1. YAZARLAR

  2. Ali İhsan Karahasanoğlu

  3. Sıra Ergenekon’un yargı ayağında
Ali İhsan Karahasanoğlu

Ali İhsan Karahasanoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Sıra Ergenekon’un yargı ayağında

03 Eylül 2010 Cuma 05:32A+A-

Bazı Yargıtay üyelerinin, Ergenekon dava sürecine nasıl müdahil oldukları, siyasi iktidar aleyhine nasıl kumpaslar kurmaya çalıştıkları ortaya çıktıkça, bizim yıllardır yazdığımız, ancak dört dörtlük belgesini sunamadığımız “yargıdaki kadrolaşma” da belgelenmiş oluyor.

Belgelenmiş oluyor ama..
Kadrolaşma o kadar yaygın ki..
Adamlar kendilerine dokunulamayacağını bilmenin rahatlığı içindeler..
Oysa o rahatlık, şunun şurasında en fazla bir ay sürecek..
Ondan sonra, bu üyelerin o çatı altında görev yapmalarına seyirci kalınması mümkün değil.
Kimse, “Gizli dinleme”den bahsedip, işlenen suçları göz ardı etmeye çalışmasın..
Hiç lamı cimi yok bu işin..
O konuşmaların hepsi suçtur.
Yargıtay Başkanı, bugün o suçları soruşturmazsa, hem cezai, hem de disiplin açısından gerekli soruşturmaları açtırmazsa, o soruşturmalar yine açılır. Tek fark, 1 ay gecikme yaşanmasından ibaret olacaktır.
Evet, göz göre göre, Yargıtay’daki bazı üyeler, Yargıtay Başkanlığı seçimi için, bir yıl öncesinden sohbetlere başlamışlar.
Sadece sohbet olsa iyi..
“Şu tahliye kararını verirsen (İlhan Cihaner) sen Başkan seçilirsin” diye bol keseden vaadler de yapılmış.
Bir sanığın tahliyesi karşılığında, Yargıtay Başkanı seçtirmeyi vaad etmek..
Bu vaadde bulunan adama, Yargıtay üyesi olmasına falan bakmadan direkt, “Tuuu senin suratına” demek lazım..
Demek lazım da, biz mi diyeceğiz bunu?
Yargıtay Başkanı, bu konudaki konuşmalar basına yansıdığında, “Soruşturma açtırıyorum” demişti.
Üzerinden iki ay geçti..
Hâla bir netice yok.
Yargıtay Başkanı, geçtiğimiz gün habervaktim.com sitesinde yayınlanan konuşmalardan sonra, yine benzer bir açıklama yaptı.
İyi de, soruşturma dediğiniz şey, iki dakikada başlatılır.
“Yargıtay üyelerinin dinlenmesi, soruşturulmasının usûlü bellidir.Birinci Başkanlık Kurulu’nun kararı olmadan, Yargıtay üyesi dinlenemez” türünden hikayeleri boşverin artık.
Yasak dinleme, legal dinleme..
Bizi hiç ilgilendirmiyor.
Bizi ilgilendiren husus, bir Yargıtay üyesinin, sanıkların tahliyeleri için pazarlık yapması..
Terör örgütü suçlaması ile yargılanan kişiler adına avukatlığa soyunması ..
Hatta bazı üyelerin de, terör örgütü sanıklarını kurtarmak için, savcıların, hakimlerin görev yerlerini değiştirmeye kalkışması..
Tüm bunlar, bizzat muhatapları tarafından da itiraf edildi artık.
Dinleme kayıtları illegal diye delil olarak kabul etmeyenlere sesleniyorum: “Bakın, muhatap üyeler kendileri açıkça kabul ediyorlar o konuşmaları.. İtirafları da mı dikkate almayacaksınız?”
Ne diyorlar: “(İstanbul’daki) hakimleri alacaktık.Ama yerine başka hakimleri de verecektik.”
Yok bari, aldığınız hakimler yerine hakim vermeyin, hakimsizlikten sanıklar hemen serbest kalsınlar!
Rezalete bakın siz..
Açık açık itiraf ediliyor, artık işlenen suçlar..
Ama hala “dinleme legal miydi, değil miydi” tartışması yapılıyor.
Farzedelim dinleme legal değildi.
Peki, HSYK içinde, herkesin gözü önünde yaşanan o olayları da mı görmezlikten geleceksiniz.
Açık açık söylüyorlar zaten, “22 hakimi alacaktık” diyorlar.
28 tane hakim olan mahkemeden, 22’sini birden alırsanız bu ne demek olur?
Hele hele, almadığınız 6 hakim de, arada oraya sokuşturduğunuz kendi adamlarınız ise..
Bunun adı, “Yargılamayı İstanbul’daki hakimler değil, Ankara’daki bizler yapacağız. İstanbul’daki hakimler, bizim istediğimiz kararları vermezlerse, onları alır, istediğimiz kararı verecek hakimleri oraya getiririz” demek değilse, nedir?
Cevap veriyor, “suç”u, normal gibi gösterenler: “Hakim değişikliğine böyle yaklaşırsanız, her hakim ataması davaya müdahale olur! Çünkü yeri değiştirilen her hakimin, zaten baktığı davalar vardır!”
Laf mı yani bu?
Hiçbir özelliği olmayan 300 TL’ilk alacak davasına bakan bir hakimi, başka yere gönderseniz ne olur, göndermeseniz ne olur? Davanın ne özelliği var ki, hakimin yeri değişince davaya müdahale edilmiş olsun?
Kağıthane’deki bilmem ne apartmanının ikinci katındaki dairenin tahliye davasına bakan hakimi ordan alsanız ne olur, almasanız ne olur?
Bizim konuştuğumuz, Türkiye’deki yüksek rütbeli komutanları yargılayan, bürokratları yargılayan, hem de müebbet hapis cezası istemi ile yargılayan hakimler..
Siz bu davaları, üç kuruşluk tahliye davaları ile birbirine karıştırıyorsanız, zaten sizde hukuk diye bir şey kalmamış demektir..
Onlarda hukuktan küçücük bir emare kalmamış ama, on gün sonra bu “hukuk cinayetleri”nin hesabının sorulma vakti de gelmiş olacak.
Sırada, Ergenekon’un yargı ayağına da dokunmak var.
Bakalım o zaman, kim kime Yargıtay Başkanlığı’nı vaad edecek?

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT