"Şii hilali" projesi, bölgesel dinamikler ve Filistin davası -1
İran-Hamas ilişkileri birçok kesim tarafından farklı şekillerde değerlendirilmektedir. Kimileri Hamas'ın İran'dan aldığı desteği, İran ideolojisine yakınlaşma olarak görürken, Hamas ise bu ilişkiyi stratejik maslahat ilkesi çerçevesinde değerlendirmektedir.
Hamas-İran ilişkilerini derinlemesine anlamak için, İran ideolojisini ve İran'ın Filistin davasına olan desteğini incelemek gerekir. 1979'daki İran İslam Devrimi sonrasında, İran siyasetinin üzerine kurulduğu ideolojik temel ve direniş ekseni söylemi, bu ülkenin bölgedeki stratejik hedeflerine ulaşma çabalarının önemli bir parçasını oluşturmuştur.
İran’ın ''Şii Hilali Projesi'' ve ''Direniş Ekseni'' Söylemi
Ortadoğu, uzun zamandır Küresel Emperyalizmin bölgesel çıkarlarının ve jeopolitik rekabetin sahnesi olmuştur. Bu rekabetin merkezinde bir tarafta enerji, petrol, doğalgaz gibi yeraltı kaynaklarının paylaşımı yer alırken diğer tarafta bölge ülkeleri arasında nüfuz hakimiyeti mücadelesi yer almaktadır. Özellikle İran’ın, “Şii Hilali” olarak adlandırılan bölgesel nüfuz stratejisi, İran'ın ideolojik ve askeri nüfuzunu artırmak amacıyla geliştirdiği bir proje olup, Şii toplulukların yaşadığı bölgeleri birleştirerek siyasi, dini ve ideolojik bir hakimiyet alanı oluşturmayı hedeflemektedir.
Şii Hilali Projesi Nedir?
Şii Hilali, İran’ın Şii nüfusunun yoğun olduğu bölgeler üzerinden bir nüfuz alanı oluşturma stratejisini ifade eder. Bu hilal, Basra Körfezi'nden Akdeniz'e kadar uzanan bir coğrafyayı kapsar. İran’ın bu projesindeki temel hedef, başta Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde Şii unsurların hâkimiyetini artırarak, yakın vadede İsrail ve Suudi Arabistan, uzun vadede Türkiye gibi bölgesel rakiplere karşı stratejik bir denge oluşturmaktır. Ayrıca bu proje, İran’ın hem ABD’ye hem de İsrail’e karşı direniş ekseni söylemiyle bir caydırıcılık mekanizması kurma amacını taşımaktadır
Bu proje üzerinden İran, bölgedeki Şii nüfusu harekete geçirip kendisine sadık taşeron yapılar oluşturarak bir tür "direniş ekseni" inşa etmeye çalışmıştır. Bu direniş ekseni, sadece askeri değil aynı zamanda dini, kültürel ve ideolojik unsurları da içerir. İran, Şii hilali çerçevesinde, Şii nüfusunun bulunduğu bölgelerde ideolojik birliğin sağlanması ve Şii unsurların İran’ın etkisine girmesi için oluşturduğu ve desteklediği birçok taşeron örgütü kullanmaktadır.
İran’ın oluşturduğu ve desteklediği Şii Taşeron Örgütler
İran’ın Şii Hilali projesinin tatbikinde en önemli araçları, bölgedeki Şii taşeron örgütlerdir. Bu örgütler, İran’ın doğrudan müdahalesi olmaksızın bölgedeki çıkarlarını koruma ve nüfuzunu artırma görevini üstlenmektedir. Bu örgütlerin en bilinenleri arasında Hizbullah, Haşdi Şabi ve Ensarullah (Husiler) yer almaktadır.
* Hizbullah (Lübnan): 1982’de kurulan Hizbullah, İran’ın Lübnan’daki en önemli vekil gücüdür. İsrail’e karşı “direniş” adı altında askeri faaliyetler yürütmektedir. Hizbullah, İran Devrim Muhafızları’nın desteğiyle güçlü bir askeri kapasiteye sahip olup, Lübnan siyasetinde de önemli bir aktördür.
* Haşdi Şabi (Irak): DEAŞ’a karşı kurulan ve daha sonra Irak’ın önemli bir askeri gücü haline gelen Haşdi Şabi, İran’ın Irak’taki nüfuzunu artırmak için kullandığı önemli bir yapıdır. Haşdi Şabi, İran'ın bölgedeki Sünni direniş hareketlerine karşı bir denge unsuru olarak işlev görmektedir.
