Sıra ulaklara da gelecek!
Arkasına generalleri alan “Kâğıt parçası”, ne de güzel parmak sallayıp, beni tehdit ediyordu; “Kâğıt parçası bu. Fotokopi. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı Asimetrik Psikolojik Savaş uyguluyorlar. Ne yapacağımızı göreceksiniz! Hesap verecekler.”
“Kâğıt parçasının” medyadaki “ulakları” ne kadar da sevinmişti bu açıklamaya..
Birileri belgeye kâğıt parçası, LAW’a boru diyor, cephaneliğin gömüldüğü askerî arazinin sivil olduğu yalanını ortaya atıyor ama “ulaklar” sorgusuz sualsiz bunu kabul ediyordu. “Araştırmacı soruşturmacı” zevat, kendilerine biçilen rolü ne de güzel oynamıştı o gün. Tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi; “Efendim toprak altında çıkarılan cephanelik size ait değilse, Emniyet’e aittir değil mi?”
Ne denmeliydi basın toplantısındaki gazeteciliğin düştüğü duruma. Meslek onurunun yerlerde sürünmesine...
Mesleğin yerlerde süründüğü “kâğıttan toplantı” bitmiş, çok geçmeden manşetlere çıkmıştık; “Fotokopicilerden hesap sorulacak. Genelkurmay’ın ne yapacağını hep beraber göreceksiniz.”
Gördük. Hep beraber gördük.
Önce hakkımda 301’den soruşturma açtırdılar. Sonra iddianame hazırladılar. Sonra da dava üstüne dava açtırdılar. Tehditlerden geri durmadılar.
“Mehmet Baransu hakkında yeterli, etkili, caydırıcı işlem yapın” diyerek, tutuklanmamı istediler.
Susturacaklarını zannediyorlardı...
Cuntacılar karşısında susacağımızı...
Darbecilere ve onların ulaklarına boyun eğeceğimizi...
Susmadım, susmadık, susmayacaktık...
Çünkü ne kadar doğru bir iş yaptığımızı, darbecilerden, hukuk dışına çıkanlardan ve onların ulaklarından hesap sorulacağını biliyorduk.
Hukuk ve demokrasinin yanında yer almıştık. Hukukun ve demokrasinin bir gün kazanacağını biliyorduk.
Çok beklemedik... Sadece dört ay...
Islak imza ortaya çıkmış, gözlerimizi ulakların ne diyeceğine çevirmiştik.
Beklediğimiz gibi davranmaya başladılar. Kâğıt parçası, fotokopi diyenler bu kez de “imza makinesinin” ardına sığındılar.
Ne de güzel makine şov yapmışlardı. Sonra da manşetlerini süslemişlerdi.
Önce TÜBİTAK, Sonra Adlî Tıp, ardından da Jandarma Kriminal yüzlerine tokadı yapıştırdı. En sonunda da efendileri; “Bu belge tek başına hazırlanmıştır. Albay terfi edemediği için bu belgeyi hazırlamıştır” dedi.
Sustular. Tek kelime edemediler. Her zaman yaptıkları gibi...
Kara propaganda sitesi haberini yazdığımızda da “Nerede bu siteler, ortalıkta site falan yok. TSK’yı karalıyorsunuz. Vatan hainisiniz” dediler.
Sonra...
Sonrasını biliyorsunuz. Bugün ortaya çıktı ki, İnternet Andıcı da doğru. Hatta yazdıklarımızdan fazlası ortaya çıktı.
Emri veren, parmak sallayandan başkası değildi. Sanıklardan üçü, emri İlker Başbuğ’dan aldıklarını itiraf etmişti.
İtiraflar bununla kalsa iyiydi...
İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı ortaya çıkarmamın ardından Karargâh’ta belgelerin nasıl imha edildiği de itiraf ediliyordu. Tam 70 çuval belge imha edilmişti. İfadelerinde kendileri itiraf ediyorlardı.
Bilgisayarlar geri getirilmeyecek şekilde yedi kez silinmişti...
Neden korkmuşlardı, niye silmişlerdi?
Adlî Müşavir Tümgeneral Hıfzı Çubuklu’nun itirafı ise sözün bittiği andı; “Belgelerin silinmesi, imhası doğru olmadı.”
Bunların hiçbirini ulakların gazetelerinde, televizyonlarında okuyamayacak, izleyemeyeceksiniz. Okuyamadınız da... Bundan sonra da okuyamayacaksınız.
Onlar belgelerin niye imha edildiği, bilgisayarların neden silindiğinin peşine düşmezler. Onların araştırmacı soruşturmacı gazeteciliği karafatmalar üzerinedir.
Mevzu dört yıldız olunca, kafasını kuma gömmeyi severler. Ya da onlara ulaklık yapmayı yeğlerler.
Şu sıralar top çevirmeye başladılar. Yakında onların nasıl “döndüğüne” de şahitlik edeceksiniz. Tıpkı, birkaç gün önce, dört generalin istifa etmesinin ardından ekranlarda yaptıkları “döneklik” gibi. Önümüzdeki günlerde, kâh Ramazan sofrasında, kâh teravihte karşınıza çıkacaklar.
Dün patronlarına, Karargâh’a onurlarını satıyorlardı, bugün başkalarına satacaklar. Ağızlarından “helalleşelim” kelimesi de eksik olmayacak.
Buradan kendilerine sesleneyim. Tıpkı bir ay önce dediğim gibi; Biz sizinle “helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız”.
Sıra parmak sallayanları, iyi çocukları hukuk önüne çıkartıp, yaptıklarının hesabını sormakta. Sonra sıra size gelecek. Yani o çok korktuğunuz günahlarınıza. Yasa dinlemez, hukuk tanımaz icraatlarınıza. 28 Şubat sürecindeki rolünüze. Bu ülke size ve Karargâh’taki ortaklarınıza, 28 Şubat sürecinde yaptıklarınızın hesabını da soracak. Bugün emeklilik resti çekenlerin, o gün nasıl tank yürüttüğünün hesabı da sorulacak. Onların ulaklarının yaptıklarının hesabı da.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT