Seyyid Kutub’un yaşayan misyonu Başakşehir'de müzakere edildi
Başakşehir’de yapılan aylık müzakereli diyalog toplantısında bu ay Seyyid Kutub konuşuldu.
HAKSÖZ HABER
Özgür-Der Başakşehir Şubesinin teklifi ve girişimi ile başlayan diyalog toplantılarının ikincisi Hamza Türkmen'in yönetimi ile gerçekleştirildi.
Söz konusu oturumda “Küresel Cahiliyeye Karşı Seyyid Kutub” başlığı ele alındı. Bir önceki ay gündem maddesi "Hamas ve Merhaleci Mücadele" idi.
Türkmen, Kutub'un son ve en önemli ufuk açan eserinin idamından iki ay sonra Abdülkadir Şener tarafından çevrilip Hilal Yayınları tarafından Türkçe dilinde basıldığını bir ay gibi kısa bir süre içerisinde toplatıldığını ve kitap hakkında dava açıldığını anımsattı.
Ardından söz alan Medeniyet Vakfı Başkanı Kazım Sağlam Seyyid Kutub’un Türkiye’de nasıl tanındığı, nasıl okunduğu ve ne kadar anlaşıldığı üzerine bir ön sunum yaptı.
Kutub'la birlikte Türkiye’de Müslümanların bilinçlenmesi arttı
Kazım Sağlam, ön sunumuna Kutub’un hayatının merhalelerle geliştiğine örnekler vererek açıklık getirdi. İslam’ın bütünsel bir dünya görüşü veya sistemi ifade ettiği gerçeğini bizlere ağırlıklı olarak Kutub’un kazandırdığını vurgulayan Sağlam; onun en fazla hakimiyet, tevhid, tağut, cihad gibi itikadi pratiğimizle ilgili kavramlar üzerinde durduğunu belirtti.
Kutub’un eserlerinin çevrilmesi akabinde Türkiye’de Müslümanların bilinçlenme seviyelerinin arttığını ifade eden Sağlam, milliyetçilik ve ırkçılık gibi akımlarla ciddi manada mücadeleye başlandığını anlattı. Sağlam, "Ona göre İslam’ı bütün olarak algılamak gerekirdi ve İslam bir nizam anlayışını taşıyordu. Bu nedenle de Kutub için 'La İlahe İllallah' demenin hayatta bir karşılığı olmalıydı." dedi.
Sağlam, Kutub’un İslami toplum ile cahiliye toplumu ayrışmasını iyi işlediğini anlattı. Onun cahili toplum değerlendirmesi bazılarının anladığı gibi cahili toplum içindekileri tekfire yönelik değil, tüzel kişiliğinin tanımlanmasına yönelikti.
- O Batı dünyasında da yankı uyandırdı
Ulusal ve küresel sistem karşısında Kur’an’daki cahiliye kavramının kullanımını yeniden gündemleştiren Kutub’un yaklaşımının nasıl anlaşılması gerektiği konusunun ön sunumunu ise Özgür-Der Başakşehir Şubesi adına Furkan Gökçe gerçekleştirdi.
Kutub’un çağımızın en etkili düşünürlerinden birisi olduğunu ifade eden Gökçe, şehadetinin 58. yıldönümünde bile hala onun perspektifini anlamak üzerinde müzakereler yapıldığına dikkati çekti. Gökçe, "O sadece İslam dünyasında değil Batı dünyasında da önemli etki ve yankılar uyandırdı ve tartışmalara yol açtı." dedi.
Gökçe, "Cahiliye kavramı İslam öncesi dönemi ifade ederken, Kutub cahiliye kavramını güncelleyerek günün modern dünyasını açıklayacak şekilde ele aldı. Ve günümüz dünyasını Arap dönemi cahiliyesi gibi gerçekten hakikatten sapmış bir dünya olarak tanımladı" dedi. Gökçe kavramın Kur’ar-ı Kerim'de itikadi, hukuki, sosyal ve ameli boyutuyla dört farklı ayette işlendiğini hatırlattı.
Gökçe, Âl-i İmran, Maide, Ahzab, Fetih surelerinde ilah inancı, kanun ve hukukun kaynağı, yaşama biçimi ve asabiye taassubu konularında geçen cahiliye kavramına, Kutub’un gösterdiği çağdaş karşılıkları küreselleşen kapitalizmin hayat biçiminden örneklendirerek başladığını belirtti.
- Yeniden Kur'an nesli
Müzakere safhasında söz alan Araştırma Kültür Vakfından Şemsettin Özdemir başta Seyyid Kutub olmak üzere mücadele ederken şehadete ulaşan tüm şehidlere rahmet dileyerek konuşmasına başladı ve şöyle devam etti:
"Şehid Kutub çarpıcı olarak ne demişti? Tek alternatif var. Yeniden Kur’an nesli. Bu hedefe yönelen dünyanın dört bir yanından on binlerce İnsan Kur’an çalışmaları yaptı; ama bu çabalar henüz bir sisteme ulaşamadı.
Yoldaki İşaretler'i yayınlandığı ilk dönemler okumuştum ama yeteri kadar anlamamıştım. 1979 yılında tekrar okuyunca önceki okumamda ifadelerini yeteri kadar anlamak konusunda yoğunlaşmadığımı gördüm. Yoğunlaşma önemli ve Kur’an’la birlikte yürüyen insan da kendini emekli edemez. Kur’an talimi bireysel olarak da ekipler ile de sürekli olmalı. Ayrıca afaki ve enfüsi ayetlerin derinlemesine tefekkürü de atlanmamalı. Hele enfüsi ayetleri kavramadan Kur’an neslini oluşturmanın imkansızlığı görülmeli. Bu bütünsel kavramayı bizler en çok Seyyid Kutub’dan öğrendik."
- Bir toplumu hemen değiştirmek mümkün değildir
Hamza Türkmen Seyyid Kutub’un takipçisi olma iddiasındaki Camaat-i İslamiyye, Askeri Akademi ve Cihad yapılanmalarının onun itikadi, usuli, metodik ve stratejik konularla ilgili tezlerini yeteri kadar müzakereye tabi tutmadan aceleci değerlendirmelere saptıklarını ifade etti.
Türkmen, "Onun yaklaşımlarını merhaleci mücadele aşamaları bağlamında çok değerlendirmediler. Tabii ki şartların zorlaması vardı. Ama o şartları gözetmeden onun takipçileri olma iddiasındaki akımların görüşleri de Türkiye’ye yansıdı. Bu şaz durumu en fazla hisseden şehirlerimizden birisi de Van idi. Aramızda Vanlı Adnan İnanç hocam var. Sözü ona verelim." dedi.
Adnan İnanç, Seyyid Kutub’un görüşleriyle tanışmasının merhalelerini anlatmayı tercih ederek özetle şunları aktardı:
"Bir toplumu hemen değiştirmek mümkün değildir ama görüşleri değiştirmek mümkündür. Bunun için bir duruş ortaya koymak önemlidir. Seyyid Kutub’un böylesine değişimci bir duruşu bize miras bırakması önemlidir. 1970’li yılların ürkek, çekingen, kekeme bir dili vardı. İslam’da Sosyal Adalet kitabı bizi ilk defa İslam’ın sosyal yönü ile, Fi Zilal-il Kur’an Tefsiri okumaları da Kur’an ile tanıştırmıştı. Fi Zilal’i cilt cilt okuyor ve özetliyor, sonra da karşılıklı olarak müzakere ediyorduk. Bazı insanlar, İslam’ı talim edip tebliğ için hazırlık yaparlar. Onlar on yıllara yüz yıllara ışık tutacak fenerler gibidir.
Seyyid Kutub da bu fenerlerden birisidir. Onda gördüğümüz hem hayatıyla, hem kalemiyle muhteşem bir örneklik ortaya koymasıdır. Onun oluşturduğu çizgi İslami uyanışın kökleri ve nüvelerini inceleyen Batılı bir akademisyenin kitabını okumuştum. Kutub’un kitaplarını ve Fi Zilal-i Kur’an'ı ele almıştı. Ama sonunda Yoldaki İşaretler’e varmıştı. İşte uyanışın temeli bu, dip dalgayı oluşturan bu kitaptaki tespitler diyordu. Bu muhteşem bir tespitti. Zeynep Gazali de Kutub’un idamıyla ilgili Yoldaki İşaretler’e bakın onun idam sebebini anlarsınız' demişti."
- Kutub gerçekleri toplumuyla paylaştı
Kayaşehir'de yeni açılışı yapılan Nebevi Davet Vakfının sözcüsü Ali Akpınar müzakere etme geleneğini oluşturmanın önemi üzerinde durdu. Ardından ise "Seyyid Kutub’un gelecek oluşturmada en önemli yanının yol gösterici olmasıdır ki bu gücünü de Kur’an’dan alıyordu" ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:
"Seyyid Kutub yaşadığı toplumda topladığı gerçekleri toplumuyla paylaştı. O, Kur’an, Resulullah Aleyhisselam’ın hayatı, sahabeyi okurken anladığımızın veya yaptığımız anlamlandırmanın doğru olup olmadığı gibi konulara dikkati çekti. Bu husus kitapları da şahısları da tanırken geçerlidir. Dolayısıyla içinde yaşadığımız toplumu etkileyip ayağa kaldıracak İslami kişiler için de bu bağlamda münazaralar yapılması lazımdır. Hatasız insan yoktur. Hucurat sûresi buna şahittir. Bizlerin farklı çalışma kesimleri olarak bir araya gelip ortak dertlerimizle ilgili müzakereler yapmamız çok önemlidir."
İnkılab Yayınları Editörü Hasan Güneş ise özetle şu hatırlatmada bulundu:
"Yoldaki İşaretler kitabını Türkçe tercümesi 1975 yılında Uluslararası İslam Öğrenci Teşkilatları Federasyonunun bastırdığı nüshadan okudum. Günümüze kadar farklı 4-5 tercümesi yapıldıysa da daha dikkatli bir tercümeye muhtaç görüyorum. 'Kur’ân Neslinin El Kitabı' mahiyetindeki bu metinlerin herkes tarafından okunmasını sağlamalıyız."
- Kur’an’ın gölgesi
Özgür-Der Başakşehir Şubesinden ve GazzeNow sözcüsü Abdüllatif Genç ise Seyyid Kutub denilince Fi Zilal-il Kur’an’ın önsözünde okuduğu ve onu derinden etkileyen ifadelerden bahsetti ve şöyle devam etti:
"Şehid, Kur’an’ın gölgesinde kısa bir yaşama fırsatı veren Allah’a hamd ettikten sonra diyor ki 'Kur’an’ın gölgesi öylesine yüce bir ufuktur ki ondan yararlanan insanlar, oyuncakları ile meşgul olan çocuklar gibidir.' Aslında o cahiliye toplumunu tanımlarken, onlara yönelik bir öfke taşımıyordu. Aksine insanlara ve topluma karşı onları İslam’la şereflendirici büyük bir merhamet besliyordu. Ancak ister ideolojiler ister teknoloji çağında olsun o, oyuncaklarla meşgul olan çocuklar gibi Kur’an’ın gölgesinde serinleyen ve felah bulan insanların oldukça az olduğunu görüyoruz. Bunu Gazze olayı karşısındaki müslümanların aktifleşemeyen tavrından anlıyoruz. Ayrıca Kur’an’ın gölgesinde hayata bakabilenlerden anlıyoruz ki bu bakış her tarafa ışık saçıyor. Yani bu ışığı Gazze mücahidlerinin gayretinde, çabalarında, cihadında görüyoruz. Bu ışığı yansıtan genç kuşakların Seyyid Kutub’un fikirlerini ve dini anlama usulünü öğrenmeye oldukça ihtiyacı var."
Oturuma Avcılar Sahabe Akademisinden katılan Kubilay Aşkın Durdağ ise, "Seyyid Kutub, diğer ıslah öncülerimizle birlikte hilafetin, İslam düşüncesinin yeniden mümkün olduğunu gösteren öncülerimizdendir. Onu diğer ıslah öncülerimizden farklı kılan hal ise onun bir devlet otoritesi tarafından düşünsel tezleri nedeniyle katledilmiş olmasıdır." dedi.
