Sicilya’daki Müslümanlar Avrupa’yı nasıl etkiledi?
Ali Osman Aydın, yıllarca Müslüman idaresi altında kalan Sicilya'da Müslümanların çalışmalarını inceliyor.
Ali Osman Aydın / Yeni Akit
Sicilya, Müslümanlar ve Rönesans
‘Don Vito Corleone’nin (The Godfather’ın kahramanı) ata toprakları olan Sicilya adası, Müslüman Doğu ile Hristiyan Batı’nın en enteresan karşılaşmalarından birine ev sahipliği yapmış bir yer. Ben kabaca bin yıl önce yaşanmış bu karşılaşmanın ve ardından yaşanan etkileşimin özellikle kültürel bağlamda iyi analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sizlere de kısaca bir çerçeve çizmek istiyorum.
Sicilya Ağlebi hanedanı tarafından 80 yıllık bir harekâtın sonunda 902 yılında fethedilir. Yeni yönetim yerli halk ile Müslümanlar arasında barışın hakim olması konusunda titizlik gösterir.
Kendi idari müesseselerini Sicilya’ya da taşır Fatihler. Hristiyan halka her konuda geniş serbestlikler tanırlar. Vergiler hafifletilir. Çok zekice bir siyasetle özellikle kadın ve çocuklardan alınan vergiler asgari düzeye düşürülür. Bir süre önce savaşan iki halk arasında sosyal ve iktisadi ilişkiler hızlı bir şekilde gelişir.
****
Ne var ki adada Müslümanların egemenliği çok uzun sürmez. Normanlar bu stratejik adayı tekrar ele geçirirler. Fakat Müslüman idaresinde geçen sürenin bıraktığı güçlü etki hem Sicilya’da hem de Avrupa’da yüzyıllarca sürer.
Öncelikle Norman idaresi Müslümanlardaki yüksek standartları fark ederek onlara karşı son derece müsamahakar davranma kararı alır. Papalığın baskılarına direnerek (1. Roger Dönemi) Müslümanların zorla Hristiyanlaştırılmasına mani olunur.
Müslümanların özellikle ilim ve sanat alanında eserler vermelerinin önü açılır.
Yönetmekle meşgul olmayan Müslümanlar, sadece ilim ve sanatla ilgilendikleri için adada entelektüel hayatın dinamizmi artar ve birbiri ardınca ilmi eserler meydana gelmeye başlar.
Kimse fark etmez ama bu atmosfer Sicilya’da İslam ilim ve sanatıyla Grek ve Roma kültürlerinin kaynaşarak mayalanmasına neden olur. Bu maya daha sonra Rönesans hareketine besleyen ana damarlardan biri haline gelecektir. Sicilya’daki mayalanan İslam kültürü, Normanlar vasıtasıyla İtalya’ya ve oradan da Alpleri aşarak Avrupa’ya ulaşacaktır.
****
Kral Roger Müslümanları orduda ve bürokraside mühendis ve asker olarak istihdam etmekle kalmaz, onları kendi tebaasına da tercih edecek kadar yönetimine yakın tutar. Çünkü Müslümanların insan kaynağı kalitelidir. Yönetim anlayışında Müslümanları taklit ettiği ve Müslümanlara karşı çok lütufkar davrandığı için ölümünden sonra Müslüman kadınların Roger için göz yaşı döktüğü söylenir. Hristiyan bir Kral için göz yaşı döken Müslümanlar! Gerçekler bazen çok paradoksal olabiliyor…
Bir fetret döneminden sonra tahta oturan 2. Frederic ise tam bir İslam hayranı çıkar. Frederic İslam düşünürlerinin kitaplarını orijinallerinden okuyacak kadar Arapça bilmektedir. Sicilyalı bir Müslümandan mantık öğrenir. 1224 yılında Napoli’de bir üniversite kurar ve o üniversiteyi İslam düşüncesini Batıya tanıtacak bir akademi haline getirir.
Mütercim Micheal Scoot’a geniş imkanlar vererek İslam bilim ve düşüncesine ait pek çok eseri Arapçadan Latinceye tercüme ettirir. Daha çok tıp, astronomi ve matematiğe dair tercümelerden oluşan bu eserler Sicilya’dan, karanlık içinde yönünü bulmaya çalışan Avrupa’ya doğru hızla yayılır. Frederic’in sarayında haremlik selamlık uygulaması bile yapılmaktadır. İhtişamlı Doğu kıyafetlerini ve Müslüman adetlerini o kadar benimser ki 1250 ‘de öldüğünde maiyeti onu Arap kıyafetleriyle defnedecektir. Papa onun bu yaşantısından ve daha çok bir Müslümana benzeyen düşünce ve uygulamalarından o kadar rahatsız olur ki onun hakkında aforoz kararı almak zorunda kalır.
****
Norman idaresi, kendilerinden daha yüksek bir medeniyetin eseri olan (Müslümanların) idari müesseselerini, adet ve merasimlerini olduğu gibi muhafaza eder. Normanların idaresinden yüz sene sonra bile Sicilya’da bürokrasinin en yüksek makamlarını ve ticaretin önemli bir kısmını hala Müslümanlar ellerinde tutacaktır. Bu yüzden İhsan Abbas Sicilya’daki bu yönetimi “yarı İslami bir yönetim” olarak nitelendirir. .
Kültürel etkilenmenin en iyi örneklerinden biri, Norman Krallarının daha önceki Müslüman idareciler gibi giyinmeleridir. Krallar Müslüman dünyasında adet olan ve “tınaz” denilen sultanlara ait elbiseleri giyinirler. Bu elbiselerin üzerinde Arapça kufi yazılar yazmaktadır. (Bu kıyafetlerden biri Almanya’daki Nurnberg Müzesinde sergilenmektedir)
İbn Cübeyr’in anlattıklarına bakılırsa, Müslüman kadınlardan etkilenen Sicilyalı kadınlar peçe takmaya başlarlar. Hatta bu etkilenme o kadar ileri gider ki bir süre sonra farklı dinlere mensup olmalarına rağmen Müslüman ve Hristiyanlar ayırt edilemez hale gelir.
O dönem Sicilya’da diplomalar Arapça olarak yazılmaktadır. Resmi işlerde Hicri takvim kullanılır. Basılan bazı paraların üzerinde Kelime-i Tevhid bulunur. 1. Roger bastırdığı paranın üzerine saf suresinin 9. Ayetini yazdırır.
2. Roger’ın ordusunun teknolojik ihtiyaçları Müslümanlar tarafından üretilir. Kendisi devlet evrakına imzasını “Elhamdülillahi şükran li-niamihi” şeklinde atar. Lakabı Mu’tez Billah’tır.
2. William zamanında ise devletin en önemli mercii olan kraliyet meclisinin önemli bir kısmını Müslümanlar oluşturacaktır. Namaz vakitlerinde maiyetindekiler gruplar halinde namaza giderler. William ise imzasını “Elhamdülillahi Hakka hamdihi” olarak atar.
2. Frederic’in Papa ile yaşadığı gerginlikten sonra Müslüman askerlerden oluşan bir orduyla Roma’yı kuşatır.
Her söylediği sözü Tanrı buyruğu gibi ortaya koyan kutsal papalık rejiminin otoritesinden son derece rahatsızlık duymaktadır. Allah’ın buyruklarını uygulamakla görevli Hilafet sistemi ona daha tutarlı gelir ve bu sistemi daha yakından tanımaya ve Batı dünyasına taşımaya çalışır. Yaşamı boyunca en büyük hedefi kilisenin mutlak otoritesini kısıtlamaya çalışmak olur. Bekir Karlığa, onun bu çabalarının Papalığın siyasal gücünü zamanla yitirmesinde, Kilise otoritesinin sınırlandırılmasında ve Avrupa’da laikliğin doğmasında etkili olduğunu yazar.
Bugün için çok şaşırtıcı hatta kabul edilemez gelse de Bologna’nın gerek tıp, gerekse hukuk merkezlerindeki öğrencileri nesiller boyu İslami kıyafetler içerisinde Doğu’dan gelen eserlerin şerh ve haşiyelerini yaparlar. Bu dönemde sadece başkent Palermo’da 300 cami bulunmaktadır. Müslüman mimar ve mühendisler Krallara ait şatoların, katedrallerin, kiliselerin yapımında görev alırlar. İslam düşünce ve sanatı Sicilya’dan başlayarak Avrupa’da düşünceyi, sosyolojiyi, sanatı ve devlet yönetimini derinden etkileyecektir.
Bu satırlar, geçmişle övünç duymak gibi hamasi bir amaçla yazılmadı. Geçmişe; anlamak, ondan bir bakış açısı ve yöntem çıkarmak için bakıyoruz.
Böyle baktığımızda Müslüman öncülerin her anlamda son derece yüksek standartlara sahip insanlar olduklarını görüyoruz. Onlar insanlık birikimine karşı konulamaz ve özgün katkılar yaparak dominant bir kültür ürettiler. Bu kültürel- rasyonel değerler öyle güçlü bir potansiyele sahipti ki Sicilya’nın yeni hakimleri bile onun tesirinde kalmaktan kurtulamadılar. Burada bugünkü Müslümanlar için büyük bir ders var!
Diğer yandan Avrupa’nın Rönesans’a, Sanayi Devrimine giden yola nasıl ve hangi merhalelerden geçerek girdiğinin ipuçları bu anlatıda saklı. Avrupa’nın Müslüman aklı, tecrübesi ve birikimini kompleks duymadan alıp, içselleştirip; kendi özgül dinamiklerini harekete geçirerek örneği, modeli bulunmayan şahsına münhasır bir sentez meydana getirmesinin ilk işaretleri de bu tarihi kesitten okunabilir. “Bir medeniyetin yalnızca hakikate muvafık yanları nasıl alınır, nasıl içselleştirilir ve oradan yeni ve özgün bir yoruma nasıl varılır”la ilgili burada da bir ders var bizlere.
Dolayısıyla bugün Batı’nın müspet birikimine karşı bile kimi zaman sergilediğimiz çekinik tavrı bu tarihi realiteler ışığında yeniden tahlil ve tenkit etmek gerekiyor.
Not: Bu yazının yazımında, İSAM Yayınlarından çıkan “Osmanlılar ve Avrupa” adlı kitapta, Mehmet Azimli’nin “Sicilya’daki İslam Medeniyetinin Avrupa’ya Etkileri” adlı makalesinden istifade ettim.
HABERE YORUM KAT