Şeytanın Şerre Teşviki ve Günahları Süslemesi
Şeytan insanı inkâra şöyle teşvik etmektedir: “(Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) tıpkı şeytanın durumuna benzer ki insana ‘İnkâr et.’ dedi, (insan) inkâr edince de ‘Ben senden uzağım, ben âlemlerin rabbi Allah'tan korkarım!’ dedi.” (Haşr, 59/16) Yani -Elmalılı’nın ifadesiyle- şeytan, “Senin bulaştığına bulaşmam, sorumluluğuna iştirak etmem çünkü ben âlemlerin rabbi olan Allah'tan korkarım.” demektedir. Hâlbuki şeytan “İnkâr et.” diye emir verirken korkmamaktadır. Ama insanı aldatıp onun başını belâya soktuktan sonra azabı hatırlayarak korktuğunu ifade etmektedir. Tabi bu tavır da şeytana yakışır bir tavırdır.
Münafıkların riyakâr tavırları da böyledir. Ciddi olsalar kötülükten uzak dururlar. Ömer Nasuhi Bilmen’in tefsirinde ifade ettiği gibi şeytanın "Ben Allah'tan korkarım." sözünü ahirette söylediği de düşünülebilir. Çünkü şeytan şer faaliyetlerini dünyada aralıksız sürdürmektedir. Hesap gününde ise teşvik ettiği inkârcılar gibi onun da “korkmaktan” başka yapacağı bir şey yoktur.
Bazı müfessirlere göre de şeytan ile kastedilen (sadece Hz. Adem kıssası bağlamında lafız olarak mevcut olan) İblis, “İnkâr et.” dediği insan ile kastedilen de Ebu Cehil'dir.
Şeytanın kötü işleri süslü göstermesi konusunda Enfal Suresi’ndeki ayet şöyledir: “Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de ‘Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım.’ dedi. Fakat iki ordu birbirini görünce ardına döndü ve ‘Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi görüyorum. Ben Allah'tan korkuyorum. Allah'ın azabı şiddetlidir.’ dedi.” (Enfâl, 8/48)
Ayetten anlaşıldığı kadarıyla şeytan önce inkârcıları Müslümanlarla savaşmaya teşvik etmekte ardından da müminlere yardım eden melekleri görünce de inkârcıları yalnız bırakmaktadır. Seyyid Kutub, şeytanın gördüğü meleğin Cebrail olduğuna dair tefsirinde mürsel bir rivayet aktarmaktadır. Ancak takip ettiği yöntem uyarınca, hakkında bir Kur'an ayeti ya da sahih olduğu tartışmasız, mütevatir bir hadis olmadığı sürece gaybın kapsamına giren bu tür konuları ayrıntılı biçimde açıklamaz. Çünkü gaybın kapsamına giren bu tür konular, böyle bir ayet ya da mütevatir bir hadis olmadığı sürece kabul edilmesi zorunlu olmayan itikadi konulardır.
Bu olayda da Kur'an ayeti şeytanın “müşriklerin yaptıklarını güzel gösterdiğini”, onlarla beraber ve onlara yardımcı olduğunu ilan etmekle, onları savaşa teşvik ettiğini, iki grup karşı karşıya geldiklerinde de "Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi görüyorum, ben Allah'tan korkuyorum; Allah'ın azabı şiddetlidir." diyerek onları akıbetleriyle baş başa bıraktığını ve onlara verdiği sözü tutmadığını kesin bir şekilde ifade etmektedir.
Kutub, şeytanın onların yaptıklarını güzel göstermesinin mahiyetini bilmediğimizi, onlara nasıl "Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, şüphesiz ben de sizin yardımcınızım." dediğini, bundan sonra ne şekilde geri döndüğünü, dönerken o sözleri nasıl söylediğini bilmediğimizi ifade etmektedir. Kesin olarak bildiğimiz tek şey, şeytanla ilgili her şeyin gaybın kapsamına girdiğidir. Bu konuda açık bir ayet veya mütevatir bir hadis olmadığı sürece herhangi bir şey söyleme imkânı yoktur. Buradaki ayet ise olayı anlatmaktadır, ne şekilde meydana geldiğini değil. Bundan başka söylenebilecek bir şey yoktur. İçtihat yapma alanı bu kadarla sınırlıdır. Bu yüzden Kur'an'ı tefsir ederken, buna benzer gayba ilişkin tüm olayları belirgin bir şekilde yorumlamak yöntemine başvuran Şeyh Muhammed Abduh ekolünün yaklaşımını uygun görmemektedir. Nitekim bu ekolden olan Reşit Rıza da bu yönteme başvurmaktadır. Kutub’un bu konuda farklı düşünmesi belki de İbn Teymiye’nin “tenevvü ihtilafı” (renk farkı) dediği şeydir.
YAZIYA YORUM KAT