Hasan Uluman hoca ise Seyyid Kutub’un cahiliye kavramını kullanırken tekfir, dışlama veya ölçüsüz silahlı mücadelenin değil, ıslah anlayışının ve İslami hukuk nezaketinin önünü açtığını belirtti ve bu ahlakın da en güzel kullananın El Kassam mücahidleri olduğunu söyledi. Uluman: "Zira Hamas’ın esir aldığı Siyonist yerleşimcileri iade ederken onlara nasıl İslami fıkıh çerçevesinde güzel bir muamele uygulandığını bütün dünya canlı yayınlarda hayranlık içinde izledi." dedi.
Medeniyet Derneğinden Fahrettin Ustabaş ile İMH Gönüllüsü Mehmet Ali Ekingen Seyyid Kutub'un ifadelerinden hareketle temennilerde bulundular.
- Kutub bugün nasıl bir model peşinde olurdu?
Hamza Türkmen, gelecek Eylül ayında da buna benzer bir müzakere konusu ve toplantıyla Başakşehir’de oturan İslami kuruluş temsilcileri ve ulu’l el-bab arasında bir müzakere yapabilmek ve bu oturumları örfleştirebilmek dileğinde bulundu. Ve şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye Cumhuriyeti banisinin 'Ümmetten bir millet / ulus yarattık' ifadesi, I. Dünya Savaşı sonrası işgal altındaki coğrafyamızda cahiliyyeyi tam anlamında karşılayarak ulus toplumlara bölünmenin rehberliğini yapmıştır. Yeniden ümmet olmanın yolunu da Kutub’un olgunluk döneminin son eseri olan Yoldaki İşaretler kitabındaki giriş başlığının yani 'Yeniden Kur’an Neslini İnşa Etmek' başlığının gösterdiğini belirtti.
Seyyid Kutub’un İslami bilinçlenme sürecindeki bütün insanlara Kelime-i Tevhid inancımızla salih amel ilişkisini en iyi şekilde 'La İlahe İllallah Bir İslam Nizamıdır' başlığı ile anlatmaya çalıştı.
Türkiye’de oluşan veya oluşturulan cahiliye toplumu ve sisteminin tanımını, en belgeli tarzda ve 1970’li yıllardan bu yana da en riskli dönemlerde ifşa eden yeni vefat eden rahmetli D. Mehmet Doğan ağabey gerçekleştirdi. Muhafazakâr dindar kesimin önemli bölümünün 'Kalpaklı Atatürk' seviciliğine yöneldiği son zamanlarda Mustafa Kemal’in kimliğinin ne kadar İslam karşıtı ve pozitivizmden yana olduğunu vasiyet niteliğindeki son kitabı '1932 Dini İnkılap Yılı' çalışmasıyla ortaya koydu. En azından Türkiye’de bizlere düşen de, Seyyid Kutub’un râsih bir yetkinlikle zihnimizi açacak dini anlama usulünü itikadi, usuli, metodik ve stratejik olarak anlayıp; modernist yabancılaşmaya karşı 'varkalış' mücadelemizi, 'varoluş' yani yeniden ıslah, ihya ve inşa mücadelesine dönüştürebilmektir.
Seyyid Kutub bugün yaşasaydı kutuplar arası azgınlaşan kapitalizmin ve küresel ifsadın mahallelerimize hatta çoğu kere evlerimizi kadar uzanan ifsadını Yoldaki İşaretler kitabında çağrısını nasıl tekrarlayacağı ve nasıl bir model peşinde olacağını müzakere etmekte bizlere düşüyor.
Kubilay Aşkın oturumun sonunda bir duada bulunurken kılınan namazla program sona erdi.
Oturuma Özgür-Der, İHH, Medeniyet Vakfı, Nebevi Nesil Vakfı, Yeryüzü Derneği, Araştırma Kültür Vakfı, Mekân Gençlik, Gazze Now, Sahabe Akademisi kuruluşlarının temsilcileri; İnkılab Yayınevi, Pınar Yayınları yöneticileri; ve ayrıca Selahaddin E. Çakırgil, Adnan İnanç, Adil Akkoyunlu ve Emir Eş gibi kanaat ve tahkik ehli isimler iştirak etti.
HABERE YORUM KAT