1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. Şeytanlaşmışları da Taşlamak Gerekmez mi?
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yazarın Tüm Yazıları >

Şeytanlaşmışları da Taşlamak Gerekmez mi?

10 Aralık 2008 Çarşamba 04:53A+A-

Türkiye halkı arasında yaygın olarak “şeytan taşlama” deniyor. Arapça fıkhi kaynaklarda hacla ilgili hükümlerde bu uygulamaya “cemre” adı verilir.

Kur’an-ı Kerim’de hacla ilgili âyetlerde bu uygulamadan açık bir ifadeyle söz edilmez. Ancak ona işaret eden bir âyet mevcuttur. O âyette şöyle buyrulur: “Sayılı günlerde Allah'ı anın. Kim iki günde acele ederse onun için bir günah yoktur. Kim de geriye kalırsa sakındığı takdirde onun için de bir günah yoktur. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksınız.” (Bakara, 2/2203) Burada iki gün ile kastedilen Zilhicce’nin 12. ve 13. günüdür. Teşrik günlerinden olan bu günlerde hacılar Mina'da şeytan taşlama görevlerini yerine getirirler. Bu ayeti kerimeye göre söz konusu iki günde isteyen Mina'da kalır, isteyen de Mekke'ye dönerek şeytan taşlama işi için oradan gelip gider.

Resûlullah (s.a.s.)’ın uygulamasında cemre vardır ve örneği ondan alınmıştır. Onun sünnetine binaen Arafat’tan dönüşte Müzdelife’den bakla büyüklüğünde yetmiş adet küçük taş toplanır ve Mina’da teşrik günlerinde büyük cemre, orta cemre ve küçük cemre adı verilen işaret noktalarına atılır.

Bu taşlama tamamen semboliktir. Yani bir ret, tavır koyma, karşı çıkma anlamı taşır. Şeytanın kafasını kırma, bacağını yaralama, kolunu kanatma gibi bir amaç güdülmez. Ondan dolayı Resûlullah’ın sünnetinde sembolik anlam taşıyacak küçük taşların toplanması esastır. Şeytanın kafasını kırma gibi bir amaç söz konusu olmadığından taşların sert bir şekilde, şiddetle çarpacak tarzda atılması gerekmez. Bazılarının bunu düşünmeyerek karşılarında göremedikleri bir şeytanın bulunduğunu tasavvur ettiklerini ve “attığım taş biraz daha fazla zarar versin” diye oldukça sert bir şekilde savurduklarını müşahede ediyorduk. Hatta bazılarının “şu şeytanı yakalamışken kolunu bacağını kırmadan bırakmayayım” diye düşünüp ayaklarından terliklerini çıkarıp attıklarına da şahit olmuştuk.

Hacdaki uygulamaların birçoğunda sembolik anlamlar vardır. Bazıları Hz. İbrahim (a.s.) tarafından başlatılmıştı ve bunlar şirki ret, tevhidi ilan amacıyla temsili anlamda uygulanıyordu.

Cemrelerde de bir temsili anlam, sembolleştirme vardır. Şeytanı, onun çağrısını, düzenini, rejimini, anlayışını, sistemini ret esastır. İnsanları vahiy ilkelerinden ve İslâmî hayat nizamından uzaklaştıran sistemler şeytanın sistemleridir. Eğer hayat nizamı olarak şeytanın sistemini kabul eder, Allah’ın vahiyle bildirdiği nizamın hâkim olması için gereken çabayı sarf etmezsen Mina’da şeytanı boşuna taşlamış olursun.

Ayrıca çağımızda zulmün hayatı kuşatmasına sebep olan uygulamaların bekçiliğini yapan şeytanlaşmış insanlar ve sistemler var. Sadece Mina’da sembolleştirilen cemreleri taşlamakla kalmayıp şeytanın beşer arasında asistanlığını, temsilciliğini yapanları da taşlamak gerekir. Bunların başında da “Büyük Şeytan” Amerika gelir. ABD’nin Irak’ta kazığını çakmasına imkân veren Güvenlik Anlaşması’nın onaylanması değil, o topraklarda hiçbir hakkının olmadığını kabul ederek elini ayağını çekinceye kadar taşlanması gerekir. Büyük Şeytan’ı taşlamak böyle olur. Güvenlik Anlaşması’nı tezkiye edip de Amerika’yı Büyük Şeytan olarak gördüklerini sananlar umarım yanıldıklarını erken fark ederler.

Gazze’de bir buçuk milyon insanın büyük bir insanî felaketle karşı karşıya gelmesine rağmen Rafah sınır kapısını açmamakta direnen, kundaktaki bebeklerin ilaç ve mama yetersizliğinden ölmesine sebep olan Hüsni Mübarek de Büyük Şeytan’ın askerlerindendir. Kendisine verilen görevi yerine getirmek için Rafah sınır kapısında gardiyanlık yapıyor. Artık bu gerçeği görmemiz ve onu da taşlamamız gerekir. Rafah kapısını açmamakta direnen çağdaş Firavun’a sessiz kalırsak, Gazze’de milyonların açlık felaketine maruz kalmasını umursamazsak, Hz. İbrahim (a.s.)’in kovaladığı şeytanın beşer içindeki en sinsi temsilcilerinden birinin işgalci Siyonist olduğunu anlayamaz ve onu kutsal Filistin topraklarını terk etmeye zorlayıncaya kadar taşlamaya devam etmezsek Mina’da şeytanı hakkıyla taşlamış olmayız.

Filistinli çocuklar, bu yıl Kurban bayramının birinci gününe denk gelen 8 Aralık Pazartesi günü başlangıcının yirmi birinci yıldönümünü idrak ettiğimiz intifada süresince Siyonist şeytanı taşladılar, fırsat buldukça da taşlıyorlar. Mina’da şeytan taşlayanların da orada sembolik anlamda icra ettikleri fiili müşahhaslaştırmak için Siyonist şeytanı taşlamaları ve Hz. İbrahim (a.s.)’in tevhid dininin bayraktarlarına emanet ettiği kutsal toprakları Siyonizm kirinden temizlemeleri gerekir.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT