atladığımız ve hep bu toplumun başını yakan feci yanımız dikkatimi çekti, içimi ürpertti.
Kaza yerine orada insanlar var diye değil, “onlar”dan birileri var diye koşan beş adam!..
Hukuka da, emeğe de, demokrasiye de hep böyle yaklaşıyoruz işte!
Bizimkilere yarıyor, bizimkileri koruyorsa ne âlâ! O kadar!
Sonra...
Sert çıktığımız, sesimizi yükselttiğimiz, eleştirdiğimiz zaman inandırıcılığı kalmıyor. Bundan ne demokrasi kazanıyor ne birey!
Herkes biliyor çünkü!
Şimdi öfkeyle adaleti-hukuku savunanın, yarın haksızlığa uğrayan başkası olduğunda, adalet-hukuk umurunda bile olmayacak!
Gündelik hayatta bile yenildiğimiz, sürçtüğümüz, tökezlediğimiz esas nokta bu işte!
VATAN
YAZIYA YORUM KAT