Şimdi sizin için geldiler işte
Meşhur hatta artık klişe olmuş bir Brecht hikâyesidir.
“Naziler komünistleri götürdüklerinde sustun. Çünkü komünist değildin... Sendikacıları götürdüklerinde sustun. Sendikacı değildin... Sosyalistleri içeri aldıklarında sustun. Sosyalist değildin... Yahudileri tutukladıklarında sustun. Çünkü Yahudi değildin... Sonra senin için geldiler. Ve artık ses çıkaracak kimse kalmamıştı.”
Yazarken ben bile içine düştüğüm bu klişe çukurundan sıkıldım. Yazarken insan ister istemez forward mailleri ilk kendine gelmiş zannedip köşesine pazar yazısı yapan daktilo döneminden kalma köşe yazarı psikolojisine kapılıyor. Ama bazen hayat işte bu klişeler kadar kaba saba ve basit olmayı gerektirebiliyor.
Mesela Doğan Holding’e verilen vergi cezası karşısında.
Ben Aydın Doğan’ı Hababam Sınıfı’ndaki okul sahibine benzetiyorum. Hani “Okulum, dükkânım, ekmek teknem” diye hayıflanan, pek sevilmeyen ama benim Mahmut Hoca idealizminden daha sahici bulduğum patron tiplemesine.
Bence Aydın Doğan ne Hürriyet kadar milliyetçi ne de Milliyet kadar Kemalist. Radikal kadar solcu ve demokrat, Posta kadar eğlenceli olmadığı da çok açık.
Aydın Doğan bir patron. AKP’den pek hoşlanmayan kentliler için gazete çıkaran bir patron. Bu kadar. Onun Vehbi Koç’un oğlu olduğuna da, Hürriyet’in aslında devletin gayrı resmî gazetesi olduğu efsanelerine de inanmıyorum.
Aslında oturup bu saray kavgaları üzerine yazmak istemezdim. Ama serde aktivistlik var ya Hürriyet gazetesinde bile çıksa “Direniş Çağrısı” diye bir şey gördüğünde insan kayıtsız kalamıyor. Mağdura kimliği sorulmaz. Yardım isteyene, dayanışmaya çağırana “sen kimlerdensin” denmez.
Ahmet Hakan’ın vergi cezasına karşı dün köşesinden “söz söyleme hakkı” için hepimizi direnişe çağırması karşısında işte böyle karışık duygulara kapıldım. Vergi cezasını haksız buluyordum ama yine de bu bende bir infial yaratmıyordu.
Doğrusu çağrıyı yapan Ertuğrul Özkök olsaydı, kayıtsız kalmak için bir an bile düşünmezdim.
Ama Ahmet Hakan bir zamanlar herkes susarken her akşam Kanal 7 Haber’de bu direniş çağrılarını –hadi klişeye yeniden dönelim- bu kez sadece Komünistler için değil Yahudiler için geldikleri günlerde de yapmış biriydi.
Tersinin olmasını isterdim ama Ahmet Hakan’ın bu çağrısına büyük bir destek geleceğini zannetmiyorum. Aslında bu ülkede onun destek istediği “söz söyleme hakkı” için yıllardır mücadele veren, hapishanelerde yatan insanlar, STK’lar var. Ama onların hiçbirinde Aydın Doğan’a verilen bu öldürücü vergi cezası bir kıpırtı hatta bir homurdanma sesi bile yaratmadı.Kimse Hürriyet’in hürriyeti için bir bildiriyi imzalayacak kadar bile enerji sarfetme heveslisi değil.
Peki, bu bazı Doğan Grubu köşe yazarlarının yazdığı gibi “onların aslında kendine demokrat olduğuna” mı işarettir? Doğan Grubu’nun karşı karşıya kaldığı bu haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan mıdır?
Pek öyle değil. İşte klişenin açıklayıcılığı burada devreye giriyor.
Ahmet Kaya için geldiklerinde, sesinizi çıkarmadınız. Hatta “Vay Şerefsiz” diye manşetler attınız. Merve Kavakçı’yı Meclis’ten atarlarken, sesinizi çıkarmadınız. Hatta çocuklarının ilkokulda yuhalanmasına kadar varan linçi siz yönettiniz. Hrant Dink için gelenler sizin attığınız manşetlerle döşenmiş yollardan yürüdü. Onun ölümüne neden olan yanlış anlaşılan yazısının doğrusunu yazmaya bile tenezzül etmediniz. Başörtülü kızlar için gelsinler diye kampanya yaptınız. Hatta gelmeyenleri rejim düşmanı ilan ettiniz. ‘Türkiye Türklerindir’ demekte ısrar ettiniz. Kürtler için gelenleri omuzlarınıza aldınız. Albay Temizözleri kurtarmak için seferber oldunuz.
Diğer gazeteler kapatılırken, gazeteciler, yazarlar tutuklanırken, baskı altına alınırken ne yaptığınızı ise hiç hatırlatmayacağım.
Ve işte sonunda bugün sizin için de geldiler.
Ortada kimse olmamasına neden şaşırıyorsunuz ki?
TARAF
YAZIYA YORUM KAT