* Ensarullah (Yemen - Husiler): Yemen’deki Husi hareketi, İran’ın Arap Yarımadası’ndaki en önemli vekil gücüdür. Husiler, Suudi Arabistan’ın nüfuzuna karşı bir denge unsuru olarak İran tarafından desteklenmektedir.
Bu örgütler, İran’ın askeri ve ideolojik etkisini yaymakta kullanılan enstrümanlar olarak işlev görmektedir. Her biri, Şii mezhebinin birliğini vurgulayan ve direniş ekseni söylemini kullanarak, İran’ın bölgedeki nüfuzunu arttırma noktasında projenin önemli bir parçası olarak kendilerini konumlandırmışlardır.
“Direniş Ekseni” Söylemi
İran, resmi ideolojisini ABD, İsrail ve Batı karşıtlığı üzerine inşa etmiştir. "Büyük Şeytan" Amerika söylemi ve İsrail’e karşı taşeron örgütler aracılığıyla oluşturduğu "direniş ekseni" söylemi, bu ideolojinin en temel unsurlarından biridir. Bu söylem, İran’ın İsrail ve Batı karşıtı politikalarının temel dayanağı olmakla birlikte, Şii olmayanlar nezdinde de İran ve taşeron örgütlerine meşruiyet kazandırmak için kullanılan stratejik bir çerçevedir. Özellikle Filistin meselesi, İran’ın direniş söyleminin merkezinde yer alır. Ancak bu "direniş ekseni", pratikte İran’ın bölgesel çıkarlarını koruma ve genişletme stratejisini maskeleyen bir araç olarak hizmet eder.
Bu söylem, İslami direniş ve emperyalizme karşı mücadele gibi kavramlar üzerinden meşrulaştırılmaktadır. Fakat bölgede mezhep temelli bir ayrışmaya yol açarak, İran’ın nüfuzunu pekiştirme amacını güder. İran, direniş ekseni söylemi ile kendi etrafında bir Şii bloğu oluşturmayı hedeflerken, bu söylemin mezhep çatışmalarını derinleştirdiği de gözlemlenmektedir. Sünni devletler ile İran arasında oluşan gerilim, bu söylemin bölgesel çatışmaları artırmasına neden olmuştur. Bunun en belirgin örneği İran'ın ve Hizbullah'ın Suriye Rejimine destek olmak için Suriye halkına yönelik gerçekleştirdiği katliamlardır.
Şii Hilali ve Bölgesel Gerilimler
İran’ın Şii Hilali projesi, bölgedeki Sünni Arap devletleri ve Türkiye gibi bölgesel aktörler tarafından büyük bir tehdit olarak algılanmaktadır. Özellikle ABD ve Batının maslahatlarını koruma noktasında ABD'nin bölgedeki stratejik ortakları konumunda olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, İran’ın bu projesine karşı, çeşitli önlemler geliştirmiştir. Bu bağlamda, Yemen’deki savaş ve Lübnan’daki siyasi krizler, Şii Hilali projesi ve bu projeye karşı geliştirilen stratejilerin en somut örnekleridir.
Bölgedeki diğer büyük güçlerden biri olan Türkiye ise İran’ın bu stratejisine karşı dengeli bir politika izlemeye çalışsa da, özellikle Suriye meselesinde zaman zaman İran ile çıkar çatışmaları yaşamaktadır. Türkiye’nin kendi Milli Güvenlik Stratejisi ve bölgesel istikrar yaklaşımı İran’ınkiyle ideolojik ve mezhepsel açıdan farklılık göstermektedir.
Sonuç olarak
İran’ın Şii Hilali projesi, mezhep temelli bir yayılmacılık stratejisi olarak, bölgedeki dengeleri derinden etkilemektedir. Bu stratejinin taşeronları olan Şii örgütler, İran’ın bölgesel nüfuzunu artırma ve koruma görevini üstlenmişlerdir. Direniş ekseni söylemi, bu projenin meşrulaştırılması için kullanılan bir ideolojik araçtır. Ancak bu söylemin arkasında, İran’ın bölgedeki çıkarlarını koruma amacı yatmaktadır. Mezhep çatışmalarını derinleştiren bu strateji, uzun vadede bölgedeki istikrarsızlıkları artırmaya devam edecektir.
YAZIYA YORUM KAT