Silivri’den mektup ve (?)
Hanefi Avcı’nın kitabının Cemaat bölümünü Nedim Şener’in yazdığıyla ilgili iddialar üzerine iki hafta önce bu köşede bir yazı kaleme almıştım. Yazımda, Nedim Şener’in Posta gazetesindeki köşesinde, Avcı’nın kitabından yaptığı alıntıyla, kitapta olan bölümlerin bir birini tutmadığını, hatta bazı bölümlerin kitapta olmadığını yazmışım. Yazıyı kaleme almamın nedeni ise Şener’in kitap çıktığı günlerde kamuoyuna yaptığı bir açıklamaydı: “Kitabı masamda gördüm, daha önce gördüğümü ispatlasınlar gazeteciliği bırakırım.”
Bu yazı üzerine geçtiğimiz günlerde sevgili Nedim’den bir mektup aldım. Önce Şener’in cezaevinden gönderdiği mektuba yer vereceğim. Ardından da mektuptan yola çıkarak yaptığım araştırma sonucu Şener’i yine zor durumda bırakacak yeni skandalları anlatacağım.
“Sevgili Baransu, Hanefi Avcı’nın kitabı ile ilgili Posta’daki iki yazımdaki metinle, kitabın basılı metni arasındaki fark konusundaki yazından yeni haberdar oldum. Sorunda sonuna kadar haklısın. Ama çıkardığın sonuç hakkında şu açıklamayı köşende yayımlarsan sevinirim.
Kitabın basılı tek örneği bana gelince o akşam haber yaptım. Kitabı yazı işlerine bırakıp ertesi gün röportaj için H. Avcı ile Merter’deki Polis Konukevi’ne gittim. O akşam ve ertesi sabah gazetedekiler benden kitap istediler. Ben de görüşmede Hanefi Avcı’dan istedim. O da ‘Kusura bakma yok. Sınırlı sayıda basıldı. Ama ay sonunda yeni baskılar çıkacak’ dedi. Ben de ‘Okumak için hiç olmazsa elinizde bilgisayar ortamında varsa verin’ dedim. Avcı da word ortamındaki örneğini verdi. Benim kitap yazı işlerinde kaldığı için Avcı’nın verdiği word örneği üzerinden kitabı okuyup altını çizdim. Bu sırada kitap hakkında yazdığım yazılarda o örnekten yararlandım.
Kitap hakkında Milliyet’te yayımlanan habere bakarsan basılı kitap ile aynı olduğunu görürsün. Ama daha sonra kitap bende olmadığı için Avcı’nın verdiği word metinden yazılar yazdım. O metin uzun süre masamda kaldı. Sonra kitap alınca onları da attım.”
Şener’in cezaevinden gönderdiği mektup böyle.
Mektuba göre Nedim, Milliyet gazetesinde çıkan haberi kitaptan alıntılamış. Posta gazetesindeki köşesinde ise Avcı’dan aldığı word belgesini kullanmış. Köşedeki alıntıyla kitap arasındaki farklılığın nedeni, Avcı’nın kendisine edit edilmeden verdiği kopyaymış.
Peki gerçekler mektupta anlatılan gibi mi?
Sevgili Nedim…
Mektubundan yola çıkarak küçük bir çalışma yaptım. Mektubunda Milliyet gazetesine haberi verdikten bir gün sonra Avcı’yla görüştüğünü söylüyorsun. Milliyet’teki haberin 20 Ağustos 2010 tarihinde çıkmış. Aynı gün Doğan grubunun diğer gazetelerinde de Avcı’nın kitabıyla ilgili haberler var. Yani 19 Ağustos’ta haberi yazıp, gazetenin yazı işlerine bırakmışsın.
Mektuba göre bir gün sonra yani 20 Ağustos’ta, Avcı’yla Merter’de buluşup, kitabın word belgesini almışsın.
Sevgili Nedim. Ortada büyük bir skandal var. Skandal bunun neresinde diye soracak olursan…
20 Ağustos’ta word belgesini Avcı’dan aldığın görünüyor. Ancak senin Posta’daki “Korku ülkesi komplo ülkesi oldu” başlıklı kitapta olduğunu söyledin ancak kitapta olmayan yazının tarihi de 20 Ağustos 2010. Yani Avcı’dan, redakte edilmemiş word belgesini aldığın gün, çelişkili yazın Posta’da zaten yayımlanmış. Milliyet’teki haberin de aynı gün gazetede çıkmış. Gazetelerin bir gün önce hazırlandığı göz önüne alınırsa, köşeni 19 Ağustos’ta yazdığın görünüyor. Yani, word belgesini daha almadan, çelişkili bölümleri yazmışsın. Bu da kitabın redakte edilmemiş kopyasının sende çok önceden olduğunu ortaya koyuyor. Bu büyük bir skandal ve sanırım açıklanmaya muhtaç.
Gelelim mektubundaki diğer bölüme.
“Milliyet’te yayımlanan habere bak, kitaptan aynı olduğunu görürsün” demişsin. Sevgili Nedim haberine baktım. Maalesef gazetedeki haberle, kitabın da farklılıklar var.
Milliyet: Devletin vatandaşa iftira atması kabul edilemez. İzleme ve dinleme kontrol edilmezseülkedeki tüm muhaliflerin hatta şimdiden sonra özel şirket ve holdingler için tehlike çok yakın hale gelmiştir.
Kitap: İzleme ve dinleme imkânları denetlenmezse ülkedeki tüm muhaliflerin hatta şimdiden sonra özel şirket ve holdingler için tehlike çok yakın hale gelmiştir.
Milliyet: Ama öncelikle şunların yapılması gerekir. İstihbari dinlemeler ciddi olarak araştırılmalıdır.
Kitap: Asgari düzeyde şunların yapılması gerekir. Öncelikle istihbari dinlemeler ciddi olarak araştırılmalı…
Milliyet: Adalet Bakanlığı’nda cemaat taraftarı olduğu bilinen Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı ve cemaat yanlısı müfettişler görevden alınmalıdır.
Kitap: Adalet Bakanlığı’nda cemaat taraftarı olduğu herkesçe bilinen Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı ve başta… cemaat yanlısı müfettişler görevlerinden uzaklaştırılmalıdır.
Milliyet: İstanbul Emniyet’indeki cemaat lideri konumundaki polis şefleri benim toplumdaki saygınlığımı sarsmak için hakkımda araştırma başlattılar. Hakkımda araştırma başlatıldığını söyleyenler de cemaatin üst düzey polisleriydi.
Kitap: İstanbul Emniyet’indeki cemaatin lideri konumundaki polis şefleri benim toplumdaki saygınlığımı sarsacak çalışma başlattıklarını ve yakında işleme koyacaklarını söylemişlerdi. Hakkımda araştırma yapıldığını söyleyen kişiler cemaatin İstanbul’daki en üst düzey polisleriydi.
Aslında yazacak ve söyleyecek çok şey var ama bunları konuşmak için sevgili Nedim’in dışarı çıkmasını beklemek gerekiyor. Umarım en yakın zamanda aramıza dönersin ve bu çelişkileri yüz yüze konuşuruz.
NOT: Bu hafta Balyoz savcısı Albay Münger’in, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın açıklamalarına cevabımı ve Savunma Sanayi Müsteşarı’nın bana söylediği yalanı yazacaktım. Ahmet Şık’a yazılmak üzere teslim edilen, ona ait olmayan kitapla ilgili de değerlendirmede bulunacaktım. Bir sonraki yazımda bu konuları ele alacağım.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT