Silah ve Sömürü
İlk baskısı 1990’da yapılan “Emperyalizmin Oyunları” adlı kitabımızda çağdaş emperyalizmin kendine bağımlı hale getirdiği ülkeleri, yine kendisinin oluşturduğu tehdit senaryolarına dayalı olarak silahlanmaya zorlamasının doğurduğu ekonomik sömürünün boyutları hakkında şöyle bir örnek vermiştik:
“Bir savaş uçağının 20 milyon dolara satıldığını ve bununla yaklaşık 23.000 ton pirinç satın alınabildiğini düşünürsek silahlanmanın geri kalmış ülkelerin elindeki tabii kaynakları sömürmede ne kadar büyük önem arz ettiğini anlarız.” (Bkz. Emperyalizmin Oyunları, Seha Neşriyat, Sh. 171)
Şimdi bu örnek üzerinden düşünelim. ABD, Türkiye’ye Patriot füzesavar sistemi satmak istiyormuş. Planlanan satış işleminin gerçekleşmesi durumunda sunulan paketin Türkiye’ye maliyeti 7 milyar 800 milyon dolar olacak. Bu da 390 adet savaş uçağının maliyetine denk. Yani ileride vereceğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere tamamen kuru tehdit senaryolarına dayandırılan gerekçelerle satılması planlanan dolayısıyla kullanılan gerekçeler açısından lüzumsuz, asıl tehlikeler karşısında ise hiçbir işe yaramayacak füzesavar sistemine harcanacak paranın tümüyle 8 milyon 970 bin ton pirinç almak mümkün. Bunu ülke halkına dağıtsanız kişi başına 128 kg, 6 kişilik bir aileye ise 768 kg pirinç düşer. Tabii bu kadar pirince ihtiyaç olmayacağı için söz konusu parayla tüm ülke halkının bir yıllık yağ ve kuru gıda ihtiyacının tamamını karşılamak mümkün diyebiliriz.
Hükümet bu parayı TOKİ’nin bütçesine aktarsa, o da evsiz ve yoksul ailelere ev yapmak için kullansa en az 150 bin aile, kredi alma ihtiyacı duymadan, hiçbir yere borçlanmadan, taksitsiz, bedava ev sahibi olur.
Biliyorsunuz bugün hâlâ okullarda kayıt esnasında velilerden bağış istenmesi sorunları yaşanıyor. Artık okul yönetimleri pek istemese de okul – aile birlikleri birtakım zorunlu ihtiyaçların devlet bütçesinden karşılanmadığı gerekçesiyle bağış istemeye devam ediyorlar. Internet kaynaklarından edindiğimiz bilgiye göre Türkiye’deki okul sayısı 67 bin’miş. Hükümet söz konusu parayı okulların modernize edilmesinde kullanılmak üzere dağıtsa, okul başına 175 bin lira düşer.
Biliyorsunuz uzun süreden beri memurların maaş zamlarıyla ilgili tartışmalar var. Memur sendikaları verilen zammı yeterli bulmuyor; hükümet daha fazlasını veremeyiz diyor. Memur sendikalarına ait kaynaklardan edindiğim bilgiye göre Türkiye’de 2009 yılında faal kamu görevlisi sayısı 1 milyon 785 bin’miş. Amerikan emperyalizminin, ileride vereceğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere global ekonomik krizden doğan açıklarını kapatmak amacıyla satmak istediği füzesavar sistemine verilmesi düşünülen para memurlara dağıtılsa bir yıl boyunca memur başına ayda 546 lira ek zam temin edilmesi mümkündür. Memur sendikaları, hükümetin kabul ettiğine ilaveten bunun beşte biri verilse bile razı olacak. Demek ki bu parayla tüm memurların beş yıllık ek zam taleplerini karşılamak mümkün.
Bu paranın sadece onda birini Gazze’ye gönderseniz, Siyonist işgal devletinin 23 gün süren saldırısının yol açtığı maddi zayiatın tümünün telafi edilmesi mümkündür.
Bu rakamları, çağdaş emperyalizmin silah sömürüsüne dayalı stratejisinin nelere mal olduğunun iyice net bir şekilde görülmesi için zikrediyorum. Yani Amerikan emperyalizminin bir füzesavar sistemini satın alabilmemiz için nelerimizi feda etmemiz gerekiyormuş, iyice görülsün. Müteakip yazımızda bu sistemin satılmasına gerekçe olarak kullanılan senaryonun ne kadar inandırıcı ve gerçeğe uygun olduğu hakkında bilgi vermeye çalışacağım inşallah. Bu korkunç plana karşı tüm duyarlı insanlarımızın dikkatlerini çekmek amacıyla da bu hafta boyunca kalemle savaşımı sürdüreceğim Allah’ın izniyle.
Teşekkür
Geçtiğimiz Pazar günü (13 Eylül 2009) Anadolu Gençlik dergisinin İskenderun temsilciliği ile İskenderun İnsanî Yardım Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen “Mescidi Aksa Tehlikede Farkında mısınız?” başlıklı programda konferans vermek için İskenderun’a ve Anadolu Gençlik Derneği Antakya şubesinin iftar çadırında düzenlenen sohbet programında konuşmak amacıyla Antakya’ya gittim. Her iki programın da büyük ilgi görmesi ve kıymetli kardeşlerimizin sarf ettiği çabalar beni son derece memnun etti. Kudüs ve Mescidi Aksa davasına destek amacıyla düzenlenen her iki programın da oldukça ehemmiyet arz ettiğini vurgulamak ve büyük fayda sağlamış olacağı ümidimi dile getirmek istiyorum. Bu vesileyle İskenderun’daki programın organizasyonunda yer alan IHH İskenderun temsilcisi değerli dostumuz Kemal Kemahlı, İskenderun İnsanî Yardım Derneği Başkanı Muhterem Zeki Kanat, Anadolu Gençlik dergisi İskenderun sorumlusu Muhterem Serkan Bulut ve Anadolu Gençlik Derneği Antakya Şubesi Başkanı kıymetli meslektaşım Recep Bilgin başta olmak üzere programlara katkıda bulunan, konferansa ve sohbetlere ilgi gösteren tüm değerli kardeşlerime buradan şükranlarımı arz ediyorum.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT