Seyfu'l-Adil'den Ebu Halid es-Surî Hakkında Mektup
1998 Amerikan Büyükelçiliği saldırısının faili Seyfu’l-Adil, uzun süre sonra bir mektupla ortaya çıktı.
el-Kaide liderlerinden Seyfu’l-Adil'in, Suriye direniş önderlerinden Ebu Halid es-Surî'nin IŞİD tarafından suikaste uğraması sonrası kaleme aldığı bir yazı sosyal medyaya düştü. 25 Şubat 2014 tarihli yazıda Seyfu’l-Adil, es-Surî hakkında övgü dolu cümleler kuruyor. es-Surî'yi yakından tanıdığını belirten Seyfu’l-Adil, yaşadıkları anılara değiniyor.
Gerçek ismi Muhammed İbrahim Mekkevî olan Mısır asıllı Seyfu’l-Adil'in Küresel Cihad Hareketi'nin lider kadrosundan olduğu, askerî operasyonlara nezaret ettiği ABD tarafından iddia ediliyordu.
1998'de Kenya'daki Amerikan Büyükelçiliği'ne yapılan saldırıdan sorumlu tutulduğu için başına 5 milyon dolar ödül konulan Seyfu’l-Adil'in 2001 yılında ABD'nin işgali sonrası Afganistan'dan ayrıldığı ileri sürülmüştü. Sosyal medyaya düşen yazı, Seyfu’l-Adil'den uzun süreler sonra gelen ilk mesaj olma özelliği taşıyor.
Seyfu’l-Adil'in Kaleme Aldığı Yazı:
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salat ve selâm hem merhamet peygamberi hem de cenk peygamberi olan Muhammed bin Abdullah’a olsun! Allahın selâmı ve rahmeti ona, âline ve ashabına olsun!
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehid olmuştur). Bir kısmı da (şehid olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.”.
Kardeşim! Bize ulaşan ölüm haberin bana da kardeşlerime de çok ağır geldi. Duyduklarıma inanmak istemedim. Çünkü ben seni yakından tanıyordum… Güzel hasletlerini, hoş karakterini, üstün ahlakını, yüce tevazunu iyi biliyordum… Ne kadar sevgi dolu, güvenilir, şen-şakrak, güler yüzlü, sabırlı ve kardeşlerine düşkün olduğunu…
Eğer bugün dilersen oğullarına elbette diyebilirsin: Bu vicdansızlar kim? Bu aslana hangi günahkâr el uzandı? Hangi nefret seni suikastla öldürenin basiretini kör etti? Senin faziletini idrak edemeyen ve geçmişini bilmeyen bu kalp hangi kalptir? Mücahitlerin büyüklerinden olan bir şeyhi öldürmeye cüret eden kimdir?
O ömrünü Allah’ın dinini muzaffer etme yolunda tüketti… Cihad ederek, sabrederek ve sevabını Allah'tan bekleyerek... Onlardan pek çoğu sen Afganistan’daki kaleleri yerle bir ettiğinde seviniyorlardı. Bunu yapan hangi akıldır? Hangi çarpık ve alçakça düşünce bu ağır suçun işlenmesi için harekete geçirdi? Hangi labirenttir, şu girip de çıkamadıkları?
Sen Rabbine döndün kardeşim! Sana mübarek olsun! Bizi de hatıralarla baş başa bıraktın… Zihnimde senin hayalin Host’taki Cihadval kampının gece ve gündüzlerinde hâlâ gezinmeye devam ediyor.
Kimi vakit gençlerle vücutlarını kuvvetlendirmeleri için konuşurken hatırlıyorum seni, kimi vakit de şefkatle duruş şekillerini düzeltirken veya mücahitlere atış talimi yaptırırken görüyorum…
Bazen Şam lehçesi ile serzenişte bulunarak ve cesaretlendirerek onlara seslenirken, bazen de gündüz yapılan ağır çalışmaları onlara unutturacak gece sohbetleri düzenlerken görüyorum…
Yemeğimizi ne kadar da çok paylaştığımızı unutamıyorum… Karargâhın tepelerinde seni atla koşarken, tekrar dönmek için bizi bırakıp giderken görüyorum… Akraban Adnan’ın yerleşkesinde kaldığın sırada gözlerinin dolduğunu, saftaki ayaklarının çadırımızın karanlığında parlayışını hatırlıyorum. Dilin sürekli Kur’ân âyetlerini zikreder, ellerin daima Rahman’a duâ edip yalvarmak için kalkardı…
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır.” (Ali İmran/198).
Kardeşim! Bizim tesellimiz senin zorlu yollarda sonuna kadar yürümendir. Allah seni salihlerden kabul etsin! Vallahi ben seni şehid olarak kabul ediyorum ancak Allah katında kimseyi de temize çıkarmam. Kardeşim Allah’ın seni seçmesi sana mübarek olsun! Bize de şu âyeti yaşamayı kolaylaştırsın!
“Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (müşrikler de Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahidler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.” (Âl-i İmran/140).
Kaynak: https://justpaste.it/neea, İncanews, Islah Haber
HABERE YORUM KAT